Aklın Gereği İnsanın Ereği

86

Ağaç: Ben masa, sandalye, mobilyayım diyemez. Ama bunları olabilirim.

Bu potansiyel, bu gizil güç, bu birikim bende var diyebilir.

Masa, sandalye, mobilya olabilmesi; yontulmasına, işlenmesine bağlı.

Marangozun usta ellerine teslim olmaktan geçer.

İşte insan aklı da böyledir.

İnsan da ben doktorum, ben kimyagerim, ben fizikçiyim diyemez.

Fakat bunlardan biri olabilirim diyebilir.

Lâkin bir şartla: Eğitimle, eğitilmekle, ilgili mektebe gitmekle.

Öyleyse olmadan, olmuş gibi konuşmamalı.

Akıl; akıl olabilmesi için mutlaka istediği bir alanda yetişmesi lâzım.

İnsanın, ehil insanın elinden geçmesi gerek.

Yoksa söyledikleri, iddia ve savdan öte geçemez.

Samimi olsa bile sonuç alamaz.

Üstelik elâleme rezil ve rüsvay olmak da var işin içinde.

Akıl; istenen bir sahada ehil akıl olmadan,

Aklını ileri sürmek akılsızlıktır be dostlar!

Çünkü akıl, ortaya bir şey koyan değil;

Ortada olanı tartan, kavrayan, anlayan ilahî bir yetenektir.

Tartar ama, tartılmaz.

Akıl eder ama kendisi akıl edilmez.

Kavrar ama kavranılmaz.

Anlar ama anlaşılmaz.

Müşkülleri açar ama kendisi açılmaz.

Varlığı bilinir ama

Mahiyeti, iç yüzü bilinmez.

Fakat bu bilinmeyiş, bu meçhuliyet,

Hizmetine engel olmaz.

Faydalı oluşuna asla bir mani teşkil etmez.

Akıl; başka akılların öğrencisi olmadıkça,

Başka akılların ne öğreticisi ne de öğretmeni olabilir.

Akıl; büyük bir açlıkla öğrenmeli,

Öğrendiğini de büyük bir zevkle öğretmeli.

Çünkü para harcadıkça biter.

İlim ise harcadıkça artar.

Makusen mütenasip yani ters orantılı.

Bu hususta:

“Biliyorsun, neden öğretmiyorsun?”

Diye soran Sümerli;

Bize yol göstermeli.

(Bilim ve Gelecek, Mart 2004, s. 6)

Çünkü bilim:

Aklın gıdası.

Öğretmek ise,

Paylaşımdır.

Üstelik her ikisi:

Hem aklın gereği,

Hem insanın ereğidir.

 

 

Önceki İçerikKKTC’den Bir Mücahit Daha Kaydı
Sonraki İçerikHer Vakit, Dua Vakti; Gelin, Dua Edelim
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.