Affetmek İnsanın Şerefini Artırır

105

 

Yüce dinimiz İslam, mü’minler arasında karşılıklı sevgi ve saygıyı, hoşgörü ve müsamahayı emretmiş; kin, nefret ve intikam gibi kötü davranışları da yasaklamıştır.

İnsanlar, yaratılışları gereği Yüce Allah’a karşı suç işleyebilecekleri gibi, bilerek veya bilmeyerek birbirlerine karşı da suç işleyebilir, birbirlerine zarar verebilirler. Olgun bir mü’mine yakışan yaptığı yanlışın farkına varıp, kırıp incittiği kimselerden özür dilemek ve verdiği zararı telafi etmektir. Zarara uğrayan Müslüman ise, başkalarının da kendisi gibi hata edebileceğini kabul etmeli, yapılan özürü kabul edip, din kardeşini affetmelidir. Aksi takdirde günah işlemiş olur. (Ebu Dâvûd, Merâsîl, 351; İbni Mâce, Edeb, 23)

Af (Afv) kelimesi sözlükte, bir şeyi yok etmek, silip süpürmek demektir. Dindeki anlamı ise kötülük ve haksızlık yapanı, suç veya günah işleyeni bağışlayıp, cezalandırmaktan vazgeçmek demektir. Çok affeden anlamındaki Afüv, Allahu Teâlâ’nın güzel isimlerinden (Esma-i Hüsna’dan) biridir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok bağışlayandır” (Hac, 22/60; Ayrıca bkz. Mücâdele, 58/2) buyrularak, Allahu Teâlâ’nın affedici olduğu vurgulanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de “Allah, affedicidir, affı sever” (Müslim, Birr, 157) buyurmuştur.

Çok affedici olan Yüce Allah, “…Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile…” (Âl-i İmrân, 3/159) “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir” (A’râf, 7/199) buyurmak suretiyle

Peygamber Efendimize de insanlara karşı affedici olmasını emretmiştir.      Peygamber Efendimizin hayatına baktığımızda O’nun Allah’ın emrine tam manasıyla uyduğunu; kendisine haksızlık yapanları, türlü eza ve cefada bulunanları, hatta canına kastedenleri bile affettiğini görmekteyiz.

Peygamberimiz (s.a.s.), İslam’a davet için gittiği Taif’te bazı üzücü olaylarla karşılaştı. Taifliler, Peygamberimize inanmamakla kalmadılar, O’nu çapulculara taşlattırarak eziyet ettiler. Hoşgörü abidesi Efendimiz (s.a.s.) kendisine Taiflileri helak etmeyi teklif eden Cebrail (a.s.) ile dağlar meleğine şu cevabı verdi: “Hayır, hayır, onu istemem. İstediğim odur ki, Allah bunların soyundan, yalnız Allah’a ibadet eden ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil yaratsın.” (Buhari, Bed’ül-Halk, 7; Müslim, Cihad, 39)

Hz. Peygamber (s.a.s.), sevgili amcası Hz. Hamza’yı şehid eden Vahşi’yi ve onu bu işe azmettiren Ebu Süfyan’ın hanımı Hind’i de gelip özür dilediklerinde hemen affetmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) Mekke’yi fethettiğinde, kendisine ve Müslümanlara yapmadık kötülük bırakmayan Mekkeli müşriklerden eline fırsat geçtiği halde intikam almayı düşünmemiş, hepsini affetmiştir. (İbn-i Sa’d, II, 142-143)

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün olmakla beraber sadece Hz. Aişe Validemizin, Efendimiz (s.a.s.)’in affedici yönünü özetleyen şu ifadelerine yer verelim: “Allah Resûlü kendisi için intikam almazdı. Ancak Allah’ın yasaklarına uyulmadığında uymayanları cezalandırırdı.” (Müslim, Fedâil, 20)

Yüksek bir ahlâkî meziyet olan affedicilik Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde çeşitli vesilelerle övülmüş ve mü’minler affedici olmaya teşvik edilmiştir. Kur’an’da, affedici olmak takva sahibi olma sebebi sayılmış ve şöyle buyrulmuştur: “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/134)

Allah’ın affına nail olmanın bir yolunun da insanları affetmekten geçtiği şöyle ifade edilmiştir: “Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nûr, 24/22; Ayrıca bkz. Nisâ, 4/149 )

Bir insanın, kendisine yapılan kötülüğe aynı şekilde karşılık vermeye gücü yettiği halde bunu yapmaması, affetmeyi tercih etmesi onun imanın olgunluğunun ve ahlâkının yüceliğinin işaretidir. Kur’an’da bu kimseler hakkında şöyle buyrulmaktadır:  “Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükâfatı Allah’a aittir…” (Şûrâ, 42/40)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de, “Kul başkalarının hatalarını affettikçe Allah da onun şerefini artırır” (Müslim, Birr, 69) buyurarak, intikam duygusunu bastırıp, af yolunu seçenlerin Allah katında ve insanlar arasında itibarının artacağını bildirmiştir.

O halde; dünya ve ahirette itibar sahibi olabilmek, en önemlisi de Yüce Allah’ın affına ulaşabilmek için kin, nefret ve intikam duygularından uzaklaşıp, affedici ve bağışlayıcı olmalıyız.