AB, Türkçe vs.

80

                  

                     

                    Sağında Türk, solunda İslam Alemi’yle önemliyse eğer

                    Baş olmak varken ikisine, AB kuyruğunda niçin gezer?

 

                    Bırakarak Alem-i İslam’ı dünyada, yetim ve öksüz!

                    Türk Dünyası terk edilip, kendi haline oluyor köksüz!

 

                    Türkiye Ermenileri Patriği, İkinci Mesrob çok memnun

                    Çünkü biliyor ki, AB elinde olur Türkiye, pek zebun

 

                     “Türkiye’yi bölme propagandası” oldu serbest!

                     Böyleler, yakasından tutulmalı değil mi der-dest?

 

                      Daha mürekkebi kurumadan, çıktı olmaktan müzakere

                      “Serbest Dolaşım” gibi, birçok hayaller, düştü suya, kaç kere

 

                      Kendi halkına; etnik, dil, din ayrımı yapmak suçtur derken,

                      Niçin oluyor Avrupa, bozgunculuk tohumları eken?

 

                      Avrupa değil, o eski refah içinde, müreffeh Avrupa.

                      Hıristiyan bir kulüp olduğunu, söyleyip duruyor Papa.

 

                       “İngiltere’nin Baskı Oyunu” getirdi aklını başına Rum’un

                        Açığa çıkmasına vesile oldu, Güney Kıbrıs’taki durumun

 

                        Daha sıcağı geçmemişken 3 Ekim’in, dün bir bugün iki

                        Olmayacak duaya belli oldu, kimlerin  “Amin”  dediği

 

                         “Hayır” dedikleri halde, Annan planına Rumlar, alındı AB’ye

                         Türkler  “Evet”  dedikleri halde, cezalandırıldılar acaba niye?

 

                          Kimi vatandaş Ahmet, AB konularında çok saf!

                          AB’nin isteklerini hiç düşünmüyor, ne tuhaf

 

                          Çünkü, öyle toz pembe hayaller, kurduruluyor ki ona!

                          Hazırlanıyor sanki o, hiç gelmeyecek olan bir sona!

 

                           Karıştırılıyor, AB halkı ile resmiyet birbirine

                           Halklar, kendi resmiyetinden habersiz yaşıyorsa kime ne?

 

                           Mahkeme kararları, eleştirilirse bir ülkede

                           Doğru yanlış başka mes’ele, istikrar kalmaz yine de

 

                           II. Meşrutiyetle başlayan, o güzel ve hür ortam

                           Yazık edildi ayrılıkçılarla, olmadı hürriyet tam

 

 

                            Bugün de fazilet olan Cumhuriyet ve nazlı Demokrasi

                            Heder ediliyor çocuklarınca, olarak devlete asi

 

                            Bugün de çullanıyor üstüne, bütün dünya Türkiye’nin

                            Paranoyak diye üstüne yürünüyor, böyle diyenin!

 

                            Yabancılara peşkeş çekilirken, Milli Kuruluş’lar bir bir

                            Esef ediliyor, Milli Kuruluş’a gitti diye Erdemir!

 

                            İstiklal ve Hakimiyet’in kaybına, deniyor zafer!

                            Bu başka değil, olur ancak, yokluğa doğru bir sefer!

 

                            Sanki tarih, işletilmek isteniyor geriye doğru!

                            Milli Mücadele’yi, asla unutmuyor elin oğlu!

 

                            Unutmak, ne yazık ki, bize mahsus tarihi bir gaflet

                            Oysa Batı, bize karşı, ne çok besliyor kötü niyet

 

                            Haklı olmakla; hata bizde, kusur bizde, suç bizde!

                            Ne demek Batı’da hata arayış, suç kendimizde?!

 

                            AB Müzakere Çerçevesi, işte önümüzde apaçık

                            Diyorlar: Hiç itirazsız, kabul etmelisin değilsen kaçık!

 

                            Çünkü, Türk insanı adam olmaz diyerek, uyutuluyor

                            Dün Mandacılar böyle diyordu, ne çabuk unutuluyor

 

                            Basın, oldu sanki, geçmişin tam birer Mütareke Basını

                            Batı’nın, eleştirmiyor hiç mi hiç, ne A’sını ne B(a)’sını

 

                             Ne yapsa, ne etse yaranamıyor bir türlü, AB’ye

                             Yola taş koyuyor Batı; ağzıyla kuş tutsa Türkiye

 

                              Dünya’da yok karşı çıkan, bu derece kendi devletine

                              Batı leş kargaları üşüşüyor, kemiğine etine

 

                               Olduk, iki paralık Rum’un maskarası

                               Gidiyor Kıbrıs elden, bunun yok şakası

 

                                Geçmişi, statükocular diyerek tenkit edenler

                                Oldu, Kıbrıs’ı Rum’a vermek için eliyle yedenler

 

                                Türk Dünyası ile İslam Alemi’nin olsun diye arası

                                Türkiye’den istendi tutması, etkili liderlik asası

 

                                Bir Türk T(e) V(e)’si derse, hafta sonu haberleri için “weekend!”

                                Atılmış olmuyor mu güzel Türkçe’nin boynuna, yağlı kemend?

 

                               Şu sorunu veya mes’eleyi  “Sizden alayım!” denir oldu!

                               O cümle  “Size sorayım.” şeklinde kurulmalı değil miydi?

 

                                Türkçe, Türklerce, Türkiye’de kaldı   -yazık-  öksüz!

                                Bu vurdum duymazlık, yapar bizi, zamanla köksüz!

 

                                Öncelik, her şeyin büyük harflerle yazıldığı Türkçe’de

                                 Antik isimler yer almalı, ancak parantezler içinde

 

                                 AB’ye karşı durmak ne mümkün, istekleri: Ayet!

                                 Böyle bakışın sonu getirir, elbette  “Vesayet!”

 

                                  Eğer istersen, değil Türkiye’de; olmak dünyada büyük yazar!

                                  Türklerin aleyhine, oynatmalısın kalemini, azar azar!

 

                                  Üstelik, bir de aday olmak istersen, Nobel’e

                                  Vurmalısın Türklerin tarihini, yerden yere!

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerikHiyeroglif Yazı ve Napoleon Bonaparte
Sonraki İçerikSilah Bırakmayan Örgütle Müzakere Sonuç Vermez
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.