Ahlakın Toplum İçin Önemi

150

Ahlâkî değerler, insanı yanlış kötü ve çirkin işler yapmaktan korur; iyi ve güzel davranışlar yapmaya yöneltir. Bu nedenle yüce dinimiz İslâm ahlâka büyük önem vermiştir. Kur’an’da, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ahlâkının  “(Ey Muhammed) şüphesiz sen yüksek bir ahlâk üzeresin”(Kalem, 68/4) buyrularak övülmüş olması, yine O’nun en güzel örnek olarak gösterilmesi (Ahzâb, 33/21) dinimizde güzel ahlâka ne kadar önem verildiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ahlâk sözlükte “huy, seciye, tabiat, mizaç, karakter” gibi anlamlara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. Bir terim olarak ise “insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan manevî vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının bütününe” verilen addır. Ayrıca bu konuları inceleyen bilim dalına da ahlâk adı verilir. İslâm ahlâkının kaynağı Kur’an ve sünnettir.

Günümüzde ahlâk yerine “etik” kelimesi de kullanılmaktadır. Etik kelimesi ahlâk, ahlâkla ilgili demektir, ama ahlâk ile aralarında farklar vardır. Etik daha çok ahlâk üzerinde konuşur, tartışır, değerlendirmeler yapar. Ahlâk yöresel, etik ise evrensel kabul gören kurallardır.

Etik; insanın toplumsal görevlerini yerine getirirken mutlaka uyması gereken kurallar bütünüdür. Bunları şöyle özetleyebiliriz: Üstlendiği görevleri bütün topluma karşı sorumluluk bilinciyle yapmak, insanlara hizmet etmenin ve yararlı olmanın önemine inanarak çalışmak, işin gerektirdiği kurallara uymak, dürüst, güvenilir olma, ayrımcılık yapmamak ve herkese eşit davranmak, herkese karşı saygılı ve nazik olmak, kimseye haksızlık yapmamak, herkesle iyi geçinmek, görevini ve bulunduğu mevkiinin yetkilerini menfaat sağlamak amacıyla kullanmamak, kamu mallarını korumak, ülke kaynaklarını verimli kullanmak ve israftan kaçınmak…

Bütün toplumların ortak değerleri olan bu ahlâkî/etik kurallar, İslam’ın ahlâken güzel olarak gördüğü, Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Müslümanlardan yapmalarını istediği davranışlardır.

Yine İslam ahlâkına göre kötü ve yanlış olan şeyler de insanlardan kabul görmeyen, toplumların içten içe çürüyüp yıkılıp gitmesine sebep olan zararlı, çirkin ve yanlış davranışlardır. Mesela; İnsanlar arasında ayrımcılık yapmak, adam kayırmak; rüşvet, yolsuzluk; haksız kazanç elde etmek; şiddet, baskı, korkutma, yıldırma ve saldırganlık; görevi ihmal, güveni suiistimal etmek; bencillik, hoşgörüsüzlük; kişilik onur ve haysiyetini zedeleyici davranışlarda bulunmak gibi.

İslam’ın bütün emir ve yasakları, insanın kötü davranışlardan kurtulmasını, güzel huylara sahip olmasını amaçlar. İslam’da iman ile güzel ahlâk birbirinden ayrı düşünülemez. Bundan dolayı iyi bir Müslüman güzel ahlâklı olmalıdır. Güzel ahlâklı olabilmek için de öncelikle kuvvetli, olgun bir imana sahip olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:“İman bakımından mü’minlerin en olgunu, ahlâkı en güzel olanıdır…”(Tirmizî, Rida, 11)  

Bu bakımdan Müslüman sorumluluklarının bilincinde olmalı, üzerine düşen görevleri en iyi şekilde, eksiksiz ve zamanında yerine getirmelidir. Toplum tarafından kabul edilmiş olan adab-ı muaşeret (görgü kurallarına) uymalıdır. Harcamalarında ölçülü olmalı, israftan sakınmalı, ülkenin kaynaklarını korumalıdır.

Müslüman; özü sözü bir olmalı, asla yalan söylememelidir. Güvenilir olmalıdır. Emanete ihanet etmemeli, onu titizlikle korumalıdır. Güzel ahlâklı bir Müslüman daima verdiği sözde durmalı, yaptığı anlaşma ve sözleşmelere riayet etmeli, taahhütlerini zamanında ve tam olarak yerine getirmelidir. Müslüman doğruluktan ayrılmamalı, işine, sözüne ve düşüncesine hiçbir şekilde yalan, yanlış ve hile karıştırmamalıdır. Yalan söylemekten, ölçü ve tartıda hile yapmaktan, iftiradan, yalan yere şahitlik etmekten sakınmalıdır. Kimsenin arkasından konuşmamalı, dedi-kodu ve gıybet yapmamalı, laf taşımamalı, kimseye hased etmemeli, kimseyi hor görmemeli, kimseyle alay etmelidir. Kur’an-ı Kerim’de bu davranışların çok çirkin olduğu belirtilerek kesinlikle yasaklanmıştır. (Hucurât, 49/11-12)

Hâsılı, iyi bir Müslüman olabilmek için ailede, okulda, iş hayatında, ticarette, sanatta, sporda, kamu hizmetinde kısaca sosyal hayatın her alanında ahlâkî değerlerimize uygun davranmak mecburiyetindeyiz. Bize mahsus ahlâk ilkelerimize, örf ve adetlerimize uygun hareket etmenin birlik ve beraberliğimizin korunmasına, daha güçlü, daha mutlu ve huzurlu bir millet olmamıza katkı sağlayacağını unutmamalıyız.