Muharrem Ayı ve Aşure Günü

90

Muharrem ayı, hicrî takvimin ilk ayıdır. Muharrem ayı, gerek İslam dininde gerekse İslam’dan önceki semavî dinlerde değerli bir zaman dilimi olarak kabul edilmiştir. Çünkü Muharrem ayı, tarih boyunca insanlık için dönüm noktaları sayılabilecek pek çok önemli olayın meydana geldiği bir aydır.

Muharrem ayı; “Eşhuru’l-Hurum” diye ifade edilen hürmetli aylardan biridir. Kur’an-ı Kerim’de, “Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin…” (Tevbe, 9/36) buyrularak, kavga ve savaşların yasaklandığı dört hürmetli ayın olduğu bildirilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.)  ayet-i kerimede sözü edilen haram ayların Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb olduğunu açıklamıştır. (Buharî, Tesîru Sure, 9, 8; Müslim, Kasâme, 29)

Muharrem ayının bu sayılan haram aylar içinde müstesna bir yeri vardır. Muharrem ayı, adından da anlaşılacağı üzere saygıdeğer ve hürmete layık bir aydır. Hz. Peygamber (s.a.s.) Muharrem ayının değerini ifade etmek için ondan “Allah’ın ayı” diye bahsetmiş ve bu ayın ibadet ve taatle değerlendirilmesini tavsiye etmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Ramazan ayından sonra tutulan oruçların en faziletlisi, Allah’ın ayı olan Muharrem’de tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz ise geceleyin kılınan namazdır.” (Müslim, Sıyâm, 202)

Muharrem ayını özel ve farklı kılan özelliklerinden birisi de en faziletli günlerden olan Aşûre gününün bu ayda bulunmasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Aşûre gününe büyük önem vermiş, o gün kendisi oruç tutmuş ve tutulmasını da tavsiye etmiştir. (Buharî, Savm, 69)

Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye hicret ettiğinde, Yahudilerin Aşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun sebebini sordu. Yahudiler, bugün Allah’ın İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de oruç tuttuklarını söylediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), “Biz, Musa’ya Yahudilerden daha yakınız” buyurdu ve ashabına Aşure gününde oruç tutmalarını tavsiye etti. (Buharî, Tefsir, 2) Müslümanlar Ramazan ayı orucu farz kılınıncaya kadar Aşûre günü oruç tutmaya devam ettiler. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra ise, Aşure orucu isteğe bağlı hale geldi.

Aşûre günü orucu en faziletli nafile oruçlardandır. Peygamberimiz (s.a.s.)  Aşûre gününde oruç tutmanın faziletinin sorulması üzerine şöyle buyurdu: “Geçmiş bir senenin günahlarına kefaret olur.” (Müslim, Sıyam, 197) Resûlullah (s.a.s.) Aşûre günü oruç tutunca kendisine; bu günün, Yahudilerin ve Hıristiyanların hürmet gösterdikleri bir gün olduğu söylendi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s.), “Gelecek yıl inşallah Muharrem’in dokuzuncu gününde de oruç tutarım” buyurdular. Ancak Allah Resûlü (s.a.s.) ertesi yıla ulaşamadan vefat etti. (Müslim, Sıyâm, 134) Buradan anlaşıldığına göre; sünnete uygun olan uygulama Aşûre orucunun Muharrem’in dokuzuncu ve onuncu günlerinde tutulmasıdır.

Muharrem ayının onuncu günü olan Aşûre gününün fazileti tarih boyunca yaşanan birçok önemli olayın bu günde meydana gelmiş olmasından dolayıdır. İslam öncesi dönemde meydana geldiği rivayet edilen bu önemli olayları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

1. Hz. Âdem’in tövbesinin kabul edilmesi,
2. Hz. Nuh’un gemisinin Allah’ın izniyle tufandan kurtulması,
3. Hz. İbrahim’in, Nemrut’un ateşinden kurtulması,
4. Hz. Yakub’un oğlu Yusuf’a kavuşması,
5. Hz. Musa ve İsrailoğullarının Kızıldeniz’i geçerek Firavun’un zulmünden kurtulmaları,

Aşûre günü İslam tarihi açısından da önemli bir gündür. Birçok peygamberin hayatında olumlu olayların gerçekleştiği bu gün, ne yazık ki, Müslümanlar için büyük üzüntü sebebi olan elim bir olay meydana gelmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in, “Cennet gençlerinin efendileri” diye övdüğü (Buharî, Menakıb, 22)  sevgili torunlarından Hz. Hüseyin ve birçok yakını hicrî 61. yılda Kerbela’da şehit edilmiştir.

Bugün bizlere düşen bütün Müslümanları derin bir üzüntüye sevkeden bu ve benzeri acı olaylardan ders çıkarmak; her türlü fitne, fesat ve yıkıcı hadiseler karşısında daima sağduyulu davranarak, kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi korumaya çalışmaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle başta Hz. Hüseyin olmak üzere tüm Kerbela şehitlerine Cenâb-ı Hak’tan rahmet diliyor; bu mübarek ayın aziz milletimizin, İslam âlemi ve tüm insanlığın huzur ve barışına vesile olmasını Yüce Mevlamızdan niyaz ediyorum.