Mahalle ve getto farklı dinamiklerle oluşur. Mahalle, ahalinin tamamını bir geniş aile kavramı içinde değerlendirir. Mahallede ortak yaşam alanları doğal olarak oluşur. Mahallede asıl olan, insanların yaşam alanlarında huzur,sükûnet ve asayiştir. Mahalle insanlar için vardır. Farklılıkların varlığı ancak bu unsurlar tehdit edilirse dışlanır.
Getto ise, üstündeki kimlik belirteçlerini varlık nedeni kılar. “Öteki”nin farkını vurgulamak ve farkları öne çıkarmak suretiyle kendi içinde “benzeşmeyi” sağlar.Mahallenin farklarını vurgularken getto kendi sakinlerini benzeştirmeler yoluyla kütleleştirir.Getto “mazlum melekler” sığınağıdır, “kibirli şeytanın” sarayına bumeranglar fırlatır.
Şeytan dışarıda, melek içerde kalacaktır.
Gettonun varlığı ve kimliği mahalleye husumetiyle oluşur ve devam eder. Getto içten içe mahalleye karışmak ister.Amacı sadece ekonomik ve siyasal olarak mahalleyi kuşatmaktır.Mahallenin parçası olmak, ona karışmak getto kardeşliğinin bitmesi demektir.
Modern gettonun oluşmasında ruhsal vuruklar büyük rol oynar. Önce vuruklarına vurgu yapar getto, daha sonraları vuruğu yaşatan unsurlara hayranlık beslemeye başlar.Bireysel olarak yaşanan vuruk sonrası bozukluk, komünal olarak da mümkündür. Bireysel vuruklar anlatılar yoluyla çoğalır, kutsallaşır, çarmıhta İsa olur, dinleyenin kendi vuruğu olur nesiller boyunca. Getto direncini artırmak için vuruklarına vurgu yaptıkça, kendini vuruk yaratan güce eklemler: Vuruk sonrası duygusal bozukluk ortaya çıkar.
Artık ruhu zenci, cildi beyaz olacaktır gettonun. Zenci olarak iç bütünlüğünü husumetle sağlarken, cildinin beyazlaşmaşı aynada yeni bir kişilik parçalanmasını açığa çıkarır. Beyaza olan kini getto sakinlerini içten içe–farkında olmadan– beyazlığı putlaştırmaya götürür.Daha önce zenciliğini meleklik olarak tanıtırken, beyazlaşmasını da melekliğe terfi için “geçici” şeytanlık rollerini benimser.Siyah melek, beyaz şeytan arasında bocalarken hangisi rol hangisi gerçekti karışır. Una bulanmış zenci çıkar ortaya.
Zenciliğini içeride, beyazlığını ise dışarıda öne çıkarır getto sakini.
Getto sırf Yahudiliğe has bir oluşum değildir. Her kültürden insan ve toplum bu tecrübeyi yaşayabilir. Toprak müstemlekesi olan, zihin müstemlekesi olan ülkelerde,Afrika’da, Hindistan’da, Pakistan’da ve Ortadoğu ülkelerinde, Afrikalı-Amerikalı ve -Avrupalılarda yaygın olan bir durumdur.Özellikle cildi esmer toplumlarda, bağımsızlıklarını kazanmış olsalar bile, Müslümanlık ırk ayrımını kınasa da, bir “beyaz”la olmak, beyazla evlenmek veya iş yapmak kendi başına bir şeref olur. Bir anlamda siyahlığını aklama çabası, beyazla münasebet suretiyle kendini terfi ettirmeye dönüşür.
Dahası…
Getto sakini, kolonize eden ülkenin asker ve insanlarını kendilerine model edinmek suretiyle bir başka “bozuklukla baş etme” tarzını ortaya koyarlar. Bunu yaparken, önceleri düşman olarak gördüğü getto harici unsurların metodlarını öğrenip kullanmaya başlar.Artık getto içindeki –daha önce paylaşılan çaresizlikler–hem gelir hem iktidar dengesizliklerine bırakmaya başlar kendini. Artık mesela zenci, zenciliğinin getirdiği tüm olumsuzları yaşamaktan kurtulmak ister.Gitgide, zenci getto kimliğinin kaçınılmaz ortaklığından kurtulmak için, “öteki” zenciden beyazlar kadar ya da daha fazla nefretetmeye başlar.
Diğer bir ifadeyle, The Believer filminde olduğu gibi, Yahudi Yahudi’yebir Nazi subayı gibi davranmaktan kaçınmayacağı gibi, bilakis haz bile duyabilir. Benzer örnekler, Cry, the Beloved Country‘de zenciyi aldatan diğer zencide-ki onun algı kodlarını bildiği için aldatması kolay olur-aşikârdır. Color Purple‘de bu durumun bir başka yansımasını görürüz: zenci koca, zenci karısına ve çocuklarına beyazların kendine davrandığından daha zalim davranır. Bu zulümde ana etken, eşeğine gücü yetmeyenin “kürkünü dövmesi” timsalidir. Züğürt Ağa filminde bir Kürt ağasını aldatan ona yakın duran diğer bir Kürt olarak karşımıza çıkar. Amacı vaktiyle marabası olduğu Ağadan nemalanmak değildir, ağadan daha zeki olduğunu, onun saflığından yararlanarak ispat etmektir.
Sonuç olarak…
Getto koruduğunu iddia ettiği değerlere ve o değere sahip çıkana en büyük zararı kendi ürettiği getto canavarıyla verir. Ve artık gettonun beyazlaşan zenci yavruları, zenci kalanları yiyerek beyazların mahallesine yerleşir. Şeytan aniden melek, melek aniden şeytan olmuştur. Her iki halde de aynı enerji, propaganda, hırs ve “hikmetler” yağmur gibi iner artık. Şeytan’ın faziletleri de aynı iştahla anlatılır artık. Getto sakinlerinin bir kısmı buna anlam veremez, şaşkınlık yaşar. İnsanın olduğu “her yerde şeytan olacaktır” demek şüpheleri yine dağıtacaktır.
Eee…hoş geldin, Şeytan!
Hangi melek attı seni?