Adalet Mülkün Temeli, Yaşamın Güvencesidir.

80

    Son dönemde ülkemizde en çok konuşulan kelime, en çok yorum yapılan kavram, adalettir!

    Bu süreçte adaletle ilgili yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde; günümüze damgasını vuran türlü adaletsizliklerin yanı sıra örnek alınacak adaletli uygulamalar da yok değildir.

   Ama evlerimizde, sokaklarımızda, okullarımızda, iş yerlerimizde, açık oturumlarda, siyasi söylemlerde adeta her yanımızda bu kavram konuşulmaktadır:

   Hak, hukuk, adalet…

   Neden?

   Çünkü insanların öncelikle yaşadığı ülkenin adalet sistemine, bu sistemin uygulamalarına güvenmesi gerekir. 

   İşte bu güven ülkemizde çok aşındı, aşındırıldı da ondan…

   En azından son beş yılda ülkemizde yaşanan olaylara bir bakınız! 

   Bu olayların sonucunda yasal uygulamaları bir gözden geçiriniz. Özellikle de ifade, yazım özgürlüklerinin nasıl engellendiğini, pek çok gazeteci, yazar ve akademisyenin uğramış olduğu adaletsizlikleri görürsünüz.

   Özellikle FETÖ alçaklarının adalet sistemimize vermiş olduğu zararı ne anlatmak, ne de yazmak mümkündür. 

  O süreçte ahlak ve vicdanını FETÖ denen o salya sümüklü meczubu teslim etmiş hâkim ve savcıların yandaş kararlarının ülkemizin adalet sistemine pırıl, pırıl insanlarımıza vermiş olduğu zararın izleri, yıllar geçse de unutulmuş değildir.

 Unutulmasın ki:

 Bir ülkede adalet varsa, ahlak vardır.

 Adaletin, ahlakın olmadığı bir yerde yaşama güven de kalmaz.

 Özgürlüklerine hiçbir gem vurulmadan doyasıya yaşayan insanların bulunduğu ülkeler mutluluklar diyarıdır, o ülkeler aydınlık yarınlara hızla yelken açar, zengin ve müreffeh bir ülke olur.

 Türk milleti de özgürlüğü uğruna tarih boyunca pek çok bedeller ödemiştir. Hak ve adalet sistemiyle güven duyduğu bir ülkede yaşamak en temel hakkıdır.

   O nedenledir ki, insanlarımızın adalet sistemimize karşı duydukları güveni güçlendirecek yeni tedbirlerin alınmasına ihtiyaç vardır.

  Bir düşünün! 

  Özgürce yaşamın tanımına en çok yakışan şey sizce nedir? 

  İnsanca yaşamanın tüm güzellikleri mi?  

  Yaşamımıza heyecan katan aşklarımız mı, sevdiklerimiz mi? 

  Ya da, hayatımız boyunca elde ettiğimiz mal varlıklarımızdan kaynaklanan zenginliklerimiz midir? 

  Sizce hangisidir?

  Ama tüm bu değerleri, tüm bu güzellikleri yaşayacağımız yer vatanımız değil midir? 

  Ancak adaletli bir düzeni olmayan, adalete yeterince güven duyulmayan, özgürlükleri kısıtlanmış bir vatan da mutlu bir yaşam olur mu?

 Türk Milleti bu son vatan topraklarımızda güven veren bir adalet sistemi ile özgür ve mutlu yaşamayı sonuna kadar hak etmiş; binlerce yıllık varlığından bugüne, bu yaşlı dünyaya adaleti ile örnek olmuş büyük bir millettir.

 Kurmuş olduğumuz nice devletler; 

‘’Adalet Mülkün Temelidir’’ şiarıyla yaşamış, yönetilmiştir.    

 “Ülkeler çeşitlidir, fakat uygarlık birdir.” 

   Uygarlığın temeli kültür alışverişidir. Kültür seviyesinin yüksekliği, bir ülkenin geleceğini aydınlatan güneş gibidir. 

   Kültür seviyesini destekleyen, geliştiren güç ise modern hukuk prensipleridir. Çağdaş hukuk zihniyetine ulaşabilmek, modern hukuk prensiplerinin uygulanması, bağımsız yargı kararlarıyla mümkündür. 

   Bu zihniyetin temel prensibi, “milli egemenlik” ilkesidir ve bu ilke zaruri olarak “dogmaların etkisiz kılınmasını’’ gerektirir. Hukukta dogmaların etkisiz kılınmasını sağlayacak araç ise “laiklik” ilkesidir.    

   1926 yılında hukuk reformunu başlatan Atatürk’ün gösterdiği gelişmiş ülkeler hedefine ulaşabilmemiz ise; yargı sistemimizin çağdaşlığı ve adalete duyulan güvenin güçlenmesiyle sağlanacaktır. 

   Onun içindir ki:

   Adalet mülkün temeli, yaşamın güvencesidir.

Önceki İçerikDün, Bugün ve Yarında Kur’an
Sonraki İçerikİbretlik Bir Ders
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.