ABD Deyince Birden Aklıma Geliverdi!

97

“İç İşlerinize Karışırız…”

ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi
James Jeffrey bir panelde yaptığı konuşmada “Elbette ki İç işlerinize karışırız” dedi. Günlerdir ABD’li
yetkililerin, Gezi Olayları’na ilişkin yaptığı açıklamalar böylece
taçlandırılmış oldu.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü
Jen Psaki’de “… medya kuruluşlarına
yönelik, özgür basının normal işlevini yerine getirmeleri sonucunda
karşılaştıkları her türlü baskıdan rahatsızız”
diyerek görüşlerini ortaya
koydu. ABD’nin Türkiye’nin sahibiymiş gibi tavırlarına daha birçok örnek
göstermek mümkün…

Ancak Jeffrey’in sözleri üzerine
gündemle yada gündem dışı bütün yazılıp çizilenlerin artık bir hükmü
kalmamıştır. Bu açıklama ile daha da net anlaşılmıştır ki; Gezi Olayları dış
mahreçlidir. Bunları yönetenler başta ABD olmak üzere diğer ülkelerin yerli
işbirlikçileridir. Bu işin arasında, bir kısım şuursuz milliyetsever ve
yurtsever farkında olmadan kullanılmıştır.

ABD’nin eski Ankara
Büyükelçisinin sözleri “Mandacı Vesayet”
rejiminin ülkemizde tam manasıyla uygulama alanı bulduğunu hepimize
göstermiştir.

Televizyonlarda bolca
dinlediğimiz ve gazetelerde okuduğunuz sözde aydınların, kayıkçı kavgası da bu
işin bir “ninni” versiyonundan
ibarettir.

Sivas ve Erzurum Kongrelerinde
üstün gelemeyen mandacı zihniyet, Atatürk’ün
1938’deki ölümünden bu yana adım adım Türkiye’yi ele geçirmiş ve aynen
diğerlerinde olduğu gibi önce partiyi kurdurup sonrada iktidara getirdiği
(önceki iktidarları da biliyoruz) AKP ile bunu pekiştirmiştir.

Bu gün Türkiye’nin bağımsız bir
ülke olmadığını yine Jeffrey’in sözleri ile daha iyi anlıyoruz: “Türkiye’nin yaklaşımı daha çok “İç işlerimize nasıl karışma
cüreti gösterirsiniz?”
şeklinde. Evet gösteririz çünkü siz bu
kulübün üyesisiniz.

 Kendinizi izole edemezsiniz”
diyor bu adamlar!

Milli Görüş çizgisinin son 10
yılda Türkiye’yi çaresiz bırakarak teslimiyeti tamamladığı adrese bakın! Ne
milliciler ama?

RTE’nin danışmanlığını da yapmış
olan Cüneyt Zapsu’nun “süpürmeyin
işinize daha çok yarar”
hikâyesinin mutlu sonu “İç işlerinize karışırız” küstahlığı… Nedenlerini tartışırız ama
bize yani bu ülkenin sahibi olan Türk Milletine bunlar müstehak!

Diyeceksiniz ki; hep böyleydi.
Doğru… Mustafa Kemal dönemi hariç bu “Muhteşem
Osmanlı”
yıkılırken de böyleydi!

İngiltere’nin vaktiyle İstanbul
yani Dersaadet Büyükelçisi Lord Stratford Canning’in 1853’te karısına yazdığı
mektupta “… Reşid’le Sadrazam
azledildi, o saat padişaha çıktım, yeniden vazifeleri başına getirildiler.”

diye bahsetmesi pek bilinen bir şeydir.

Yine Fransız devlet adamı ve
tarihçisi F. Guizot “… Reşid Paşa,
ülkesinde giriştiği hareketin başarıya ulaşması için, en gerekli niteliklerin
birisinden yoksundu; Türkiye’de güçlü bir reformcu olamayacak kadar az Türk’tü…”
diyor. Ya bu günküsü?

Guizot’a göre de Reşit Paşa’nın
formülü “Türkiye’yi Avrupa’da tutabilmek
için, Avrupa’yı Türkiye’de tatmin etmek”
tir. Buradan anlıyoruz ki;
günümüzde de süren memleketi peşkeş çekmenin formülünü Reşid Paşa bulmuş ve
arkasından gelenlerde uygulamaya devam etmiştir.

Şimdi verdiğimiz bu tarihi
örneklerdeki şahısları, günümüzün önemli figürleri ile yer değiştirerek
adlandırın, pek bir şey değişmiş mi? Üzülerek ifade etmeliyim ki; faniler bu
dünyadan gelip geçmiş ve yeni faniler onların yerini almış ama Türk’ün yaşadığı
hadiseler adeta “Makus Kader”e
dönüşmüştür.

Türk Milleti, kendisi ve vatanı
hakkında yapılan planları ve sahneye konulan oyunları görmeli, suni
tartışmalardan ve çatışmalardan uzak durmalıdır. Yapılacak en önemli şeylerden
biri sağdan, soldan, demokrattan, liberalden, İslamcıdan gelen tüm saldırıları
kavramak ve ona göre davranmaktır. Yoksa “İç
işlerimize karışmak”
başımıza gelecek olanın milyonda biri bile değildir.