“Küfr-i Zülfün Salalı Rahneler İmanımıza Kafir Ağlar Bizim Ahval-i Perişanımıza”

166

“Allah size, emaneti ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah bununla sizlere ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” (Nisa-58)

1- Surenin ismi yanıltmasın, hüküm geneldir. 2- Bu, Allah’ın emir ve yasaklarındandır; sünnet diye beyan edilen misvakla, sakalla kıyaslanmaz bile. 3- Sadece seçim ortamları için değil her dem geçerlidir.

İhsan Eliaçık Hoca, dinin bir de afyon yüzü olabileceğinden bahseder. Allah adına ve “Allahu Ekber” nidalarıyla işlenen cinayetler coğrafyamızın çeperlerinde dolaşan Selefîlerin Hashaşîlikte karar kıldıklarını göstermekte.

Dinî afyonlayan Hasan Sabbah‘tı, tespitini yapan ise Karl Marks‘tı. Günümüzde de “Hasan Sabbah ölmedi, kalbimizde yaşıyor” diyenlerin işi gücü “Karl Marks’ın devamı şu zihniyettir, bu partidir” diye tersten kendi reklamını yapmaktır.

Hatta Suriye‘ye postalanan ve manyamış akıllarıyla işledikleri cinayetleri youtube’den ‘cihad görüntüleri’ olarak paylaşanlara vermedikleri “haşhaşî” sıfatını ve kadrolaşma ve eğitim eksenli bir harekete siyaseten vermekten imtina etmediler.

Din ile insanların akılları durdurabilinir mi; günde bilmem kaç tekrar zikir alışkanlığı olan bir topluluk yeni zikir kaynağı medya vasıtasıyla “hiç düşünmeden, akletmeden, fikretmeden, tefekküre girmeden” bu coğrafyada yaşaya kalır mı: Soru budur?

Yoksa lümpenlik siyasî ve içtimaî hayatımızdan sonra siyasî hayatımıza da duhûl etmiş midir? Hilmi Yavuz bunu; “Köylü İslam’ın ahlâkî ve estetik normları vardır. Lümpen İslam; köyden kopup gelmiş ama şehirli de olamamış, bir başka deyişle ne sınıfsal olarak ne köylü kalabilmiş ne de işçi olabilmiştir. Ve dünyevîleşmeyi; hırsızlık, vergi kaçırma, ihtilas, vurgunculukla eşanlamlı kabul eden sınıfsız tabakanın dinidir” diye açıklar.[1]

Tüm bunlar benim canımı yakar ve kanıma, dinime dokunur. Bence zaman o eski “etrâk-ı bîidrak” nitelemesini sandık suretiyle yerle yeksan etme zamanıdır. Şimdilerde sakız olarak çiğnenmeye başlanan “dinde kavi, muhakeme-i akılda zayıf” tespitini bilinçli oy pusulalarıyla boşa çıkarma zamanıdır. Seçmek, iyiyle kötüyü tefrik etmektir. Habil‘le Kabil‘in kavgasında doğru safta olmaktır.

Menfaat ortaklığı ve ufak tefek nemalanmaların kesilmesi endişesi devekuşu psikolojisidir. Suriye’de iç savaş, Güneydoğu Anadolu’da özerklik hazırlığı ve kuzeyimizde çıkması muhtemel yeni bir Kırım Savaşının yanında o kazanımcıklar yitirileceklerin yanında kuş tüyü kalır.

Yok dinsel bir tütsüyle tütsülenmişlik varsa Tövbe Suresi uyarıyor. Egemen Bağış’la Metehan Demir’in geyik muhabbeti 65 ve 66. ayetlerle kâfirlikle betimleniyor. Din iddialı insanların vahyin kaynağı olan Allah’ın kitabına değil de bir takım fanilerin ağzına bakması kat’i olarak Kurandışılıktır.

“Allah de, ne istiyorsan becer

Oh ne iyi, ne ala, ne şeker

Yarab! Bu ne hazin bir tükeniş;

Allah’ını seven itiraz eder.”[2]

 


[1] Prof. Dr. Nadim Macit, Yeni Düşünce, Sayı 764, Sayfa 8-9.

[2] www.ihsaneliacik.com