Kayıp Türkler ve Hezareler

97

Türkistan’dan göç amacıyla çıkan Türkler içerisinde, Hindistan ve Afganistan’a yerleşenler, Anadolu’muza gelebilenlerden çok daha fazladır. Orta Doğu, Mısır ve Afrika, o tarihlerde Türk sellerine yurt olmuştu. Mısır, bütünü ile Türk Yurdu idi. Onlardan günümüze iz ve eser kalmadı. Batı Hunlarını, Avarları ve Uzlarla Kumanları, yalnızca isim olarak biliyoruz. Çin topraklarında on milyonlarca soydaşımız eridi, kültürel açıdan yok oldu.

Hezâreler, Kuşhanların, Ak Hunların ve Eftalitlerin torunlarıdır. O halde ırk olarak Türk olmalarına rağmen çeşitli sebeplerle Türklüklerini kaybetmiş soydaşlarımızdır.

İranlılar, Azerî Türkler için “Onlar, dillerine iğne batırılarak Türkçe konuşmaya mecbur edilen Farslardır.”  Diyorlar. Biz de Farsça konuşan Türkler için aynı şeyleri söylemek hakkına sahibiz.

Hezârelerin Türklüğü konusundaki tartışmaları sona erdirmek için; sosyologların, antropologların  Afganistan’da ciddî incelemeler yapması gerekir. Böyle bir inceleme  yapılmadan Hezâreleri Türk saymamak yanlış olur.

Türkler hakkındaki iddialara bakacak olursak çok karanlık bir tablo ortaya çıkar: Türkler, bir avuç müstevlidir. Anadolu’ya geldiler, Rum çoğunluğa  karıştılar. Türk kültürü; kırma bir kültürdür. Türk ırkı da öyle…”  Bunlar, ispatlanmamış iddialardır.  İspatlanmamış iddialarla hüküm verilmez.

Afganistan Türkmenleri ile Hezâreler arasındaki anlaşmazlıklar; mezhep ayrılığının  ve İran’ın yönlendirmesinin sonucudur. Türklük âleminin tez zamanda  çözülmesi gereken bir problemidir.

Günümüzde, insanların etnik kimliklerini belirlemek için etnik köken yeterli bir kıstas olarak kabul edilmemektedir. Antropolojik yapı, konuşulan dil ve benimsenen – yaşanan kültür etnik kimliğin belirlenmesinde çok önemli etkenlerdir. Bilindiği gibi Bulgarlar ve Macarlar Türk kökenlidir. Türkistan’dan göçüp bu günkü ülkelerine yerleşmişlerdir. Mensubu bulundukları etnik grubun dilini bırakıp kültürlerini unuttuklarından dolayı, artık onların Türklüklerinden söz edilemez. Hele Bulgarların  yakın geçmişte Türk’lere yaptıkları hatırlanırsa…

Sonuç olarak Hezâreler, Türk olduklarını iddia ediyorlarsa, itirazımız değil, şartlarımız olur. Bu şartlar şöylece sıralanabilir:1- Türkçe konuşmalısınız. 2- Türk Kültürü’nü benimsemeniz gerekir. Bunları yapamıyorsanız, hiç değilse, Türk’le dost olmalısınız. Onu da yapamıyorsanız, Türklere düşmanlık etmemelisiniz. 

Bunları yaparsanız, Afganistan Türkmenleri ve dünya Türklüğü, sizleri bağrına basmaya  hazırdır.

Önceki İçerikMağduriyetin Adı: Kadın!
Sonraki İçerikÇin Nereye Koşuyor?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.