Jeton Şimdi Düştü!..

105

 

Türk doğmak, Türk yaşamak ve Türk ölmek dünyanın en zor zanaatlarından biri…  Bunu hemen anlamıyorsunuz. Yıllar yılları kovaladıkça, bu gerçek önümüzde daha da belirginleşiyor.

Elimde İskender Öksüz‘ün “Türk’üm Özür Dilerim” adlı kitabı var. Onu okurken bir jetonum daha düştü. Ne yapalım beni tanıyanlar köşeli jeton kullandığım için, bir türlü jetonumun düşmediğini söylerler. Herhalde yine aynı şey tekerrür etti!

Ben İskender Öksüz’ü tanımam.  Ancak 1980 yılında Almanya’nın Köln şehrinin Ehrenfeld semtinde kurulu olan “Türk Kültür Ocağı”na giderken, Tarık adlı bir öğretmen ağabeyimizin elime tutuşturduğu “Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Teorisi”isimli Ayhan Tuğcugil tarafından yazılmış bir kitabı okumuştum. Bu kitabı bölüm bölüm çalışıyor ve Cumartesi günleri fabrikalarından yorgun argın gelen işçi ağabeylerime, 17 – 18 yaşlarında bir kardeşleri olarak seminer şeklinde anlatıyordum. Çünkü Tarık hocanın emri böyleydi.  Meğerse o Ayhan Tuğcugil şimdi okuduğum “Türk’üm Özür Dilerim” kitabının yazarı İskender Öksüz’müş. Nereden nereye…

İskender Öksüz,  bahsettiğim bu son kitabında, benimde dahil olduğum Balkan Türkleri zümresinin yaşadıkları coğrafyadan temizlenmelerine de değiniyor. Batılılar arasında o zaman Avrupa’dan Türklerin temizlenmesinden endişe edenler bulunduğunu söylüyor. Zannederlermiş ki;  Türkler Anadolu’dan önce Türkleştirdikleri Rumeli topraklarından sürülmelerini unutmayacaklar ve intikam peşinde koşacaklar…  Ne güzel bir ideal değil mi? Ama olmadı, ben de niye olmadı diye ömrüm boyunca sorguladım.

Tabii Batı’lıların bu endişesinin boş çıktığını söylüyor Öksüz Hoca, gerekçesini de milli hafızadan yoksunluk olduğunu vurguluyor. Ben bu yokluğa sadece milli hafıza olsa katlanacağım. Bir bilseniz ne yokluklar var bizde!

Yine aynı kitapta İskender Öksüz, işin ilmi formülünü düşünür Ernest Renan‘a kurdurmuş: “Bir devleti kurtaran kuvvet, manevi bir uyanıştır. Bu milli ve romantik bir edebiyat demektir. Türkiye’de böyle bir edebiyat yoktur ve olamaz. Türk romantikleri, hangi intikam duygularını çoğaltacaklardır? Türkiye’de öyle bir şey yoktur.”

Evet, Ernest Renan şimdilik haklı çıkmıştır. Batı’nın ve küresel güçlerin ilerleyişi karşısında Türklerin, karşı bir intikam tehtidi yoktur. Hatta Batı’ya karşı Türkler arasında tedbir almayı ve karşı hamle yapmayı sağlayan milli hafızaya sahip bir insan topluluğuda yoktur. Aksine onların hizmetine girmiş, aramızda çok sayıda bizden olan insan vardır denilebilir.

 

Dediğim gibi ben bir Balkan Türk’üyüm… Türk olmamızı sağlayan bir çok hususiyetin, içinde bulunduğum toplulukta törpülendiğini görüyorum. Kendi değerlerine sahip çıkamayan, korkaklık, ürkeklik hali her tarafımızı sarıp sarmalamış… Güç karşısında en ufak menfaati için eğilen bir dal misali, en küçük rüzgarda bile temanna için yere yapışıyoruz. Acaba geçmiştede böylemiydi?

Geçenlerde benim öfke dolu eleştirilerime kızan bir Balkan Türkü, söylediklerimin dedesinin hatırasına hakaret anlamı taşıdığını ifade ederek “dedemin ayağında iki kurşun yarası vardı” diye ekledi. Ben de dururmuyum “nasıl oldu?” sorusuyla devam ettim. Cevap daha üzücüydü “Yunan’dan kaçarken Meriç’i geçerken olmuş” dedi. “Kaçarken” ne acı değil mi? Durup hemde nüfus üstünlüğüne rağmen vatanı için ölmek varken,“kaçmak” bana acı geliyor. Bu kaçış Türkiye’de de tekrar eder mi dersiniz?

İşin üzücü yanı da “Evlad-ı Fatihan”, “Atatürk’ün hemşerileri”, “Yahya Kemal ile Mehmet Akif’in nesilleri” gibi bir çok ulvi kavramıda pervasızca ve hayasızca kullanıyor olmamız.

Türk güçlü olunca herkesten fazla Türk kesilmemiz, Türk dara düşüncede hemen bir etnik kimlik şemsiyesi altına girmemizde, Türkiye’ye Balkanlardan göç edenler için ayrı bir ayıp!

“Türk’üm Özür Dilerim” adlı kitabı için İskender Öksüz’e teşekkür ediyorum. Ancak ben hem bir Balkan Türkü hem de Türk olduğum için değil özür dilemek Allah’a şükrediyorum. Hem milli hafızam hem de karakterimde Türklüğe ait değerler var. Hedefim; kaybedilmiş Türk yurdu Balkanlarda, Ay Yıldızlı bayrağın hükümran olarak dalgalanması ile Türkiye’de Türk Milleti olarak güçlü ve mutlu bir şekilde yaşamaktır. Bunlara ilaveten Türk Birliği’nin kurulması için yeri geldiğinde taş, yeri geldiğinde de harç olmaya çalışıyorum.

Biliyorum ki; yalnız değilim ve milyonlar olarak varız. İntikamsa intikam… Bir gün mutlaka ecdatın uğradığı zulmün hesabı sorulacak ve Ernest Renan’ın da ne kadar yanıldığı ortaya çıkacaktır. Hatırlamak ve hatırlamayı da hatırlatmak insani bir görevdir. Bunu yapanlara bir insan olarak minnet duyuyorum. Sağolasın Öksüz Hoca, sen olmasan jeton yine takılmıştı!