Yeni Bir “Kırım Savaşı”na Doğru mu?

104

161 yıl önce başlayan ve 3,5 yıl süren meşhur Kırım Harbi, egemen güç İngiltere‘nin yanına Fransa, Osmanlı ve Piyemonte’yi (İtalya) almasıyla 1856 Paris Antlaşması ile Rusya aleyhine neticelenen bir bölgesel savaştır.

Çar I.Nikola ile vites büyüten Rus İmparatorluğu, “Karadeniz’e inmek – Boğazlara uzanmak – Sıcak denizlere hâkim olmak” şablonunda ifade edilen geleneksel politikasını 1853-1856 yılları arasında askerî anlamda test etmiş ve Avrupa koalisyonuna karşı boyunun ölçüsünün almıştır. En azından 20 yıllığına..

Hasta Adam Osmanlı‘nın yerini ‘Kaotik Adam Ukrayna‘ almıştır. Ama Rusya aynı Rusya‘dır. 4’ncü dönemini yaşadığı Putin‘le dağılma sonrası bitmişlik psikolojisini aşmış, adeta tükenmeye yüz tutmuş bir millete ideal ve güç enjektasyonu yapmıştır.

Sermayenin millîleştirilmesi, ustaca yapılan enerji hamleleri, alternatif stratejik denge arayışları ve idarî-ekonomik istikrar Rusların aklına tekrar karpuz kabuğu düşürmeye yetti. Türkiye‘ye örnek olması bakımından ‘Demir İradeli Çar – Vladimir Putin‘e takdir hissimiz Kırım’ın ilhakına kadardı.

Rusya ile Gürcistan Savaşı‘nda Türkiye‘nin çıkarı Şaakaşvili‘nin yanında bedavadan yer tutmak değil Rusya’yla paralel bir hareketle Abhazya ve Osetya‘yı tanımak, yanı sıra Moskova ve Kars Antlaşmalarının tanıdığı “Garantörlük” hakkımız uyarınca hukukî olarak özerkliği zedelenen Acarya’nın da bağımsızlığı için uğraş vermek olmalıydı kanaatimce.

Fakat ‘dün dündür, bugün bugündür’. Dışişleri Bakanı, yerel seçimlere yönelik Suriye – Süleyman Şah Şovu dillendireceğine ve devlet sırlarını çoluk-çocuğa dinlendireceğine muhtemel bir Kırım Savaşı için uluslar arası temaslarda bulunmakla görevini yapmalıydı.

ABD’nin, AB’nin ve NATO’nun yerinde tavırlarına Türkiye destek vermelidir. Türkiye hem Rusya’nın çevresindeki hem de Rusya Federasyonu’nun içindeki 100 milyonluk soydaş / akraba kitlesini ve bu büyük kütlenin meşru yönetim organizasyonlarını uluslararası kamuoyuyla birlikte hareket için çoktan hazırlamalıydı / halen hazırlanmalıdır.

Gerçi Ukraynalı askerlerin ölmeyi bilmemesi, bölünerek parçalanan ülkeleri için 1 kayıp / şehit bile verememeleri Rusya’ya karşı uluslararası kampanyanın hızlı oluşumunu mümkün kılmamıştır. Neticede 19.yy teknikleriyle toprak kazanımından öte bir şeydir Rusya’nın Sivastopol ve Odesa’da yıllar sonra demirleyen bir donanma bulundurması.

Mesele sadece bizim çilekeş Kırım Türklerinin yeni çilelere salınması ve Türkiye’nin kuzey-kuzeydoğu sınırlarının güvenliğinin kalmayışı değildir; Rusya’nın Kırım’a çökmesi ve bir daha çıkmaması demek tekrar iki kutuplu dünyaya ‘evet’ demektir, Obama’nın yanında Putin adına da hüküm vermektir. Dahası Moldova‘dan, Belarus‘tan, Kazakistan‘dan başlayarak Rusça konuşan nüfuslara örnek teşkil etmektir hatta Rusya Federasyonu içinde de aksi vaziyette Moskova’dan ayrılma emellerini ateşlendirmektir.

Küresel Kapitalizm, belli bir denge ve akış periyoduyla Süper Güç’lük görevini Çin Denizi‘ne taşıma kararını almışsa, yedeklemesini de Hint Okyanusu‘nda kurguluyorsa mümkün olan en az sorunla geçiş sağlanmaya çalışılır.  Ve fakat evdeki şirketokrasiye uymayan bir hesap ve kontrolsüz bir güç aşımı söz konusuysa bence bölgesel bir savaş kaçınılmazdır.

Çünkü savaş onlar için ekrandan bir simülasyon ve tabii ki kâr maksimizasyonudur. İnsanların bolca ölmesi, şehirlerin dövülmesi ve ülkelerarası heyecan köpürmesi onlar için sadece bir veridir. Ve asıl veriler GDP, İmport, Export, Debt gibi İngilizcenin kutsal kelimeleridir.

Türkiye; bir tarafı ağır basan ikili ve büyük, çoklu olarak da küçük küçük politikalar üretmelidir. Elbette bu saatten sonra da namusu iğfal edilmiş bir Dışişleri Bakanlığımız ve onun hayalperestlik nazırı Davutoğlu ile gitmez. Cumhurbaşkanlığı ve sonrası Genel Seçimlerle yeni sürecin atamaları yapılır netekim. Tabii eğer önümüzde yeni bir Yalta yoksa, yani paylaşımda anlaşılmamışsa..