Acıyı Paylaşmayı Bile Beceremedik

110

 

Soma’da yaşanan maden faciasında resmi rakamlara göre 301 canımızı kaybettik. Ülkemizin yaşadığı en büyük “iş kazası” sonrası 3 günlük milli yas ilan edildi. Ama yaşanan dramın yasını tutacağımıza bir kısım insanımızda günlük siyasi kaygılar öne çıktı.

Ahmet Hakan‘ın ifadesiyle devletliler, hükümet yetkilileri hiçbir kusur kabul etmediler. Hiçbir yanlışı üzerlerine almadılar. “Açıklamalarında ‘insan’ yoktu, ‘vicdan’ yoktu, ‘mahcubiyet’ yoktu, ‘mantık’ yoktu, ‘tutarlılık’ yoktu. Bir tek şey vardı: ‘Biz bu işten nasıl daha az zarar görürüz’ endişesi.”

Daha ilk günden itibaren Başbakan Tayyip Erdoğan, “Bu mesleğin fıtratında ölüm var” dedi. Başka ülkelerde de oluyor diye 1860’larda İngiltere’de, 1940’larda Japonya’da yaşanan kazalardan örnekler verdi.

Fransa’daki kömür ocaklarında 50 yıl, İtalya’da 30 yıldır ölümlü kaza olmadığını, maden kazalarında Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında birinci, dünyada ise üçüncü sırada olduğunu ve bunun sebeplerini anlatmadı.

Başbakan ve bakanlar baştan beri maden işletmecisi firmaya toz kondurmamaya çalıştı. Firma yetkilileri 4 gün ortada görünmedi. Sonrasında yaptıkları basın toplantısında çelişkili ifadelerle “bu adamların yönettiği işyerinde yaşanan facianın sürpriz olmadığı” kanaati verdi.

*****

SOMALİ’YE ŞEFKAT, SOMALIYA YUMRUK VE TEKME

Bir kısım Soma’lı vatandaş ile muhalif ve eylemci, hükümetin “Gezi eylemleri” korkusunu depreştiren, protestolar yapmaya çalıştılar. Yaşanan olaylar Başbakan’ın ve yakın çevresinin asabını bozdu. Eylemler çok şiddetli bir şekilde bastırıldı.

Daha bir ay önce gemi battı diye Güney Kore’de Başbakan istifa etti. Bir AVM’nin çatısı çöktü diye Letonya Başbakan’ı kendisinin siyasi sorumluluğu olduğunu belirterek istifa etti.

Oysaki Türkiye “ileri demokrasi“ye geçmişti. Bizde bu kurallar işlemezdi.

Nerede yaşadığının farkında olmayan protestoculara da önce polis ve jandarma gerekli(!) müdahaleyi yaptı. Yetmedi Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel iki özel harekât polisinin yerde derdest ettiği Soma’lı vatandaşı defalarca tekmeledi.

Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan “Sükûnetimi muhafaza edemediğimden dolayı üzgünüm” diyerek olayı kabul eden Yusuf Yerkel’e arka çıktı. Akdoğan “Yusuf Yerkel’in kendini savunduğunu” iddia etti. Yeni Akit gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya da, Başbakanlık Müşavirini, yerde yatan vatandaşa attığı tekmeler nedeniyle, tebrik etti. Yusuf’un ‘tekme’lerine sağlık!..” dedi.

Başbakan’ın asla özür dilemeyen ve alttan almayan üslubu yakınları ve yandaşlarca da anlaşılan iyice özümsenmiş.

Bu utanç verici sahnelerin video ve fotoğrafları da yetmedi. Bizzat Başbakan Erdoğan’ın bir vatandaşa yumruk vurduğu görüntüler ortaya çıktı. Bu görüntülerde Başbakan’ın söylediği iddia edilen ”nereye kaçıyorsun ulan İsrail dölü” hakareti duyulmakta.

Geçen hafta da Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’na, (Cumhurbaşkanı’nın olduğu bir ortamda) bizzat yerinden kalkarak hakaret cümleleriyle müdahalesi de hatırlanınca Başbakan’ın psikolojik durumu tartışma konusu olmakta.

Üniversiteden Hocam olan Prof. Dr. Burhan Kuzu da asabına hâkim olamayanlardan. Protestocular ve bunları yansıtan basına ‘ölü soyucular’, ‘kazmalar’, ‘alçaklar’ ve ‘vampirler’ diyerek attığı tivitleri eleştiren kullanıcılara cevabı da “H…. S….” oldu. Bu kısaltmanın açıkça küfür olduğu malum.

İktidardaki bu öfke ve kontrolsüzlük endişe verici.

Afrika’da açlıkla mücadele eden Somali’ye bile şefkati ulaşan hükümetimizin Somalıya bu şiddetinin sebebi anlaşılamadı. SOMALİ’YE ŞEFKAT, SOMALIYA YUMRUK VE TEKME çelişkisinin anlaşılabilmesi için ciddi sosyolojik ve psikolojik analizlere ihtiyaç olsa gerek.

*****

“DEVLET SOMA’DA İDİ” PROPAGANDASI ÇÖKTÜ

AKP yandaşı ve sosyal medyadaki uzantıları (troller) felaketi iktidar lehine kullanabilmek için “devlet Soma’da, eskiden böyle olmazdı” propagandası yapmaya çalıştı.

Yaşanan tekme-tokat olayları ve tomalı müdahaleler neredeyse “keşke siyasiler gelmeselerdi” dedirtti.

Nitekim MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan bir hicivle durumu özetledi: “Müşavir tekme ile Başbakan yumruk ile vatandaşları döve döve Soma programını bitirdiler hamdolsun. Soma halkı dört gözle bekleyecek sizleri.”

*****

FACİANIN ANA SEBEBİ

İş kazaları önlenebilir olaylardır. Nitekim Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkelerde onlarca yıldır madenlerde ölümlü kaza olmaması bu sözün teorik değil, uygulanabilir bir durumu ifade ettiğini göstermekte.

301 işçinin hayatını kaybettiği kazanın teknik sebepleri müfettiş raporlarıyla ayrıntılı olarak ortaya çıkacak. Ancak ana sebepler kanaatimce şunlardır:

1- En az maliyet, en fazla kâr anlayışının hâkim olması. Çalışan güvenliğinin ve memnuniyetinin önemsenmemesi. (Taşeron sistemi) Firmanın daha fazla sensor, ahşap yerine metal kalas kullanmaması; kaçış/yaşam odası yapmaması; işçilere yemek vermemesi, 1200 TL aylık ücret alabilmek için bu ağır işte tatilsiz 30 gün çalıştırılması ana hedef olan birim maliyeti düşürmek amaçlıdır. Nitekim şirket maliyetleri yedide bir oranına düşürmekle övünmektedir.

2-    İş güvenliği ve işçi sağlığı mevzuatı konusunda eksiklikler ve iş hayatını ilgilendiren uluslararası sözleşmelerin imzalanmamış olması.

3- Var olan kuralların adamına göre uygulanma(ma)sı.

*****

SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR?

Prof. Dr. Şükrü Kızılot‘un tespit ettiği gibi, bu temel meseleleri çözmek yerine, ağaçlarla uğraşırken ormanı göremeyen bir devletimiz var.

“Berberler, tavuk, horoz ve ördek yetiştirenler, hamamcılar, kavun-karpuz yetiştirenler gibi yüzlerce iş kolunda, iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve hemşire çalıştırma veya bunları istihdam edenlerden, hizmet alma mecburiyeti getirildi. Buna uymayanlara da ‘her ay için 14 bin lira idari para cezası’ kesiliyor. Mesela bir sene bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen berbere 168 bin lira ceza kesilecek!”

“Bu devlet yüzlerce insanın hayatına mal olan cinayet gibi kazalara sessiz kalmakta; berber, hamamcı gibi yerlerin ‘tehlikeli iş yeri‘ diye üzerlerine gidip, sermayelerinin 3-4 katı cezalar kesmekte.”

Buna karşılık Soma’daki facianın yaşandığı şirkette “13-18 Mart tarihlerinde yapılan teftişlerde herhangi bir noksanlığın olmadığı, iş yerinde bizzat yapılan teftişlerle tespit edilmiş.”

Patronlarının bakanlarla, Başbakanla hemhal olduğu büyük şirketlerde denetim yapan müfettişlerin eksik bulması demek ki kolay olmuyor.

Bu arada Soma yası sırasında açıklandı, gözümüz aydın(!) Rıza Sarraf‘ın yurtdışı çıkış yasağı kalktı.

Sistem örümcek ağı gibi. Küçük sinekler yakalanıyor, büyükler delip geçiyor.

 

 

Önceki İçerikEdep ve Saygı
Sonraki İçerikKanuni’nin Floransa Dukası Cosımodemedıcıs’e Yazdığı Mektup
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.