Memleketimizin başında çok açık sözlü ve içi dışı bir, bir başbakan var.
Bu sebeple başımıza gelecek olanları çok önceden ve samimiyetle bize haber veriyor.
Daha ne yapsın bu adam?
12 Eylül’de oylanacak olan Anayasa değişikliklerinin ona yetmeyeceğini, aslında yapılacak büyük değişikliklerin 2011 Temmuz seçimlerinden sonra gerçekleştirileceğini söylüyor. Zaten “demokrasi bizim için bir araç” diyende o değilmiydi? Her halde 12 Eylül Referandumu da esas amaca giden bir araç. Gerçi büyük değişikliklerin neler olacağını belirtmiyor ama yine de büyük değişikliklerin müjdesini şimdiden veriyor.
Başbakan RTE, bu güne kadar her söylediğini göstere göstere yapmıştır. Toplumun dev olarak gördüğü sanal kuleler, onun bu cesareti karşısında devrilivermiştir. Direnenler ise bellidir. Bu sebeple Başbakanın tavırlarına bakarak 12 Eylül’de “bu millet”in mi yoksa Türk Milletinin mi var olduğu görülecektir. Başbakan bütün bunları göz önüne alarak bildiği yolda pervasızca gitmektedir.
Sümala’da milli devletin kurucusu Atatürk’ün adının bile anılmadığı buna karşılık papaz efendinin padişahlara dua ettiği ayin sonrasında bile “ayin yapıldı da ne oldu” diye konuşan hoşgörülü Müslüman bir başbakanımız var.
Bu kadar açık ve net konuşan bir insana “helal olsun” denmez de ne denir?
Biz de size bu anayasa değişiklikleri bir denemedir, Türk Milletinin vereceği cevaba göre, devletin ve milletin bekası tartışmaya açılacak onun için bu anayasa değişikliklerinin gizli şifreleri var, bunları iyi okuyun deyip duruyorduk ve Allah razı olsun başbakan çıktı bizim yapamadığımızı yaptı ve 2011 seçimlerinden sonra büyük anayasa değişikliklerine hazırlandığını açıkladı.
Bu değişikliklerin ne olduğu konusundaki tahminimiz şudur; Türk Milletinin devlet üzerindeki hakimiyeti sona erdirilecektir.
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in bir bez parçasını, Ay yıldızlı bayrağın yanına dikme yolu anayasal olarak açılacaktır. Hatta başka bez parçaları da demokratik özerklik adına Türkiye semalarında dalgalandırılabilir. Ne de olsa 36 etnik parçayız…
Bunun belirtileri bölücübaşı hain Öcalan’dan gelmektedir. PKK, Anayasa değişikliklerinin 12 Eylül’de yapılacak referandum sonucu doğuracağı ortamı görmek için 20 Eylül’e kadar sözde bir ateşkes ilan etmiştir. Niçin 20 Eylül’e kadar?
Aynı PKK ve PKK’nın siyasal yandaşları, Güneydoğu’daki çatışma ortamına müdahale için Birleşmiş Milletleri Türkiye’ye çağırmaktadır. Burada çağırılan sadece gözlemciler değildir. Birleşmiş Milletlerin ordusu olan ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda, İsrail gibi müttefik güçlerin askerleri tıpkı Irak’ta olduğu gibi Türkiye’ye davet edilmektedir. Aynı şeyi yarın öbür gün Postus Rumları, Trakya Bulgarları, Yahudiler, Süryaniler, Yezidiler için isteyeceklerdir. Bu sinyaller yazılı ve görsel basında mevcuttur.
Bu nedenle BDP, Öcalan’ın emriyle Anayasa değişiklerine hayır ya da sandığı boykot yerine beklemeye geçmiştir. Ancak bölücülerin 12 Eylül’de “evet” diyecekleri ilk günden beri bellidir. PKK – AKP işbirliği gün gibi ortadadır. Başbakanın BDP’yi, CHP ve MHP ile aynı havuzda göstermesi bir aldatmadan ibarettir. Evet’i çıkartmasının zor olduğunu bilen Başbakan, ilk önce MHP tabanına yönelmiş ve oradan istediğini alamayınca PKK ve kamuoyu şirketleri ile yandaş ve satılmış basını devreye sokmuştur diye düşünüyorum.
Bu gelişmelere eklenecek en önemli olaylardan biri de Obama’nın, Erdoğan’a Türk Ordusunun PKK’ya karşı kullandığı silahların satışında kongrede sıkıntıyla karşılaşacakları uyarısında bulunmasıdır. Bu aslında tipik bir Amerikan politikasıdır. Olaylar, Amerika’nın ülkemiz konusundaki iştahının, kabarma noktası açısından azami düzeye ulaştığını göstermektedir.
Başbakanımız medyadaki karteli de kırdıklarını ifade ederek, serbest piyasa ekonomisine ve bunu yönlendiren demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne de ne kadar saygı gösterdiklerini açık yüreklilikle ifade etmiştir. Kimse ona, senin görevlerin arasında medyadaki karteli kırmak da varmıydı? diye sormuyor. Karteli kırılmış medyada süt dökmüş kedi gibi başbakanın dizinde oturuyor. Çünkü devletten alınacak ihale ve kapatılacak özelleştirmelere sırada bekliyor.
Yandaş medya ve satılmış medya Türkiye’nin başına gelecekleri her ne kadar Türk Milletinden gizlemeye çalışsa da, gerçekleri bir bir afişe eden başbakanımız sayesinde Türk Milleti inşallah uyanır diyorum.
Ve bir soru sorarak bitiriyorum. Sözde Türk aydınları neredesiniz? Bulunduğunuz fare deliğini bildirin de halinizi hatırınızı sorup, şu mübarek ramazan ayında açlığınızı giderelim