Dünya tarihi boyunca devlete karşı isyanların hiçbiri fakirlik/yoksulluk sebebiyle gerçekleşmemiş. İsyanların ana sebebi hep adaletsizlik olmuştur.
“Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır.” Adalet herkesin eşit olması anlamına gelmez, ancak bütün gerçek ve tüzel kişilerin kanunlar karşısında eşit olması ve geçerli hukuk kurallarının güçlü veya zayıf olduğuna bakılmaksızın herkese eşit bir şekilde uygulanması adaletli/ adil olmanın ilk şartıdır.
Adil yönetimin gerçekleşmediği yönetim tarzlarının en belirgin ölçütünü- Niccolò Machiavelli şu sözüyle vurgulamış: “Adalet güçlüden yanadır.” Şüphesiz bu sözde belirtilen “adalet” olması gereken değil, uygulamadaki adıdır.
Mademki adalet öncelikle hukuk kurallarına uymakla ortaya çıkacak, bu kuralları gerekirse zorla uygulayabilecek devlet kuvvetin var olmasını gerektirir. “Adalet ilkin devletten gelmelidir. Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. – Aristo”
Ancak bu kuvvetin kullanılmasının bütün vatandaşlara eşit, dengeli ve ölçülü olması şart. Hukukun uygulanması aynı zamanda “kamu yararına” uygun olmalı. Zira “Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. – Blaise Pascal”
Bütün bu giriş cümlelerimi AKP’nin kapatılma davası hakkında görüşlerimi ortaya koymak için yazdığım sanılmasın. Vatandaşlar arasında adaletsiz yönetim içinde olduğumuza dair derin bir kanaat oluşmasına yol açan Devletin çeşitli uygulamaları konusuna dikkat çekmek istiyorum.
Vergide Adalet:
Adaletli olabilmek için aslında herkese eşit davranmak bile yeterli değildir. “Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir.”
Türkiye’de kişilerin gelir seviyesini dikkate almadan herkesten eşit bir şekilde alınan KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı çok yüksektir. % 72’i aşan dolaylı vergi oranıyla dünya birincisi olan Türkiye, vergi adaletinden en uzak ülke konumunda. Hâlbuki bizden sonra ikinci sıradaki Meksika’da bu oran yüzde 50, Avrupa Birliği’nde ise dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 34‘ler civarındadır.
Cep ve sabit telefonlar gelir durumu ne olursa olsun bütün vatandaşlarımız için gerçek bir ihtiyaç olarak değerlendirilmelidir. Telefonla haberleşmede uygulanan vergi oranları dar gelirli Türk insanının bütçesini önemli ölçüde sarsan, adaletsizlikten de öte bir zulüm haline gelmiştir.
Günümüzün ulaşım araçları petrol ürünleri ile çalışıyor. Petrol ürünlerine uygulanan vergi oranları da asla adil kabul edilemeyecek bir ölçüde. Dünyanın en pahalı enerjisini Türk vatandaşları kullanıyor.
Gelir ve kurumlar vergisi oranlarını artırıp, dolaylı vergilerin oranlarını düşürmeyi başaramayan hiçbir hükümet adaletli olduğunu iddia edemez.
Trafik Cezalarında Adalet:
Bütün bu adaletsizlikler yetmezmiş gibi son zamanlarda trafik düzeninin sağlanması ile uygulamalarda dikkatimi çeken bir husus var. Türkiye’nin bütün il ve ilçe Emniyet Müdürlüklerinde yeni teknoloji “radarlar” işbaşında.
Bu iktidarın en çok övündüğü icraatı olan iki ve üç şerit gidiş ve gelişli bölünmüş yollarda bile, şehirlerarası ise 90 km/saat, şehir merkezine girişlerde 70 km/saat hız sınırı konulmakta. Trafik yoğunluğunun olmadığı saatlerde trafik polislerimiz radara yakalanacak kazları beklemekte. Belirlenen hız limitini yüzde on- yüzde otuz arası geçenden 115 YTL, yüzde otuz ve daha fazla geçenden 237 YTL ceza tahsil edilmektedir. Hem de yakalanırsa aynı şoföre aynı gün içinde birden fazla ceza kesilebilmekte.
Denebilir ki, hızlı giden araçlar için cezalar caydırıcı olur ve trafik kazaları azalır. İşte bizim burada vurgulamak istediğimiz husus şudur: Ceza yazmanın tek bir maksadı olabilir, kazaları azaltmak. Kurallar kazaları azaltmak ve düzgün bir trafik düzeni sağlamak için konulmuştur.
Bu uygulamalarda dikkatimi çeken üç husus var: 1- Konulan hız sınırları gerçekçi ve uygulanabilir değildir. 2- Radar uygulamasının hedefi kazaları azaltmak değil, cezaları ve tahsilâtı çoğaltmaktır. 3- Hız sınırına bu kuralları koyanların büyük kısmı hiç uymamakta, bu kişilere caza ya hiç yazılmamakta, ya da bunlar ve diğer gücü yetenler bu cezaları ödememenin yolunu bulmaktadır.
Trafik cezalarının, hükümetin bir dolaylı vergi kaynağı olarak, bir zulüm boyutunda ve çok adaletsiz bir biçimde uygulandığı kanaati çok yaygınlaşıyor.
Hükümeti kuran partinin adı: Adalet ve Kalkınma Partisi. Ama bu uygulamaların hiç biri adaletli değil. Yüce Mahkemeden adalet bekleyen AKP, vatandaşı kendisinin adil olduğuna inandırmalıdır.