Bir milletvekili diğer milletvekiline iri yüzüklü yumruğu ile
saldırdı. Yaralanan İYİ Partili Milletvekili Hüseyin Örs yoğun
bakımda ölümden döndü. Kalbinde pil bulunan Örs’ün kalp ritmi
elektroşokla düzene sokuldu.
Saldırgan AKP’li Milletvekili Zafer Işık “Genel
Kurul’da zaman zaman böyle şeyler olur, özür dilemeyeceğim. Kalbinde stent
varsa Genel Kurul’a gelmeseydi” dedi.
Daha da fenası Sakarya Üniversitesinden Prof. Dr. Ebubekir
Sofuoğlu, İYİ Parti Milletvekili Hüseyin Örs’e yumrukla saldırıp yoğun
bakıma kaldırılmasına neden AK Parti Milletvekili Zafer Işık’a, “Adamın
dibiymiş, bu bir ecdat geleneğidir, elleri dert görmesin” sözleriyle
destek çıktı.
Kimlerin “Prof. Dr.” unvanı taşıdığını daha iyi
anlayabilmek için bu sefil açıklamanın tamamını aynen vereyim:
“Adamın dibiymiş Zafer Işık. Anlayana anladığı dilden
konuşmuş. Bu bir ecdat geleneğidir, elleri dert görmesin. Müslüman, yeri ve
zamanına göre hareket etmesini iyi bilendir. Pısırıklar, Zafer Bey Kardeşimin
bu adam gibi tavrını görsün de örnek alsın İnşaAllah…”
Neresinden bakarsanız bakın adamlığın, bilim insanı seviyesinin,
devlet adamı liyakatsizliğinin dibe vurduğunu gösteren bir vaka bu.
İYİ Parti, AKP Bursa Milletvekili Zafer Işık hakkında, ‘adam
öldürmeye tam teşebbüs’ suçlamasıyla suç duyurusunda bulunacak.
Böyle bir suçun faili olan milletvekilinin pişmanlık
duymaması “yargı bizim elimizde nasıl olsa” rahatlığından olabilir. Öyle
değilse, bu ne kindir ki hapis cezasını bile göze alıyor?
Bu şahıs nasıl bir milletvekili ki saldırdığının sadece bir kişi
olmadığı, milletin iradesi olduğunun bilincinde değil.
Prof. unvanlı şahıs nasıl bir
kamplaşmanın esiri olmuş ve karşı kampa nasıl bir nefret duygusunda ki suçu
ve suçluyu alenen övmekten çekinmiyor. Hatta saldırıya katılmayanlara
“pısırık” diyerek benzer suçları işlemek için kışkırtıyor.
Adına da yazık, soyadına da ve bilhassa unvanına yazıklar olsun.
“Suçu ve suçluyu övme suçunu” işlerken utanmadan ecdat ve Müslüman kavramlarını kullanıyor. Bizim
ecdadımız medeni bir şekilde tartışamayan, fikren yenemediği mesai arkadaşına
düşmanca saldıran insanlar mıydı? Ecdada hakaret cüretine bakın.
“Müslümanları rencide etmek haramdır ve insanı günahkâr eder.
Hatta kafir bile masum ve hatasız olsa, onu rahatsız etmek İslam dininde
yasaktır.”
İslami kurallar böyle ama… Bay Profesör bırak rahatsız etmeyi
neredeyse öldürülmekte olan bir Müslüman’a “oh olsun!” diyor. Saldırgana
da “kahraman” muamelesi yapıyor.
Böylesine Müslüman denir mi?
Denirse olmaz olsun böyle Müslüman.
****
Geçenlerde de İstanbul Üniversitesi SBF’de görevli bir “profesörün”,
Kocaeli Üniversitesi’nde görev yapan eski doktora öğrencisi kadın doçentin
odasını basarak, “Benim olacaksın yoksa işsiz bırakırım” diye tehdit
ettiği ortaya çıktı. Bu “profesör” üstelik tanıdık biri.
Rektör Yardımcısı iken “Ben daha çok cahil ve okumamış
tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi
ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite
okumamış cahil halktır. Onlar bu yanlışların hiçbirini yapmazlar” diyen ve
YÖK Denetleme Kurulu üyesi yapılarak ödüllendirilen profesör Bülent Arı imiş.
Adamın yaptığı eylem çok kötü. Ama meğerse dediğinin doğru tarafı
varmış. Kendisi (Bülent Arı) ve Ebubekir Sofuoğlu gibi profesörlerin yaptığı
yanlışları cahil halk yapmaz.
En çok üzüldüğüm taraf ise gençlerimizi böyle insanlara emanet
ediyor olmamız.
Bunların verdiği eğitimin ne olabileceğini düşündüğümde
ürperiyorum.
*******************************
Liyakatsizlerin İşgali
Kamu kuruluşlarında çalışan tanıdık kimle sohbet etsem, hemen
kurumlarındaki üst yöneticilerin liyakatsizliğinden şikâyet ediyorlar.
Neredeyse bütün devlet kurum ve kuruluşlarında en işi bilmezler
kadronun tepesine amir olarak oturtulmuş. “Devletin/ milletin işleri
görülsün” diyenler, “vatandaşların hak ve hukukları korunsun, milli varlıklar
heba olmasın” diyenler hep alt kadrolarda.
Bu ehliyetsiz, bir kısmı ahlaksız (kamu malını çalan çaldıran) amirler sırtlarını siyasi
güce yaslamanın verdiği rahatlık ve özgüven içindeler. “Cahil cesareti”
ile “Recep İvedik” küstahlığı ve kabalığı içindeler.
“Emaneti ehline veriniz” emrini milletin
işlerini (kamu görevlerini) layık olana, işi iyi yapana verin diye değil,
ehlinize (yakınlarınıza) verin diye anlayan bir zihniyet hâkim.
Oysaki devlet yapımız ne kadar tahrip edilmiş olursa olsun hala
yürüyen bazı gelenekler vardır. Devletin iş ve eylemleri mutlaka bir yerlerde
yazılı olarak bulunur. Keser döner sap döner, bir gün hesap sorulur.
Bunların bir kısmı Türkçe söylesek anlamaz. Ama RTE’nin sıkça
kullandığı Arapça bir atasözü var. Bu sözü hatırlatırsam belki anlarlar: “Men
dakka dukka.”
Bilmeyenlere de ben anlamını söyleyeyim: “Kötülük eden
kötülük bulur”, “bugün bana yarın sana” veya “eden bulur” anlamında
kullanılır.