Tıka basa dolmuş kapalı spor salonuna kurulan dev sahnede, fiziki olarak küçük kalan ama konuştukça devleşen bir kadın konuşuyordu.
“İstanbul’u alacağız. İstanbul bizim olacak, İstanbul iyi olacak… Türkiye’de iktidar olacağız, Cumhurbaşkanlığını alacağız. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Çünkü bu inancı bana siz verdiniz.”
Bu hedefleri bir güç elde etme arzusu ile talep etmiyordu.
Mesela “ecdat diyenlerin ihanetine uğramış bu şehri talan ve tarumardan kurtarmaya and içtim” diyordu.
Kitlelerin kendisine teveccühünün kendisinden kaynaklanmadığını, bunun “Allah’ın bir lütfu” olduğunu düşünüyordu.
Bir hizmet aşkı, Allah’ın huzurunda “ben elimden geleni yaptım” diye hesap verme anlayışı ile bu siyasi hedefleri ortaya koyan bir iman coşkusu ile haykırıyordu.
“Allah’ın huzurunda söz veriyorum, yarın mahşerde huzuruna geldiğimde başım öne eğilecekse Akşener’in başı gövdesinden bugün düşsün razıyım” diyordu.
Üstlendiği büyük sorumluluğun sonuna kadar farkındaydı. Kendisini Türk Milletinin umudu haline getiren, “cesur insanların” yol başçısı yapan Rabbine sığınıyordu:
“Türkiye’nin içinde bulunduğu bu şartlardan İYİ Parti’nin insanları çekip çıkaracak. Nasıl ki Afrin’de Mehmetçiğimiz canıyla kanıyla onları düştükleri çukurdan çıkarıyorsa, biz de bu ülkeyi attıkları çukurdan çıkaracağız.”
Toplumda en çok değer verdiği iki kesimi kadınların ve gençlerin içinde bulunduğu şartları şiddet, taciz, işsizlik, uyuşturucu gibi sorunları çözmeye ahdetmişti.
“Allah’ım herkesin birbirinden nefret ettiği, 1 TL’ye satılan uyuşturucularla gençlerimizin beyinlerinin zehirlendiği bu ülkeyi normalleştirmeyi, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleriyle yükselen bir ülke yapmamızı bize nasip et.”
“Allah’ım bizi kadınlarımızın, gençlerimizin karşısında utandırma, tacize uğrayan çocuklarımızın karşısında bizi utandırma, onları kurtarmayı bize nasip et Allah’ım.”
04 Mart Pazar günü BJK Akatlar Spor Kompleksinde yapılan İYİ Parti İstanbul İl Kongresinde konuşan partinin lideri Meral Akşener’i dinlerken şunu fark ettim:
O kendisini dinleyen kitlelere bir enerji yayıyor. Çünkü davasına gönülden inanmış bir lider.
Ancak bu kadar yüksek voltajlı bir inancın elektriği kitleleri etkileyebilir.
Diğer siyasi parti liderlerinde pek rastlamadığımız etkinin ana sebebi bu.
Siz diğer muhalefet liderlerinden İstanbul’u, Türkiye’yi, Cumhurbaşkanlığını almak hedeflerini duydunuz mu?
Ak Parti liderinin İstanbul’u, Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanlığını yeniden almak hedefinde böyle kutsal bir adanmışlık duygusunu hissedemiyoruz. O’nun mevcut gücünü korumak ve hatta arttırmak ihtirasını görebiliyoruz.
Dünya tarihini inceleyiniz. Göreceksiniz ki, ihtiraslı muktedirler ile kutsal bir davaya adanmışlık ruhuyla hareket eden inanmış halk liderlerinin çatışmalarında, çoğunlukla, kutsal ideallere kendisini adamış inananlar kazanmıştır.
******************************
İYİ Parti Teşkilatları Dışa Dönük Çalışmaya Başlamalı
Akşener’e ve İYİ Parti’ye bütün iletişim kanallarında uygulanan ambargo ihtiraslı muktedirlerin korkusundandır. Meral Akşener’in yaydığı enerjinin halka ulaşmasını engellemek için her şeyi yapıyorlar.
Fakat Meral Akşener’deki adanmışlık ruhu, inanç ve enerjisi İYİ Parti’nin teşkilatlarına sirayet edebilirse bu ambargolar, korkutmalar, devlet gücünü kötüye kullanmaların hiçbirinin tesiri olmaz. Akşener’in tabiriyle “vız gelir, tırıs gider!”
Yaklaşık 3 ay içerisinde kuruluş aşamalarını geçen, şimdi “partinin seçime girmesinin önüne engel çıkarılmasın” diye yapılan kongreler süreci biterken, İYİ Parti’de yapılması gereken bu.
İYİ Parti’nin başarılı olması için, artık teşkilatların içe dönük çalışmalar yerine gönül birliğiyle, ortak gaye uğruna adanmışlık duygusuyla, dışa dönük çalışmalara başlaması lazım.
Eğer İYİ Parti teşkilatları Meral Akşener’in enerjisini ev ev bütün vatandaşlarımıza kadar ulaştırabilecek birer enerji nakil hattı olabilirlerse büyük hedefe ulaşılabilecek.
Bütün illerde, Yerel Seçimlerde, Milletvekili Genel Seçimlerinde ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, İYİ Parti’yi birinci parti yapmak imkânsız değil.
*****************************************
İttifak Konusu
İktidarın çıkarmaya çalıştığı “Seçim İttifakı Kanunu” tam bir hukuksuzluk, eşitsizlik ve adaletsizlik örneği. AKP ile MHP‘nin kurduğu (BBP‘in de yandan dâhil olmaya çalıştığı) ittifakı başarılı kılmak için her şey düşünülmüş.
İttifak içinde yer alıp da yüzde bir bile oy alamayan bir parti, ittifakın barajı aşan ortağı vasıtasıyla barajı geçmiş sayılacak, yüzde 9,99 oy alan bir parti ise baraja takılacaktır.
Bu yasa ile Tayyip Erdoğan’a ömür boyu iktidar yolu açılırken, normalde barajı geçemeyecek MHP % 3 oyla 43 milletvekili kazanabilecek.
Fakat AKP+MHP ittifakının şaibeli Anayasa referandumumda bile yüzde 51 oy alması, anketlerde halen yüzde 45 civarında oy alacağının görünmesi sebebiyle Erdoğan rahat değil. Bu ittifakın iki partinin oy toplamından çok daha azını alacağını gösteriyor.
Ancak İYİ Parti+ SP+ DP ittifakı bu partilerin oy toplamından fazlasını alabilecek bir ittifak türü. Çünkü SP ve DP seçmenleri baraj problemi sebebiyle gönlündeki ikinci partiye oy veriyor. Baraj problemi kalkarsa bunlar kendi partilerine döner.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in ittifak konusunda “Sayın Erdoğan ittifakları iyi bilir, önce PKK ile ittifak yaptılar. Onlara göre “çözüm” ittifakı bize göre ‘çözülme/ yıkım’ ittifakı yaptılar. Zamanında FETÖ ile ‘çukur ittifakı’ yaptılar. Ve bugün MHP ile ‘cukka ittifakı’ yapıyorlar.”
“Bizim SP Genel Başkanı Temel Bey’le görüşmemiz ittifak değil, ‘ilkeler‘. Önümüzdeki dönemde nasıl bir yönetim tarzı istiyoruz? Yeni Anayasa, parlamenter sayısının azaltılması gibi meseleler. CHP ile seçim sandıklarının korunmasına ilişkin görüşmeler yapıyoruz” dedi.
SP ile İYİ Parti arasında ilkeler konusunda bir uzlaşma olacağı kanaatindeyim. Meral Akşener’in “Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile ittifak yapmayı çok isterim” şeklinde ortaya koyduğu ittifak gerçekleşebilir. Bu her üç partiye de yarayan bir ittifak olur.