Yol Medeniyetse Camiler Kültürümüzdür

108

 

Türk milleti tarih sahnesine çıktığında şu andaki birçok milletin izlerine dahi rastlanmıyordu. Böyle olmasına rağmen ne yazık ki kalıcı eserler bırakma konusunda, diğer milletlere nazaran pekte başarılı sayılmayız.

Bunun tabi olarak birçok sebepleri vardır. Türklerin ilk çağlardan itibaren göçebe bir hayat tarzını benimsemiş olmaları, sık, sık girilen savaşlar, yıkılan devletler bunlara vereceğimiz örneklerden bir kaçı sayılabilir.

Son Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini ele alacak olursak, kuruluşundan bu yana Atatürk dönemi hariç, gelen hükümetlerin izlediği politikalar, kendisinden önce gelen hükümetlerin yaptığı icraatları kökünden değiştirmek olmuştur.

Aksayan, işe yaramayan yanlış icraatlar daha güzeli yapılmak üzere tabi ki değiştirilecek, değişmesi de gerekir lâkin devletlerin milli hedefleri olmalı, tarihten gelen kültür varlıklarını koruyup geliştirmek için çaba sarf edilmelidir.

Oysa hadi geçmiş hükümetleri es geçelim, son on yıllık AKP döneminde değişen bakanlıklar arasında bir araştırma yapacak olursak, her yeni gelen bakan, bir öncekinin icraatlarını ters yüz etmiştir. Buna en büyük örnek ise Milli Eğitim Bakanlığı’dır.

Günümüz Türkiye’sinin son tartışması, Ankara belediyesinin O.D.T.Üniversitesi‘nin içinden geçecek olan yol anlaşmazlığı. Kim haklı kim haksız ona karar verecek veya konu hakkında fikir yürütecek değilim. Yalnız sayın başbakanın “önünde cami bile olsa oradan yol geçecekse o camiyi yıkarız” sözünü çok talihsiz söylenmiş bir söz olarak nitelendiriyorum.

Camiler bin dört yüz yıllık Türk-İslâm aleminin kültür mirasıdır. İslam’ın sembolüdür. Öyle yol medeniyettir mazereti uydurulacak kadar basite indirgenecek bir mevzu değildir. Camilerimizin imarında emek vardır, alın teri vardır, sanat ve incelik ruhu vardır. Üzerinde bir milletin top yekün kültürü vardır. Kültür, milletlerin kendilerine ait olan öz değerleridir ve yaşatılması gerekir. Medeniyet ise dünya milletlerinin ortak amacıdır. Milletleri birbirinden ayıran özellikler örf, anane, gelenek ve kültürleridir.

Keşke böylesi olaylara siyaseten seçilmiş konulardan bihaber siyasetçiler değil’de konunun uzmanları oturup tartışarak düşüncelerini sergileseler herhalde hem bu kadar gürültü kopmaz, hem’de daha isabetli kararlar alınırdı.

Yukarıda saydığım aksaklıkları alt, alta sıralayacak olursak ünlü Fransız düşünür Bodin’in şu sözü hiçte yabana atılacak cinsten değil:

“Her ülkede bilgeler ve erdemliler pek az sayıdadırlar. Öyle ki çok defa, en sağlam ve en değerli insanlar, tedbirsiz bir halk edibinin veya hayasız bir politikacının ihtirası yüzünden, çoğunluğun baskısına boyun eğmek zorundadır. Oysa hükümdar, bu değerli azınlığı koruyabilir, kâmil ve dirayetli kimseleri işbaşına getirebilir. Halbuki halk veya zadegân (soylular) hükümetlerinde, ister istemez akıllılar da, deliler de meclise girer”.