Nedir o? MEB Yasa Tasarısı. Zira demokrasiyle yakından uzaktan alakası yok. Hatta normal demokrasiyle yönetilen ülkelerde böyle Tasarıları Yasa adı altında düzenlemeye kalkanları eğitimi taamüden öldürmeye niyetlenmekten ötürü dava açılır.
Bir Tasarı düşünün ki insan hakkı ihlalleriyle dolu olsun. Kazanılmış hakların gaspı gibi bir hukuksuzluğu da alenen getirmekte, müktesep haline gelmiş kazanımlarını da su gibi götürmektedir.
Yandaşlığın manifestosu bir heyetçe hazırlansa eğitim adına ancak bu kadarı olurdu. Ehliyetin ve liyakatin sıfırlandığı, bilgi ve tecrübenin değil İktidar adamlarının adamı olmanın esas alındığı bir umarsızlıkla milletçe bindiğimiz dal kesilmekte, gençlerimizin geleceği budanmaktadır.
Elde Molla Kasım’ın sayaçmetresi; 4 yılı aşan şu idareciyi alın, bunu bırakın. İsterseniz 0 kilometre birini oralara kutsal emanetçi olarak koyun, sonra da milyonlarca yavrumuzu ona emanet edin. Ohhh ne güzel İstanbul!
George Orwell’in “1984” kitabının içeriği doğru da tarih saptaması yanlış sanırım, aslında “2014” olmalıydı. Sistem ve sistemden çok iyi beslenen İktidarımız da modern köleler istiyor. Ağzının içine bakan, siyasetçi ‘rahat’ diyene kadar hazırolda bekleyen, çekinen ve sinen, yanlışı görse bile Müslüm Gürses ve Bülent Ersoy kadar bile “İtirazım Var” diyemeyen, Kemal Sunal’ın ‘koltuk’unda kaderini bekleyen kölemenler koordine edecek artık beka davamız olan eğitimi.
Sanki Atatürk “Behemahal eğitim davasında muzaffer olmak lazımdır” değil de “Behemahal eğitimde yandaş imparatorluğu kurmak lazımdır” demiş te onu gerçekleştirmeye gayret ediyorlar.
Eğitim yönetilemez hale gelecekmiş, başarı yerlerde sürünecekmiş, Bakanlığın hafızası silinecekmiş; oydu umurum. Değil mi ki MEB çiftliğimizdir ve “Ali Baba’nın Çiftliği”nde yandaşları var. Hatta Orwell Baba’nın da buna benzer bir başka “Çiftliği” var.
30 Mart öncesinde herhalde sizden olmayan herkese Haşhaşî muamelesi yaparak onları sandıkta bir siyasal bilinçte buluşturmak mı istiyorsunuz yoksa BDP özerklikte sabırsızlanıyor diye Yerel Seçimler öncesi PKK çizgisine muz orta mı yapıyorsunuz?
Ayağa sıkmak mı; işte budur. Korku mu, zulüm mü; Makyavelli kurgusudur. Beyaz atının üstünde bir Bakan, Sivas’ın ötesinden Üsküdar’ı geçmeye çalışıyor. Ve yandaşık birilerinin dediği gibi ‘ucube’ olan Andımız değil aha bu zihniyettir.
“Gitmek mi zor, kalmak mı zor / 31 Mart sabahını gel bana sor” şarkısını seçim şarkısı yapan Hükümetimiz eğitime de bodoslama dalmıştır. Bence Dombıra yetmez, Cengiz Han’ı da desteğe çağırın.
Ne demiş şair: “Bakkal değil Bakanlık yönetiyoruz.” Rahmetli Erdal Bakkalsa ne demiş: “Eğitim sistemiyle ikide bir oynanmaz. İngiltere I.Dünya Savaşı’ndan beri, Almanya ise II.Dünya Savaşı’ndan beri aynı eğitim sistemiyle dünya ligindedir. Biz savaşta mıyız ki bu nedir yahu?”
Anneme benim eğitimci olduğumu söylemeyin lütfen, o nesil hala öğretmenliği kutsal bir meslek olarak görür. Eskilerin bile idrak edemediği kadar geriye gidiyoruz, hem de eskiden bile eskiye.
İlerleyelim beyler, arkada yer var. Gelsin ücretler!