Sevdayı Çeken mi Bilir?

98

 

Sensiz ilk bayramı ezanlar değil,

Kahrınla göz yaşı dökenler bilir.

Namertlik ederek üzenler değil,

Sabaha sevdanla çıkanlar bilir!

Ozan Mehmet Nacar böyle diyor. Zaten sevda olmasa, hatta kara sevda olmazsa olmazlardandır bir dönemki nesil için. Muallim Mehmet Nacar böyle bir nesle hem aşina, hem yaşamış bir sanatçı.

Eskiden postacıydı, artık kargo çalışanı dairenin zilini çalınca evin hanımı daha görevliyi görür görmez “Yine mi kitap geldi? Ev yıkılacak artık, yeter! Yer kalmadı.” demeye hazırdır. Ancak ben milli piyanğo çıkmışcasına, yahut yeni bir torunum dünyaya teşrif etmiş gibi mutluyum her yeni yayınla tanıştığımda. Şiir bekkesi Sürgün Aşıklar ve Türkiye’yi yükselten yılların arka planındaki anılar Kapıldım Gidiyorum beni böylesine heyecanlandırdı. Hiç bakmadım bile kaç günde bana ulaştığına. Zarfa değil mazrufa gönül vermişim çünkü. Hep okudum, hala da okuyorum. İlk emri öyle almışız 15 asır kadar önce: Oku. Mektep kitaplarımızdaki emre inat oku, “okuma” değil.

YAVUZ SELİM’DEN MERCİDABIK’TA KALANLAR

Mehmet Nacar 1946’da mı, yoksa 1949’da mı doğmuş bilmiyorum ama benden genç, bir şair ve yazar. “İttihatken Savlet-i A’dayı Def’e  Çaremiz/ İttihat Etmezse Millet, Dağıdar Eyler Beni” diyen Yavuz Sultan Selim’in diğer Türk Hükümdarı Kansu Gavri’ye karşı kazandığı ve Türk Birliği’ni sağladığı Mercidabık’da doğmuş Mehmet Nacar.

Eski adıyla Tılhabeş, yeni ismiyle Yavuzlu olan Mercidabık Savaşı Kahramanı Yavuz Sultan Selim de bir şair. Diyorki dizelerinde:

Sanma Şahım, herkesi sen sadıkane yar olur,

Herkesi sen dost mu sandın, belki ol ağyar olur!

Sadıkane, belki ol alemde dildar olur,

Yar olur, ağyar olur, dildar olur, serdar olur.

Böyle çağrışım yaptı Mehmet Nacar’dan Sürgün Aşıklar’ını okurken. Yavuz’dan mı bulaşmış nedir şairlik, aydın olma güzelliği Mercidabık Ovası insanlarına. Çünkü sadece Mehmet Nacar ile iktifa etseniz de yetmez Hüseyin Rahmi Yananlı var, Bahri Zengin var. Tılhabeş’de Büyükdoğu ekolu mevcut çünkü. Kentlere dergi, gazete zor girerken, Yavuzlu’da gündemi tartışan aydınlar vardı ve aynı zamandaköydeki mecmua aboneleri şehri aratmazdı.

Mehmet Nacar Sana Giden Yollar’da “Gülüşünün büyüsü meleklerden alınmış/ Saçlarının telleri hazinemde elmastır/ Dudağının gülleri perilerden çalınmış/ Gönlümdeki sevgiler yüreğime libastır”derken hecelerden yolalmış, yürüyor.

HEM SEVDA HEM TAŞLAMA ŞAİRİ

Mehmet Nacar’da güçlü bir mizah ögesi bulmak da mümkün. İster Şair Eşref’i, ister Neyzen’i,ister Şemsi Belli ve Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu’nu hatırlatsa da usta bir karikatürist çizgisini de yakalamış Sıpa’da. Taşlayıp duruyor:

“Üstüste yığıldı kırdığın potlar/ Çayırı kuruttu yediğin otlar/ Kendini yenilmez kalemşör sanma/ Sıpayla yarışmaz küheylan atlar” Şair Yalaka’da da yanı akordu tutturmuş:”Soytarıdır zenginlerin yanında/Paspas olur siyasinin önünde/ Azrail’e hayatının sonunda/Göbek ata ata ölür yalaka”

Mehmet Nacar tek ithafını Vatan Aşkına’yla Abdürrahim Karakoç’a (Elbistan-Ekinözü 1932-2012) yapmış; “Çekilmez olsa da bedenin nazı/ Çileli hayatın kesilmez hızı/ Kaleme sarılıp peşpeşe yazı/ Yazarak fitneye vurmaya devam/Siyaset ehlinden akan kirlerin/Selleri üstünden aşar suların/ Vatanın sathından bakan körlerin/Yerine feryadı görmeye devam” derken bu Kahramanmaraşlı rahmetli ozanımızın da bir devamı gibi resim veriyor.

Aynı aileden bir Mehmet Nacar(1962) daha var. Önemli bir aydın, avukat ve politikacı. Ancak söz konusu sevda ve taşlama üstadı, şair ve yazar Mehmet Nacar Antalya’da Aşk’ı anlatıyor: “Yolların var yükselerek bükülen/ Şelalen var Falezlerden dökülen/ Yüreğimin sevdasından sökülen/ Sahilinde tozum kaldı Antalya” derken Bekir Sıtkı Erdoğan lezzeti alıyorsunuz dizelerden.

Sanatçının ayrıca Yitik Sevgiler, Bu Kentin Yalnızları, Hasrete Yolcuyum, Hüzünlü Bestem adlı şiir kitaplarının yanında nesir ve şiirin ortak yer aldığı Neredesin Sen özel bir yazın ürünü olarak raflarda yerini almış.

BİR DÖNEMİN BİLGİ VE BELGELERİ

Mehmet Nacar Kapıldım Gidiyorum’da taşralı bir öğretmen olarak  Adana, Ordu, Kahramanmaraş, Tokat ve Gaziantep’teki belge ve bilgilerini aktarmış. İyi de yapmış. Çünkü Mehmet Nacar’ın bugün anlattıkları yarın belki hatırlanmayacak, anımsatıldığında ise “yok canım öyle şey olur mu?” diyeceklerdir. İşte birkaç örnek: İdeolojik çatışmaların yoğun olduğu yıllar. Solcu öğretmeneler önce kısa adı TÖS olan Türkiye Öğretmenler Sendikası’nda toplanmıştı. Burası kapatılınca  TÖB-DER’i kurdular. Ülkücü öğretmenler ise ÜLKÜ BİR’i. Her etkinlik bir kavga sebebiydi. İşte bu iki grup karşılaşıyorlar. Mehmet Nacar’dan dinleyelim öte yüzünü:

“-Ne yapalım?” diye sordular.

“-Biz de otuzsekiz yapalım” dedim.

-Onlar kalabalık bizi döverler!

“-Bizi yürekli görürlerse kimse buna cesaret edemez”diye yanıtladım ve denemeye razı oldular. Okul Müdürüm Hasan Bey, ufak tefek biriydi. Cebimdeki sustalıyı ona verdim.Paydostan sonra asfalta çıktık.Yanyana yürüyoruz. Karşıdan sol grup göründü. Arkadaşları:

“Yana çekilip yol vermek yok.Tam ortalarına doğru yürüyeceğiz. Onlar bize yol versin” diye uyardım.

-Hocam kalabalıklar bizi döverler.

“-Kalabalık olmaları daha iyi. Hiç bir yumruğumuz boşagitmez.”derken aramızda birkaç metre kalmıştı.

Tam ortalarına doğru yürüdük. İyice yaklaştığımızda karşı grup ikiye ayrılarak bize yol verdi. Geçip gittik tabii. Bu basit olay arkadaşlarımızın moralini çok fazla yükseltmiş, kendilerine güveni artmıştı.(Shf 53)

Düşünebilir misiniz bu insanlar öğrenci yetiştirecek,  mezun edecek, ülkesine ve insanına faydalı olmak için yönetim sorumluluğu alacaklardı! Hiç kimsenin hayati bir güvencesi yoktu. Bu şartlarda yaşamanızı, görevinizi ve eğitiminizi sürdürmeniz gerekecekti. Her gün aynı heyecan içinde gidip gelecek ve yarını iple çekecektiniz. Mehmet Nacar’ın anı kitabı Kapıldım Gidiyorum’un her notu bir drama unsuru olarak beyaz perdeye, ekrana, mikrofona yansıtılabilecek kadar dikkat çekici. Ders alınabilecek unsurlar bir hayli fazla. Kıtlık ve terör anıları da öyle. Fransızların filme çektiği aynı konudaki Müdür Aşur’un öğrenci tacizi de sessizlikle karşılanamaz.

EMEKLİLİK NE DEMEK?

Necip Fazıl Kısakürek’in Gaziantep’teki bir konferans sonunda, kaldığı otelin lobisinde Mehmet Nacar’a “Öyle bir terbiyesizlik yapıyorsun ki, terbiyeden de çök üstün” demesi hayatını etkiliyor, yönlendiriyor. Yılmaz Güney’le 105 gün askerlik anıları var. Sinan Cemgil’in Adıyaman’daki eylemlerinin arka planında bilinmeyen noktalar açıklanmış. Bir kamu görevlisi terfi için 10 yıl bekler mi? Mehmet Nacar beklemiş işte. Ya sorşturmalara, tehditlere, sürgünlere ne diyeceksiniz? Kelleci Murat, yani Deli Vali Recep Yazıcıoğlu’nu bir vefa olarak bile gündeme taşımak bir hakşinaslık Mehmet Nacar’da. Hele öğrencilerin Cuma namazına gitmesi, götürülmesi daha ayrı bir fasıl. Ekonomik krizler sabit gelirli insanları nasıl etkiliyor  Kapıldım Gidiyorum’da daha ilginç.

Mehmet Nacar’ın beş kere arabası soyuluyor, üç kere de evi. Peki hırsızlık masası müdürü bu işin içinde mi dersiniz?

Mehmet Nacar keşke çocukluğundan, ailesinden, köyünden de bahsedebilseydi. Mahallede arkadaşlarıyla oynadığı oyunlar, bayramdaki şenlikler, tarladaki günler, giysileri, ilk kenti görmesi, ilk sineması, ilk kitabı vs. Gaziantep Kültür, Sanat ve Edebiyat Derneği kurucusu emekli öğretmen Mehmet Nacar peki bugün ne yapıyor?

-Emeklilik yan gelip yatma ve ölümü bekleme zamanı değildir. Emekliliğimde talebelerimin babalarını eğitmeye soyunarak, siyaset, terör, ermeni meselesi, ülkenin geçmişi ve geleceği konularında köşe yazıları yazmaya, Ortaokul yıllarından beri en önemli sevdam olan şiire devam ediyorum.

ÖLÇÜ KİTAP

İşte bu açıklama bir aydın sorumluluğudur. Nazım Hikmet’in dedesi Nazım Paşa diyor ki “Be biz Osmanlıyız..bizde çok adam bulunur!” Galiba bunu lokal hale sokabiliriz “Be biz Kilisliyiz..bizde çok aydın vardır!” Kapıldım Gidiyorum ve Sürgün Aşıklar’ı Yıldızlar Yayıncılık (Ali Suavi Sk.60/A Maltepe-Ankara Telefon: 0 312 231 34 26) neşretmiş. Yazar Mehmet Nacar’ın iletişim adresi ise şöyle; mnacar79@hotmail.comTelefonu da 0 535 836 16 82.

Ölçü kitap. Ata dedelerim ne diyor bir mesele karşısında “Bir kitaba bakalım! Kitap ne yazıyor görelim!” Buyurun kitaba o halde!