Hangi Ölçü Kullanılıyor

113

 

Seçim bitti, sonuçlar üzerine değerlendirmeler yapıldı, yapılıyor ve yapılmaya da devam edecek.Ben, bugün bir başka pencereyi açmaya çalışacağım.

Bakın! Hile, şaibe, kirli seçim gibi değerlendirmeleri bir tarafa koyuyorum. Basının çok büyük bir kısmının olağanüstü tersine çevirdiği ve bilgi kirlenmesi yaptığı değerlendirmelerini de bir tarafa bırakıyorum.

Sadece AKP’ye oy vermenin ölçülerini anlamaya çalışıyorum.

Gerçekten, AKP’ye ve hatta AKP’ye değil sadece ERDOĞAN’a oy vermek için hangi ölçü kullanılıyor, çok merak ediyorum, gerçekten merak ediyorum.

Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları çok fazla etkilemedi, belli.

Ayakkabı kutuları, evde çıkan paralar beklendiği kadar etkilemedi, belli.

4 bakanın durumu istenen etkiyi yapmadı, belli.

Daha onlarca yolsuzluk iddiası,beklenen etkiyi yapmadı, tamam.

Kur’an ayetleri ile dalga geçmeye çok fazla itibar edilmedi, tamam. Bunu söyleyene sahip çıkıldı, ona da fazlaca inanılmadı.

Bütün bunlara montaj diyerek geçiştirildi, kabul.

Açık açık Allah’ın sıfatlarını taşıyan bir insandan bahsedildi, üzerinde durulmadı. Bu şirki koşana bir tek kelime söylenmedi, bu konuda çok fazla itibar görmedi.

Peki! Hangi ölçü kullanılıyor, anlamak ve öğrenmek istiyorum.

Yolsuzluk, rüşvet ve inancımıza ters söylemler ölçü olarak kullanılmıyor, onu görüyoruz.

Bu iki temel ölçü, ölçü değilse, ölçü ne?

İleri demokrasi deyip, geri demokrasiye hızla ilerlemek midir ölçü?

Dünya lideri ülke deyip, sürekli yalanlanmak mıdır ve Suriye’de, Irak’ta Müslüman kanının akmasını seyretmek midir, ölçü?

Dünya lideri ülke deyip, her gün kendi problemleri ile boğuşan, her gün kendi bölünmesini seyreden, her gün kendi içindeki vatandaşları tarafından hakarete uğrayan ülke olmak mıdır ölçü?

Şimdi gelelim, başka sorulara;

Sürekli sinirli bir insan olmak kimi memnun ediyor?

Sürekli kavgacı bir insan olmak olumlu bir örnek mi?

Kutuplaştırmak, doğruları tersine çevirmek öncelikli ölçü mü?

Demokrasiyi ortadan kaldırmak kimin işine geliyor?

Dünyada ülkenin itibarının azalmasına kim memnun oluyor?

Bu şekilde, birbirini anlamayan, birbirini sevmeyen kutuplaşmaların olması hangimizi mutlu eder?

Seçim kazanmış olanların kaybedenlere hakaret etmeye devam etmesi, ilginç değil mi ve bundan memnun olunabilir mi?

Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun ben kazanayım anlayışı, işler yarın ters dönerse, bugünün kazananı o zaman ne diyebilir?

Peki, kim çocuğuna, yalan söyle, çal, kavgacı ol, karşındakine hayat hakkı tanıma, herkese hakaret et, sürekli sinirli ol, nasıl olursa olsun sen kazan diye öğütler verir?

Bakın, daha soracak çok soru var, ama ben asıl konuya döneceğim.

Oy verirken hangi ölçü kullanılıyor?

Bu sorumun nedeni şu;

Makul ölçü kaybolmuş durumda.

Toplum, karşılıklı gerilmiş ve kutuplaşmış vaziyette, maalesef.

Makulün ortadan kalktığı zaman, olumsuz, kötü düşüncelerin boşluğu doldurduğu zamandır.

Devletlerin, milletlerin hayatı 10-15 seneden ibaret değildir. Bu kadar kısa zaman, cim karnında bir nokta kadar önemsiz bir zamandır. Makulün ortadan kalktığı dönemlerde, kaybetmek, kazanmak önemini yitirir. Kaybeden, kaybettiğini kabul etmez, kazanan, kazandığından yarar görmez.

Lütfen, ölçümüzü tekrar gözden geçirelim.

Bir kişiye dayanarak oluşturulan ölçüler, o insanın ömrü ve o insanın gücü kadardır. Bir insanın ömrünün ve gücünün sınırı bellidir. İşte o da 15-20, belki birkaç yıl daha fazladır diyelim.

Ya sonra?

Oluşan kutuplaşma, oluşan sevgisizlik, oluşan karamsarlık, oluşan suçlama nasıl onarılacak?

Beraber ve aynı ortamda yaşarken birbirimizi görmemeye ve hatta birbirimize nefretle bakmaya başladık.

Bakınız, bazı kutuplaşmalar yıllarca ve hatta asırlarca bile sürebilir. Bunun örneklerini biz Türk Milleti olarak halen yaşadıklarımızdan dolayı çok iyi bilmeliyiz.

Ülke ve toplum olarak tam da o kutuplaşmanın içerisinde bulunmaktayız.

Çok rica ediyorum.

Müslüman Türk insanına yakışır ölçüler kullanmak için yeni bir gayret sarf edelim. Hangi kampın taraftarı olursak olalım, hiç birimiz bu ülkeden gitmeyeceğiz. Çünkü gidecek başka bir yerimiz yok. Ama, kutuplaştıran, kamplaştıran kişiler gidebilecek her imkâna sahipler. Çünkü onlar, bu imkânlara çok karanlık yollardan kavuştular.