Yoğun günler yaşıyoruz.
Duygular olabildiğince karışık.
Düşünme melekelerimizi dumura uğratacak derecede yoğun bir psikolojik bombardımanın etkisi her yanımızı sarmış durumda.
Görünen odur ki yaşadıkları sulara atılmış herhangi bir etkileyici maddeyle sersemletilmiş balıklar misali kitleler, kendileri için hazırlanmış akarlara doğru şuursuzca yönelmekteler.
İşin en kötüsü toplumun her kesimini sarmaya başlayan bir ayrışma ve ayrıştırma gerçeği ile yüz yüze gelmeye başlamamız.
Ve tabii ki bu gerçeği tetikleyen yoğun bir güven bunalımı var ortada.
Herkes birbirine şüpheyle bakmaya başladı.
Herkes birbirine karşı biraz mesafeli ve artık çoğumuz çoğumuza güven duymuyoruz.
Uygulamaya konan projelere dikkat
Bir de işin diğer tarafına bakalım.
Ülke ve millet olarak çok kritik günlerden geçiyoruz.
Değil bizi, nesiller sonrasını da etkileyecek iç ve dış gelişmelerle yüz yüzeyiz.
Küresel egemenlerin, her şeyi ile yeniden şekillendirmek ve düzene koymak istediği bir coğrafyanın tam ortasındayız.
İçini küresel egemenlerin doldurduğu, ama bizim varlığımızı ve geleceğimizi ilgilendiren sayısız proje devrede.
Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne dönüştürülmüş BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) içinde değişik kod adlarıyla ünlenen bir sürü yavru proje var karşımızda.
Küresel Egemenler için zararsız hale getirilmiş bir İslam anlayışını ve itaat altına alınmış bir Müslüman Coğrafyayı hedefleyen Sivil Demokratik İslam (Kod Adı Ilımlı İslam) dan Demokratikleşme-Özgürlükleri Yaygınlaştırma cilalarıyla cilalanmış ama özde Atlas Okyanusu’ndan Çin’e kadar olan koskoca coğrafyanın halklarını küresel egemenlerin itirazsız bağlıları haline dönüştürmeyi amaçlayan Demokrasi Projeleri (Kod adı Project Democracy) ve daha niceleri.
Ve unutmadan ilave edelim. Bu küresel projelerin gönüllü yerli savunucuları, hizmete amade işbirlikçileri…
Ve bir de bu küresel projelerden nemalanmak isteyen yerli iktidar heveslileri..
İster otur seyret, ister aralarına katıl, ister rol üstlen, istersen de karşı dur, ne oluyoruz hemşehrim de.
Sürülerine bereket.
Küresel egemenlerin işi şansa bırakmaya niyetleri yok
Anlaşılan o ki, küresel egemenlerin işi şansa bırakmaya hiç niyetleri yok.
Onun içindir ki dikkat edilirse topyekun bir saldırı yürütüyorlar.
Eyvallah diyenlere şimdilik sıkıntı yok gibi.
Ama, maraza çıkaranların veya maraza çıkaracağından şüphelenilenlerin vay haline.
Hele bir de bulunulan coğrafya stratejik veya ekonomik öneme sahipse.
Seçenek çok.
Misal mi?
İşte Irak, İşte Afganistan.
Bombalarla, toplarla, tüfeklerle gelip hizaya sokma yolu devrededir.
Bir bakarsınız dini ayrıştırmadan mezhep ayrıştırmasına ve etnik ayrıştırmaya kadar farklı stratejiler devreye girer.
Kiliseleri bombalayan Müslümanları(!), camileri bombalayan hristiyanları(!), Sünni camiini bombalayan Şiileri(!), Şii camiini bombalayan Sünnileri(!) görmeye başlarsınız..
Yetmez.
Araba düşman Kürdü(!), Kürde düşman Arabı(!), Türk aleyhine konuşan Kürdü(!), Kürt aleyhine konuşan Türk’ü(!), hatta, birlikte yaşadığı komşusunun etnik kökenini ve inanç yapısını sorgulayan ne idüğü belirsiz tipleri sıkça görürsünüz.
Özgürleştirme dediklerinin ayrıştırma ve birbirinin amansız düşmanı haline getirme, demokratikleştirme dediklerinin kendilerini yönetemez hale getirme ve küresel egemenlerin itirazsız bağlıları haline dönüştürme olduğunu anlamaya kalktığınızda bir de bakarsınız ki ya iş işten geçmeye başlamıştır, ya da bu gerçeği anlama, milyonlarca acı ve gözyaşının, ekonomik sömürgeleşmenin, siyasi mandalaşmanın verdiği iç karartıcı tecrübelerle mümkün olabilmiştir.