ADAYLARA SAYGI: 12 Haziranda yapılacak seçimlerde milletvekili olmak için müracaat eden ve partilerinin lideri tarafından aday gösterilen kişilere saygı duyuyorum. Çok zor ve ağır bir göreve talip oldular. Bizler işimizde gücümüzde veya rahat evlerimizde istirahat halinde iken, onlar çok zor ve ağır bir seçim kampanyasında ter ve para dökmekle meşguller.
MİLLETVEKİLİ Mİ LİDERVEKİLİ Mİ? Türkiye’de oylar ağırlıklı olarak partiye ve daha da öncelikli olarak lidere verilir. Ancak adayların da, daha küçük bir oranda da olsa, oyların verilmesinde etkili olduğu görülüyor. Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanununun çarpıklığı sebebiyle ve adaylar doğrudan parti lideri tarafından seçildiği için, milletvekillerinin liderin sözünün dışına çıkması ve hatta liderin görüşünden farklı bir görüşü, kapalı parti toplantıları dâhil hiçbir ortamda, dile getirmesi söz konusu olamıyor.
Mesela “Kanal İstanbul tasavvuru” (henüz proje haline gelmiş değil, etüt çalışmaları bile en az iki yıl sürecek) AKP’den seçilecek milletvekillerinden biri tarafından ekonomik bulunmasa, ülkemizin öncelikli yatırımlarının kaynaklarını tüketeceği için zararlı bulunsa bile fikirlerini söylemesi, projeye itiraz etmesi mümkün değildir.
FARKLI BİR SEÇİM: Bu seçimin diğerlerinden ayıran çok önemli bir farkı var: Seçim sonrası yapılmak istenen yeni Anayasa ile devletimizin temel niteliklerinin değişikliğinin hedeflenmiş olması.
İmralı’daki mahkûm terör örgütü lideri ile yürütülen pazarlıkların tamamen yeni devlet yapısı üzerinden yapıldığı anlaşılıyor.
BDP/PKK’nın talepleri belli: “Demokratik özerklik” adı altında Güneydoğu bölgemizde, PKK’nın yönettiği bir özerk devlet yapısı oluşturmak. Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurduğu devletçik gibi bir oluşum isteniyor. Genel af ile İmralı’dan salınacak Öcalan‘ın başkanlığında kendi meclisi olan, kendi valisini, belediye başkanını, emniyet müdürünü tayin eden; PKK gerillalarından oluşturulacak “öz savunma gücü” ile “güvenliğini” sağlayacak olan bir yapı bu.
YENİ ANAYASADAN BEKLENEN: Bu taleplerin önündeki en büyük engel Anayasa’nın ilk dört maddesi. Devletin temel niteliklerinin sayıldığı bu dört maddenin dışında istenen her türlü Anayasa değişikliğini yapmak kolay ve mümkün. Nitekim 12 Eylül 2010 referandumunda yapılan değişiklikler bunun örneği. Bu değişiklikler yapıldığı zaman “ileri demokrasiye” geçeceğimiz söylenmişti. Ola ki daha da ileri bir demokrasi isteniyorsa bir 18 madde daha değiştirilebilirdi.
AKP’nin ve BDP’nin yepyeni bir Anayasa talebi, devletin temel niteliklerinin değiştirilmesi arzusundan kaynaklanıyor. TÜSİAD ve TESEV’in hazırladığı Anayasa taslaklarının da hedefi aynı.
AKP VE CHP’Lİ SEÇMEN VE YENİ ANAYASA: Ben AKP’de halen siyaset yapanlar da dâhil, çevremdeki AKP’li seçmenlere sorduğumda bir kişinin dahi yeni bir devlet yapısı istediğine şahit olmadım. Devletimizin en az iki federe devletten oluşmuş bir federasyona dönüştürülmesine razı olacak kimseye tesadüf etmedim.
Hele hele AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı’nın “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek” sözlerini tasvip eden bir AKP’liye rastlamadım.
Aynı tavır CHP’li seçmen için de geçerli. Hatta onlar bu konularda daha da duyarlı.
AKP VE CHP’NİN BÖLÜCÜLERE TAVRI: İşte bu ortamda Başbakan‘ın, muhalefet liderlerinin sıradan çıkışlarına çok ağır cevaplar verirken, PKK ve BDP liderlerinin ağır tehditleri ve meydan okumaları karşısında sesini çıkarmaması, Devletin polisine tokat atılmasına, panzerin üstüne çıkan, “hastir çeken” Belediye Başkanına, polise taş atan milletvekiline gereken cevabı vermemesi manidar bulunmakta.
CHP lideri ve yöneticilerinin de bu konuda vurdumduymaz tavırları milletimizin birliği ve dirliği konusunda hassas olan kesimleri endişelendirmekte.
MİLLETVEKİLLERİNİN ZOR TERCİHİ: Uzun söze lüzum yok. Bu seçim çok farklı sonuçlar doğuracak. AKP ve CHP’den seçeceğimiz milletvekilleri belki de çok zor bir tercihle karşılaşacaklar. Ya ülkenin bekası için liderlerine karşı çıkacak veya tarihin sayfalarına “ülkenin bölünmesi sürecine hizmet ettiler” diye geçecekler.
ADAYLARA SORULAR: Bütün seçmenler adına AKP ve CHP’nin milletvekili adaylarına soruyorum. Lütfen sorulara açık, net ve anlaşılır bir dille cevap veriniz.
- 1- Anayasa’da yer alan devletin temel niteliklerinin değiştirilmesini ve federatif bir devlet yapısına dönüştürülmesini yani “kurucu unsurlarının Türkler olmadığı yeni bir Türkiye’nin formatlanmasını” kabul ediyor musunuz?
- 2- Anayasa’dan Türklük kavramının çıkarılmasına “evet” diyecek misiniz?
- 3- PKK’ya genel af çıkarılması ve sonraki aşamada Öcalan’ın affedilerek siyasi haklarının geri verilmesine “evet” diyecek misiniz?
- 4- Türkiye’nin Başkanlık sistemine geçmesine taraftar mısınız? Eğer taraftar iseniz bunun gereği olarak Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi ve bu eyaletleri yöneten valilerin seçimle gelmesine, iç hukukları ve yönetimleri bakımından özerk olmasına “evet” diyecek misiniz?
- 5- Bu konulara bugün “evet” diyemiyorsanız, eğer seçilirseniz yarın Meclis’te önünüze liderinizin “evet diyeceksiniz” talimatıyla geldiğinde “hayır” diyebilecek misiniz?
AKP’nin Kocaeli milletvekili adayları, sizlerin vatanseverliğinizden kuşku duymuyorum. Ancak bu sorulara önce vicdanlarınızda, sonra alenen cevap vermek zorundasınız. Sizler (siyaset ve bakanlık yapma tarzını beğendiğim) Nihat Ergün, Fikri Işık, Sibel Gönül, (uzun seneler aynı kuruluşta çalıştığım, çok güzel ortak hatıralarımız olan) Muzaffer Baştopçu, Zeki Aygün, İlyas Şeker ve diğer adaylar, sizlere soruyorum. Lütfen bize yani Kocaeli halkına bunları açık açık cevaplayınız.
Ekonomi yazılarını zevkle okuduğum Hurşit Güneş ile fikirlerini pek bilemediğim Hilal Kaplan, Haydar Akar ve diğer CHP adayları lütfen siz de bu soruları cevaplayınız.
MHP‘nin lideri Devlet Bahçeli‘nin ve Kocaeli adayları Lütfü Türkkan, Ruhi Çavdar, İsmail Kurt, Hilal Elmas ve diğer arkadaşlarının yukarıdaki ilk dört soruya cevaplarının “hayır” olduğu çok net. Bu yüzden bugünkü sorularımın muhatapları sadece AKP ve CHP adayları.