Öncesi ve Sonrasıyla Köy – Kent -4-

86

Gerçi, İstanbul ve Almanya’ya gidenler, zamanla maddi durumlarını düzelttiler. Fakat köylerini ve İstanbul’u yani Türkiye’yi unutmadılar. Vatan toprağını kalplerinde hep bir sır gibi sakladılar. Ne yerden ne yardan geçtiler. Ama olan olmuştu artık, ne köy eski köydü, ne de onlar eski köylülerdi. Eski hal muhal ve imkansızdı. Ya yeni hali sürdürecekler, ya da yok olup gideceklerdi. Lakin onlar ne yeni hali bıraktılar, ne de köylerine tamamen sırt çevirdiler. İkisine de kalplerinde yer verdiler. İkisini de yaşatmanın yolunu buldular.

İşte, yavaş yavaş köylerin metruk hal  almasını ve şehirlerdeki ilk perişaniyet ve dağınıklığı, köyümüzün ince ruhlu, şair mizaçlı ADİL YAZICI  şöyle  dile getiriyordu:

    ISSIZ VE GARİP KALAN ÇARDAKLI KÖYÜME

     Köyümün durumu da yürek dağlıyor

     Otlağında civar köyler yaylıyor

     Seni seven insan sana ağlıyor

     Issız kalan Çardaklıma ne dersin

 

     Taştekne’n var idi dümdüz bir ova

     Duruyor mu bilmem o Mercan Ana

     Emekliler bile gelmiyor sana

     Garip kalan köyüme de ağlarım

 

     Göllü yaylan var idi gölü kurumuş

     Suyun yerine de otlar bürümüş

     Seni seven Ağalar Beyler çürümüş

     Viran olmuş yaylıya da ağlarım

 

     Kuş dağından ötede Ağagilin bağlu(su)

     Köyümün özleminden ciğerim dağlu

     Terkedip gitti hep babası oğlu

     Garip kalmış Çardaklıma ne dersin

 

     Issız kalmış o yaylanın başları

     Çok katıydı Topturağın taşları

     Ötüyordu Karga Serçe kuşları

     Onlar bile ötmez olmuş hey köyüm

 

     Ormanda keserdim Gürgen Meşeyi

     Bulamadım sende olan neşeyi

     Görmeye değerdi Erdem Paşa’yı

     Issız kalan köyüme de ne dersin

 

     Sabahleyin horozların öterdi

     Her hanenin bacaları tüterdi

     Temiz havan suyun bile yeterdi

     Issız kalan Çardaklıma ne dersin

 

     Çardaklıyı topla bir mahalle olmaz

     Ağıllar boş kalmış koyunlar dolmaz

     Tarlalar hep boz herk’i de olmaz

     Seni ıssız koydu zalim İstanbul

 

     Unutulmaz köyüm Yunak’ta suyun

     Ambarda bitmezdi bulgurun unun

     Böyle mi olacaktı senin de sonun

     Issız koydu seni zalim İstanbul

 

     Kırkgözler’in kırkı birden akardı

     Merak eden gelir sana bakardı

     Kekik otun burcu burcu kokardı

     Issız koydu seni zalim İstanbul

 

     İstanbul’un yoktur ormanı dağı

     Bulamayız burada tereyağı balı

     Yemeklere konan da hepsi ot yağı

     Issız koydu seni zalim İstanbul

 

     Sabah olur hayvanların toplanır

     Kıra çıkar rızıklanır otlanır

     Seni seven nerde olsa dertlenir

     Garip koydu seni zalim İstanbul

 

     Köyüm mezarlığın güne bakıyor

     Ölenlerin bari rahat yatıyor

     Burada öyle değil el söküp atıyor

     Takdire layıkdır Çardaklı köyüm

Önceki İçerikMağrip İş Forumu ve Afrika
Sonraki İçerikMuzaffer Özdağ ve Ülkücü Hareket
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.