1914’te başlayıp 1918 yılında sona eren 1. Dünya Savaşı, bütün savaşa girenlerden farklı olarak Türkler için sone ermemişti. Çünkü düşmanlar, mütarekeden önce işgal edemedikleri yerleri, mütareke hükümlerine aykırı olarak işgale başlamışlardı. Ancak 1923 yılında Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin fiili harp hali sona erebilmişti. 9 sene çekilen cefa ve yapılan fedakârlıklar karşılığı ancak kısmen vatan toprakları kurtarılabilmişti. Harbin son kısmı ise, önce Doğuda sonra da Batıda olmak üzere tamamen Misak-ı Milli sınırları içinde geçmiştir. İnsafsızca tahrip edilmiş bu topraklar üzerinde Cumhuriyet kurulmuştu. İnsanca kaygılarımızın ehemmiyetini belirtmek için birkaç yer ismi saymak yeterli olur kanaatindeyim. Allah-u Ekber Dağları’nda (100.000) Çanakkale’de (250.000) Sina Çölü’nde ( 100.000) “Sakarya Kırmızı Aktı” bu milletin kanıyla kırmızı aktı. Kimler yok oldu. Bütün Adliyemizin gelecek nesillerin temeli olacak adamlar yok oldu.
Cumhuriyetin 10. Yılı şenlikleri dolayısıyla bestelenen şarkıda 15 Milyon olarak Türkiye nüfusundan söz edilmiştir. Bugün ise nüfusumuz 80 milyona yaklaşmıştır. Adaletin ve teamüllerin kurulmasında dini terbiyenin etkisinin mühim olduğu inkâr olunamaz.
Türkler eskiden Şamanî imişler. İslamiyet, Hıristiyanlıktan çok sonra geldiğinden batıya doğru göçen eski Türkler Allah’ın birliği esasına dayanan dinlerin yayılma alanına girmişler. Mesela Macarlar, Bulgarlar ve bir kısım Oğuz Türkleri ( Gagavuz Türkleri) İslam dini yayılmadan evvel Hıristiyan olmuşlardır.
Milattan iki asır evvel Türk kökenli olan Atilla Avrupa ortalarına kadar gelmiş Ordusuyla gelen Atilla öldürülünce adamları da oralarda kalmışlardır. İslamiyet Asya’da yayılınca bu defa da Türkler Müslüman olarak kendi usulleri ile Ahmet Yesevî tekkesinde yetiştirilenler Anadolu’da Türk istilasına başlamışlardır.
İslamiyet sayesinde Doğu, Batı’dan çok evvel medenileşmiş, İbn-i Sina, Mevlana, Gazali gibi isimler doğmuş, üstünlüğü sağlamışlardır.
1914 senesinde altı kişi hukuktan mezun olmuş. Biraz talim gördükten sonra Çanakkale’ye sevk edilmişler. İçlerinden Nafiz beyin boyu biraz uzuncaymış. İlk beş kişiyi hemen cepheye göndermişler. Nazif beye sıra geldiği zaman arkadan birisi seslenmiş. “Bir hukukçu merkezde alıkoyun dediler.” Demiş. Nafiz Bey de karargâhta kalmış. İki gün sonra beş arkadaşının şehit olduğunu öğrenmiş. Nafiz beye, beraber geldiği arkadaşlarının ailelerine şahadetlerinin bildirilmesi işi düşmüş.
İşte Türk adalet teşkilatı bu zorluklar içerisinde kurulmuştur.