Adalet Mülkün Temelidir

92

 

Kamuoyunda tartışılan ve siyasallaştığı iddialarıyla yıpratılan Yargı Sistemi “Adalet Mülkün Temelidir” sözleri ışığında elden geçirilmeli ve daha bağımsız, tarafsız ve milli bir hale getirilmelidir. Kanunlar “T.C. Devleti’nin bekası ile Türk Milleti’nin menfaatleri gözetilerek, milli-manevi değerler düşünülerek ve geçmişten ders alınarak” hazırlanmalı ve toplumun şimdiki ve gelecekteki ihtiyaçlarına cevap vermelidir. Batılı toplumlar taklit edilmemeli, madde değil insan önemli olmalı, cana ve namusa kastedenlere verilen cezalar ağırlaştırılmalı, herkes canından, malından ve namusundan emin olmalıdır. Demokratik sistem geliştirilmeli, hukuk devletine işlerlik kazandırılmalı, kuvvetler ayrılığı prensibine uyulmalı, yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü teminat altına alınmalı ve hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukukunun geçerli olacağı unutulmamalıdır.

HSYK Üyelerinin seçimi, demokratik usullere uygun bir şekilde ve yargı bağımsızlığını zedelenmeden yapılmalıdır. Adalet Bakanı ile Müsteşarı HSYK’nda olmamalı, kurul özerk olarak “kendisine ait bir bütçe ve sekretarya ile ayrı bir binada” çalışmalı, hakim-savcı atamalarını “hiçbir siyasi ve adli baskı altında kalmadan” adil bir şekilde yapmalı ve terfi sistemi “bilgi, liyakat, yeterlilik, ehliyet vb.” objektif kriterlere dayandırılmalıdır. Yüce Divan yetkisi Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlarından oluşacak bir kurula verilmelidir. Yargıtay’ın hakim sayısı artırılmalı, hizmet kapasitesi geliştirilmeli ve bölge mahkemeleri kurulmalıdır. Yüksek yargının içtihat oluşturma işlevi önündeki engeller kaldırılmalıdır. İhtisas mahkemeleri “yargının genel bütünlüğü bozulmadan” artırılmalıdır. Sayıştay’ın yetkileri kısıtlanmamalı ve tüm kurumlar denetlenerek geri besleme sağlanmalıdır. Yetersiz kalan hâkim ve savcılar ile yardımcı personel ihtiyacı giderilmeli, mali-sosyal ve özlük haklarında iyileştirme yapılmalıdır. Adli Polis sistemine geçilmeli ve tüm soruşturmalar güvence altına alınmalıdır. Adli Tıp Kurumunun özerk yapısı güçlendirilmeli ve etkin denetimi sağlanmalıdır. Emniyet Teşkilatı daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulmalı, siyasilerin müdahalesinden kurtarılmalı ve İl-İlçe Emniyet Müdürlerinin yerlerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden değiştirilmesine son verilmelidir. Terörle mücadele edilen bir zeminde Askeri Mahkemelerin kaldırılması veya yetkilerinin kısıtlanması düşünülmemelidir. Terörle Mücadele Kanunu düzenlenmeli, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayan ve önleyici kolluk tedbiri almayı dahi engelleyen maddeler değiştirilmelidir. Teröristlere verilen cezalar etkili olmalı, devamlı çıkarılan aflar ve sürekli zikredilen pişmanlık yasalarından vazgeçilerek “ölüm cezalarının verilmesi dâhil” hukuki caydırıcılık sağlanmalıdır. Toplumu rahatsız eden “genel, özel veya siyasi af” bireye karşı işlenen suçlar dahil asla gündeme gelmemelidir.

Siyasi partiler ve seçim kanunları değiştirilerek; demokratik sistem geliştirilmeli, herkese seçme ve seçilme hakkı verilmeli ve ülkeyi atanmışlar değil seçilmiş doğal liderler yönetmelidir. Milletvekilliği dokunulmazlığı ile kamu görevlilerinin yargılanmasını engelleyen hükümler eşzamanlı olarak kaldırılmalıdır. Dokunulmazlık sadece kürsüde ve fikri planda olmalıdır. Türk siyasî ve bürokratik hayatına; ilkeli, seviyeli, dürüst ve temiz bir yönetim anlayışı yerleştirilmelidir. Temiz toplum ve siyaset için “Siyasi Ahlak Yasası” çıkarılmalı ve kamu yönetimi, sivil toplum, medya ve özel teşebbüsü kapsayan “temel etik düzenlemeler” oluşturulmalıdır. Üst düzey siyasiler ve bürokratlar görev öncesi ve sonrası mal bildiriminde bulunmalıdır. Hortumlamayı önlemek için “Yolsuzlukla Mücadele Kurulu” kurulmalıdır. Bilirkişilik müessesesi kurumsallaştırılmalı ve denetlenebilir hale getirilerek suiistimallere açık olmaktan çıkartılmalıdır. Kamu ihale sistemi ile teşvik mevzuatı “ülkenin kalkınmasına hizmet edecek ve her türlü şaibeyi kaldıracak” biçimde düzenlenmelidir. Kamu kurum ve kuruluşlarında etkin bir “hukuka uygunluk ve performans denetimi” yapılmalıdır. Kısıtlama ve sansür kaldırılıp, basın ve yayın ahlakı geliştirilerek; mesleki ilke ve etiğe uygun hareket eden hür ve bağımsız bir medya oluşturulmalıdır.

Adalet sistemi teknolojiden istifade edilip e-devlet projesi hayata geçirilerek ve jüri sistemi düşünülerek; daha adil, hızlı, şeffaf, güçlü ve caydırıcı bir hale getirilmelidir. Karakoldan-mahkemeye, oradan cezaevine giden süreç eziyet olmaktan çıkartılmalıdır. Geçici bir tedbir olan tutukluluğun uzatılarak cezalandırmaya dönüşmesi önlenmeli, masumiyet karinesi korunmalı, hiç kimse ispat edilinceye kadar suçlanmamalı ve iddianameler basına sızdırılarak insanlar afişe edilmemelidir. T.C. Devleti adına iddianame hazırlayan Cumhuriyet Savcıları da, Türk Milleti adına karar veren Hakimler de; meşruiyet sınırlar içinde kalmalı, verdikleri tarafsız kararlarla kamu vicdanını rahatlatmalı, vatan için savaşan güvenlik güçleri ile teröristleri aynı kefeye koyarak yargılamamalı ve Devlet Memurlarını AB Mahkemeleri önüne atmamalıdırlar. Çünkü; T.C. Devleti’nin önemli makamlarını işgal ederek risk alan ve Türk Milleti’ne hizmet eden şahıslar “basına açık bir şekilde çete gibi yargılanıp” hırpalanırsa, önümüzdeki süreçte ciddi görevlere atanan kişiler korkacak ve devletin karar verme süreçlerinde tıkanmalar olacak, bu da halkı “iç ve dış harp ile bölünme dahil” tehlikeli mecralara sürükleyecektir.

Anayasa ise”devletin tüm kurum ve kuruluşları ile halkın tüm kesimlerinin görüşü alınarak, mecliste siyasi uzlaşma ve toplumda mutabakat sağlanarak” değiştirilmeli, demokrasiye aykırı hususlar çıkartılmalı, bireysel hak ve özgürlükler genişletilmeli, insan haklarına aykırı hususlar kaldırılmalı, düşünce-inanç(din ve vicdan)-teşebbüs-örgütlenme-basın ve yayın hürriyetleri ile sendikal haklar güvence altına alınmalı ve başörtüsü vb. sıkıntılar giderilerek cumhuriyetin ilkeleriyle milletin değerleri buluşturulmalıdır. Ancak bu değişiklik “Batı Dünyasına taviz” sürecine dönüşmemeli, etnik ve mezhepsel ayrılıkları tetiklememeli, azınlıkları kışkırtmamalı ve ülkeyi bölünmeye götürmemelidir. Anayasanın başlangıç kısmı ile ilk üç maddesine dokunulmamalı, Türkiye’nin “milli ve üniter yapısı, misak-i milli sınırları, başkenti, resmi dili, ay yıldızlı bayrağı ve sancağı” korunmalı, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü anlayışı muhafaza edilmeli, tevhidi tedrisat kaldırılmamalı ve demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkeleri ile kuvvetler ayrılığı prensibinden ödün verilmemelidir.