İktidar, 90 yıllıkCumhuriyet tarihinde eğitimde yapılan en büyük tasfiye hareketine hazırlanıyor. Dershanelerin 2015 yılında kapatılmasını öngören, özel okullaşma için teşvikler dağıtan ve Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarını tasfiye etmeyi amaçlayan tasarısiyasi iktidar tarafından meclise gönderildi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın teşkilat yapısını kökten değiştirecek maddeleri içeren kanun tasarısına eklenengeçici madde ile Müsteşar Yardımcıları, Talim Terbiye Kurulu Başkan ve Üyeleri, tüm Genel Müdürler, Grup Başkanları ile 81 İl Milli Eğitim Müdürlerinin görevlerinin, kanun yürürlüğe girdiği tarihte hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona ereceği hükme bağlandı. Ayrıca dört yıl ve üzeri görev yapan100 binokul müdür ve yardımcısının görevi de kanun yürürlüğe girince sona erecek.
TASARININ NE GETİRİP GÖTÜRECEĞİNİ GÖZDEN GEÇİRELİM:
1.Tasarıya göre, özel dershanelerin faaliyetlerine 1 Eylül 2015 yılına kadarizin verilecek.. Dershaneler, üniversiteye girme konusunda imkan ve fırsat eşitliğini sağlayan kurumlardı. Dershanelerin kapanması ile özellikle özel ders alma imkanı bulamayanDoğu ve Güneydoğulu çocukların, orta ve dar gelirli ailelerin çocuklarının üniversiteye girme şansı azalacak. Bu durumda parası olanlar çocuklarına özel ders aldıracak, bir kısmı da, çocuklarınımerdivenaltı dershanelerine gönderecek.Üniversiteye girişte seçme sınavı oldukça sınava hazırlayıcı çeşitli legal ve illegal araçlar da olmaya devam edecektir.
2.Tasarıda, dershanelerin özel okula dönüşmesi için verilen teşvikler içerisindeözel okula dönüşeceği taahhüdünde bulunan dershanelere hazine arazilerinin 25 yıllığına bedelsiz kullanma hakkı veriliyor. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı’na ait okullar ve okulların ek binaları gibi taşınmazların on yıla kadar kiraya verilmesinin de önü açılıyor. Bu düzenleme ile kamuya ait arazisi değerli okulların eğitim hizmeti dışında kullanılmasına yol açacak,kamuya ait taşınmazlar ticari bir mantıkla değerlendirilecek.
3.Dershanelerde 6 yıl çalışan öğretmenler mülakatla bakanlığa alınabilecek.Bu süreyi dolduramayan ve mülakatta başarılı olamayanlar ne olacak? Bunların sayısı da en az 50 bin kişi. Bakanlık hepsini alsa, öğretmen yetiştiren fakültelerden mezun olup tayin bekleyen 400 bin öğretmen adayı ne olacak, ne diyecek? Sonra alınacak dershane öğretmenleri kadrolu mu olacak, sözleşmeli mi? Bu konularda bir netlik olmadığı için büyük bir kaos ve mağduriyetler yaşanacak.
4. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişlerde yazılı ve sözlü sınav getiriliyor.Üstüste iki sınavda da başarılı olamayan aday öğretmenlerin memuriyetle ilişkileri kesiliyor. Öğretmenliğe geçişte uygulanacak sınava katılım, adaylık döneminde herhangi bir disiplin cezası almamak ve performansdeğerlendirmesine göre başarılı olmak şeklinde iki şarta bağlanıyor. Bu da sınav öncesinde bir ön eleme sürecinin işletileceği algısını oluşturuyor. Tasarı hayata geçerse aday öğretmenler, yoğun idari baskı altında, iş güvencesi olmaksızın görev yapmak zorunda kalacak. Hedeflenen performans değerlendirmesi ise objektif, ölçülebilir ve denetlenebilir olmaktan ziyade, kuşkuları artırabilecek sonuçlara yol açacak.
5.Tasarıda Talim ve Terbiye Kurulu daişlevsiz hale getiriliyor.Yapılacakdüzenleme ileTalim ve Terbiye Kurulu, bir ‘karar’ organı olmaktan çıkarılıp sadece bir’inceleme organıhaline dönüştürülecek.Talim ve Terbiye Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığının eğitim politikalarını üreten ve eğitimle ilgili hukuki düzenlemeleri yapan beyni konumundadır. Ömer Dinçer zamanında yapılan düzenlemede Kurulun özelliği büyük ölçüde azaltıldı, işlevsiz hale getirildi. Şimdi biraz daha görevlerinden arındırılıyor. Bu, bugüne kadar önemli hizmetler ifa eden bir kurumun sonu olur.
6. İktidar, geçtiğimiz 11 yılda defalarca yaptığı gibi, şimdi de MEB teşkilatınıyeniden biçimlendirmeye, kendi çizgisinde olmayan tek bir kişinin bile bakanlık bünyesinde eğitim yöneticisi olmaması için tarihin en büyük tasfiye adımlarını atmaya hazırlanıyor. Bu tasarı yasalaşırsa, Müsteşar dışındaki tüm Bakanlıkmerkez teşkilatı üst yöneticileri, İl Milli EğitimMüdürleri, Yardımcıları, Şube Müdürleri ile dört yılı dolduran okul Müdür ve Yardımcıları görevden alınacak, düz öğretmen statüsüne geçirilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında son on yılın en büyük tasfiyesi, Ömer Dinçer’in Bakanlığı zamanında gerçekleştirildi. Bakanlık merkez teşkilatı üst yönetiminin ve İl Milli Eğitim Müdürlerinin yüzde 80’i tasfiye edilerek 400 civarında üst yönetici, “müşavir” adı altında pasifleştirildi. Şimdi yapılması planlanan tasfiye, Dinçer’in yaptığı tasfiyeye rahmet okutacak gibi görünüyor.
Kendi döneminde atanan tüm yöneticileri bile görevden el çektiren siyasi iktidar, kendi siyasi çizgisindeki valiler aracılığıyla yeni yönetim kadrolarını oluşturmaya çalışıyor. Bu tasfiye, eğitim kamuoyunda büyük bir “kadrolaşma” algısı oluşturuyor. Bu yeni kadro oluşturma çabaları, aynı zamandaBakanlığın bunca yıllık birikimini, hafızasını bir anda silme ve sıfırlama tehlikesini de beraberinde getiriyor. Ayrıca mağdur edilerek gücendirilmiş ve motivasyonsuz bir kadroyla ne kadar başarılı eğitim hizmeti üretilebilir? Devletin koyduğu kural ve kriterleri yerine getirerek, yıllarını verip belli basamakları çıkan kişileri bir anda ilk geldiği noktaya geri döndürmek, o insanlara ve eğitime yapılacak en büyük kötülüktür. Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, bu insanların kazanılmış hakları ne olacak?
Millî Eğitim, siyasetüstü bir niteliğe sahip olup, millî bir politika ve strateji ile yürütülmeli, siyasi iktidarların ve bakanların oyuncağı olmamalıdır.Milli Eğitim’deki tayin, atama,terfiler tamamen liyakat ve ehliyet kriterlerine göre düzenlenmelidir. Bakanlığın asli görevi, personel hareketleri ve kadrolaşma değil, sadece eğitim ve öğretim olmalıdır.
Bu sebeplerle, şu anda mecliste görüşülmekte olan, ülkenin geleceğiyle yakından ilgili Milli Eğitimle ilgili torba yasa tasarısının, yasalaşması acele getirilmemeli,konunun taraflarınca yeterince tartışılıp olgunlaştırıldıktan sonra toplumsal uzlaşmayla yasalaştırılmalıdır.