Kazan Kazan Dedikleri

86

 

Yaklaşık bir senedir Tataristan’da bir uluslararası sempozyum için çalışmalar yapıyoruz arkadaşlarımızla birlikte. Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı ile Kazan Federal Üniversitesi TÜRK DÜNYASINI AYDINLATANLAR MEHMET AKİF ERSOY VE ABDULLAH TUKAY ULUSLARARASI KAZAN SEMPOZYUMU’nu 12-18 Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleştirecek. Ekibimiz hummalı bir faaliyet içinde gece gündüz demeden çalışıyor. Tataristan’tan sadece 43 tebliğ geldi bugüne kadar. Demek ki  Bakü’deki Türk Dünyasını Aydınlatanlar Mehmet Akif Ersoy ve Hüseyin Cavit Uluslararası Sempozyumu’ndaki gibi 104 tebliğ sunan akademisyen, yazar, fikir adamı, gazeteci ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi  sayısı bu etkinlikte de önemli bir rakama ulaşacak ve yeni bir rekor kırılacak inşaallah.

Sempozyumun resmi dili Türkçe. Kazan Federal Üniversitesi’nde ilk gün  açılış ve bazı oturumlar gerçekleşecek. Burada Türk Süsleme Sanatları ve Türk Dünyasını Aydınlatanların fotoğraf ve kitap sergileri açılacak. Bu kitapların önemli bir bölümü St. Petersburg, Moskova, İstanbul ve Kazan’da basılmış asırlık eserler. Resimler de nadide. Bütün arşivler ve sahaflar tek tek gezilmiş, taranmış ve nihayetinde elde edilmiş. Mehmet Rüyan Soydan Bey’in bu hizmetleri ve arşivi her türlü takdirin üstündedir. Dil ise Osmanlı Türkçesi. Sonra mazideki bir Türk Devleti Altınordu’nun önemli şehirlerinden Bulgar’da devam edeceğiz etkinliğimize.  Son oturumlar ise yine Kazan’da yapılacak.

TÜRK DÜNYASI AYDINLARININ UĞRAK YERİ

İstanbul her zaman İslam coğrafyasının ve Türk dünyasının kutup yıldızı olmuştur. Özellikle Rusya Müslümanlarından Hacca gitmek isteyenler  önce İstanbul’a gelerek başta Eyüp Sultan olmak üzere manevi öncülerin makamlarını ziyaret ederlerdi. Sonra Mekke ve Medine için yola koyulurlardı.

Fikir hayatımız için de böyleydi İstanbul. Misallendirirsem Mehmet Akif Ersoy’un başyazarı olduğu Sıratı – müstakim ve sonra Sebilürreşad dergileri İstanbul’da yayınlanırdı ama başta Kırım Akmescit, Bahçesaray, Tataristan Kazan, Yarçallı, Azerbaycan Bakü ve Şeki, Hindistan ve Pakistan’da çok sayıda kente ulaşırdı. Ulaşmakla kalmaz bu ülkelerin müellifleri de bu dergilerde yazardı. Bu bölgelerle alakalı geniş bilgilere de sahip olunabilinirdi. Sıratı müstakim ve Sebilürreşad’da. Bir başka özellik de Eşref Edip Fergan’ın sahip olduğu dergilerin Cağaloğlu’ndaki yazıhanesi aynı zamanda bir aydınlar lokali gibiydi İslam alemi için.

BİR TATAR HANIMIN MEKTUBU

Kazan Tarihi’ni okuyanlar  bu önemli kültür, sanat ve medeniyet merkezinin nasıl badirelerden geçtiğini daha iyi fark edeceklerdir. 1993 yılında gitmiştim ilk kez Tataristan’ın Başkenti Kazan’a. Daha sonra Türkiye’ye döndüğümde  Yıldızlar Yeniden Parlıyor diye kitaplaştırdığım İDİL SICAK AKIYOR isimli yazı dizimde intibalarımı kaleme almıştım. Türkiye Gazetesi’nde epeyi bir süre yayınlanmıştı bu çalışmam. Adana’dan Sevim Ağaoğlu adında okuyucum bir mektup yazmıştı. Arşivimi karıştırırken bu mektubu buldum ve hemem okumaya başladım. Şöyle diyordu  Sevim Ağaoğlu:

– Gazetenizi ilgiyle takip ediyorum. Türk Dünyası’na verdiği önemi de  tebrik ediyorum. Ben katıksız bir Tatarım. Başta “İdil Sıcak Akıyor” yazı diziniz olmak üzere hepsi güzel. Sizin de Tataristan’a yakın ilgi duymanıza bakılırsa büyük bir ihtimalle siz de Tatarsınız!”

Ben Halep, Kilis Türkmenlerindenim. Tatarlar benim karındaşım, soydaşım ve dindaşım.  Sevim Hanım sürdürüyor mektubunu:

– Benim annem ve babam 1932’lerde çok büyük mücadelelerle Türkiye’ye gelmişler. Annemin ve babamın kökenleri Tataristan’da kalmış. Alman-Rus Harbine kadar haberleşmişler. Harbin sonunda sınırlar kapanınca haberleşme kesilmiş. Annem o kutsal mektupları zaman zaman göz yaşları içinde okur, tekrar kutu içinde muhafaza ederdi. Ancak yıllar önce Tarsus’taki sel felaketinde o mektuplar okunmaz hale gelince, hepimiz içimizden bir şey koptuğunu zannettik. Çamurları silemedik, mektuplar okunamadı. Adresler de yok olup gitti. Şimdi Rusya’ya gidiş gelişler rahat ama 83 yaşındaki annemin hatırında kalan adresler yetersiz. Annemin büyük bir arzusu  dünya gözü ile Tataristan’daki akrabalarını bir daha görmek. Hafızamızdaki adreslere mektuplar yazdık, cevap alamadık.”

Tarık Buğra gibi galiba ben de “sulu gözlüyüm”. Duygusallığım fazla. Bu mektup beni de ağlattı. Çünkü devamında şöyle diyordu Sevim Ağaoğlu:

-Annem Orenburg şehrinden. Dedem İbrahimoğlu Feyzürrahman Eminof . Babam Orenburg’un  Zubaci köyünden; annesi  Mescuda. Dedem babamı , Mirseyid ve Kıyvamiddin Amcalarımı tahsil için Medine’ye göndermiş. Medrese tahsili görmüşler. Hepsi de çok alim ve bilgili insanlarmış. Babam o zaman fırın işletiyormuş. Sonra komünistler fırına da evlerine de el koymuşlar. Köydeki akrabalarımız da şunlardı: Zakir, Ferhuruh, Abdurrahman, Hacı Ahmet, Ümmülhayret, Hacı Vefa ve Fatıma. Eğer bu ipuçlarından bir haberleşme imkanı sağlanırsa mutlu oluruz.

Gel de sulu gözlü olma.

ALİMLER ASRIN SORUNLARINA ÇÖZÜM ARIYOR

Rusya müslümanlarına dikkat ederseniz çok alim ve maruf  aydınlar yetişmiştir. Gaspıralı İsmail, Ali Merdan Topçubaşı, Seyid Gerek, Yusuf Akçura, Fatih Kerimi, Sadri Maksudi Arsal, Musa Carullah, Şehabettin Mercani, Kayyum Nasiri, Dermend, Alimcan İbrahim, Rızaeddin Bin Fahrettin, Hadi Atlasi, Alimcan Barudi, Arif Ahunov, İldar Yusuf, Şevket Galiyev, Musa Carullah Bigiyev vs.

Sibiryalı meşhur seyyah Abdürraşit İbrahim’den Mehmet Akif Ersoy Safahat’ta uzun uzun bahseder.  Musa Carullah Bigiyev de Abdürreşit İbrahim gibi o günün şartlarında düşünülmesi bile mümkün olmayacak seyahatler yapmış, tutuklanmış, eserler üretmiş ve İslamiyeti yaymış, ila-i kelimetullahı tebliğ etmiş. 19. Asrın sonunda 20. Asır’ın başında ortaya çıkan sorunlardan kaçmamış, orijinal fetva sahibi olarak Peşaver Hapishanesi’nde, tefsir hazırlamış ve kitaplar yazmış. Mesela 6 ay gece, diğer kısmı gündüz olan kutuplarda oruç ve namaz nasıl olacak? Kölelik, kadın ve alkol konusunda önemli eserler kaleme almış bir alim Musa Carullah. Diğer alimler gibi İslam alemini dolaşmış izmihlal ve perişanlıktan kurtarmaya çalışmış. Kötü fotoğraf o’nun moralini bozmamış, bilakis daha fazla çalışmaya azmetmiş.  Bazı hizmet grupları sorunlara çözüm üretemediği için Musa Carullah hakkında adil görüşlere sahip değiller. Bu yüzden bir yazım dolayısıyıla benim işime de son vermişlerdi.

TATARIN BAĞRI DİN, DİL VE EDEBİYAT

Tatarlarda dil (Türkçe); birliği sağlaması açısından çok önemli. Vatan, bayrak, bağımsızlık, istiklal, hürriyet, özgürlük ne derseniz deyin adına bütün bunlarla eş anlamlı ve örtüşmüş olarak kabul edilir.

Abdullah Tukay’a gelince 27 yaşında veremden ölen Tatar Milli şaiiri. 26 Nisan günü 128. Doğum yıldönümü sanatçının. Bu sene Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen Kazan’da da doğum yılı etkinlikleri yapılacak. Abdullah Tukay’ın 115. Doğum Yıldönümü’nü Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı olarak 2001’de Milli Kütüphane’de bir programla anmıştık. Ankara’da üniversitede okuyan üç Tatar genç dostum vardı. Liliye, Ramil ve Gülnara Sabirova. Liliye Ankara’da evlendi ve TRT’de çalışıyor. Gülnara  Japonya’da evlendi ve oraya yerleşti. Ramil hala bekar, Ankara Siyasal Bilgilerde master yaptı ve Tataristan’a döndü. Dostluklarımız her üçü ile de maille devam ediyor.

Başkent Ankara’da Kazan Derneği Emek 9. Cadde’dedir. Her Tatar burayı bilir. Rahmetli Ahmet Veli Mengel buradaki apartımanı Türk Dünyası’na hizmet etsin diye hediye etmiş. Abdullah Tukay’ı anma toplantımızda Dünya Tatarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Gönül Pultar’dı. Tataristan’ın Cumhurbaşkanlarından ve daha sonra Türkiye’ye gelen Sadri Maksudi Arsal’ın torunu  Adiye Ayda da bu etkinlikte büyük hizmet etti. Bu toplantıda Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın Başkurdistan’daki  konutu müzeevi olduğu hatırlatılarak,  Emek’teki Kazan Derneği’nin de böylesi bir açılıma girmesi ve 9. Cadde’nin adının Abdullah Tukay olarak değişmesi istendi.

ABDULLAH TUKAY CADDESİ

Bu isteği hemen hayata geçirmek üzere üç Tatar Öğrencimiz ile birlikte Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne gittik. Başkan Melih Gökçek olmayınca Başkanvekili Seyfi Saltoğlu, grup başkanları Mehmet Yıldız, Cabbar Sarıcam, Mualla Ünal başta olmak üzere FP,MHP,DSP ve CHP yetkilileriyle görüştük. Hepsinin kanaati olumluydu. Mehmet Akif Ersoy’un adının da Kazan’ın 1000. Yıldönümü törenlerinde bir caddeye verilmesini hatırlattık. Daha sonra imza topladık bu değişiklik için. UNESCO da 1000 yıllık rüya şehri Kazan’ı  Dünya Mimari Miras Programına dahil etmişti. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kararıyla Emek 9. Cadde’nin adı 115. doğum yıldönümünde Abdullah Tukay olarak değişti. Bendeniz de Türkiye’deki yazımda “Ankara-Kazan Hattında Çiçek açtı-25.Ocak.2001” diye konuya başlık atmıştım. Caddenin isminin değişmesi törenine  Melih Gökçek’i temsilen Cengiz Ocakçı gelmiş ve  Ahmet Recep Tezcan ile Rasim Bağdaş da eşlik etmişti. Duygusal anlar yaşandı Abdullah Tukay Caddesi’nin ismin verildiği sokakta. Yaşlı Tatarların anlattıkları içimizi burktu, gözlerimizi nemlendirdi.

Akşamki etkinlikte  Namık Kemal Zeybek de konuştu. Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Müzik topluluğu konser verdi. Ali Özaydın ve İrfan Gürdal’ı kutladım. Tatar  Halk Türküsü oyunu Epipe çok alkış aldı. Tatar mutfağı da oraya getirilmişti: Pilav, katlam(kuşdili), cücü vak beliş, peremeç ve cekcak tatlısıyla damak  zevki  yeni bir mutfak kültürünü tanıdı.

KAZAN’A DA MEHMET AKİF ERSOY CADDESİ YAKIŞIR

Böyle bir başlangıç olunca ilerdeki günlerde(15.10.2001) Nuri Gürgür Bey başkanlığındaki Türkocağı’mız tarafından o yıllarda iktisadi ve ilmi refah kenti olan “1552 Kazan Şehitlerini Anma Programı” yaptı. 40 bin sivilin şehit edilmesine rağmen en büyük direnişin de Kul Şerif Külliyesi’nde olduğunu böylece öğrendik. Kazan dümdüz edilmişti. Yıkılmayan tek minare veya kule bugün simge olarak yaşıyor.

Birkaç gün önce sempozyum çalışmalarımızı değerlendirmek üzere Kazan’dan Prof. Dr. Ferit Yusuf ve Prof. Dr. Flora Seyfulina hanım gelmişlerdi. Önce Fatih İbrahim Halil Sofrası’da, sonra Şehzadebaşı Büyük Hamid Oteli’nde programı tezekkür ettik Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Mehmet Rüyan Soydan ile birlikte. Mayıs’ı iple çekiyoruz artık Kazan için, Tataristan için, soydaşlarımız için.