Zafiyet

119

 

İnsanoğlunda olduğu gibi devletlerin devamlılığını sağlayan yegane şeylerin başında da “zafiyet göstermemek” yatar.

Zafiyet yani zayıflık, güçsüzlük gösteren bir devlet eninde sonunda yıkılmaya mahkum olur. Nitekim bunun en güzel örneğini yakın tarihimizde Osmanlı’da görmekteyiz.

Zira son dönem Osmanlı’ya dair uluslar arası kamuoyunda “hasta adam” benzetmesi yapıldığını, bunun akabinde gösterilen zafiyetle birlikte devletin parçalanarak dağıldığını tarih bize anlatmaktadır.

Ünlü ilim adamı İbn-i Haldun devletlerin yaşam sürelerini insana benzetmektedir. Devletlerin de insanlar gibi doğduğunu, büyüdüğünü, geliştiğini ve nihayetinde zayıflayıp dağıldığını ifade eder.

İbn-i Haldun’un teorisine göre devletler zaman içerisinde aşama aşama zafiyete uğradıkları gibi bazen de devleti yönetenlerin aldıkları yanlış karar ve politikalar doğrultusunda da zafiyet içerisine düşebilir.

Kademeli olarak meydana gelen devlet zafiyetlerinde alınan tedbirlerle bu zafiyeti yavaşlatmak mümkün olabilmektedir.

Nitekim son dönem Osmanlı tarihinde II. Abdülhamid döneminin, ülkenin içerisinde bulunduğu zafiyetin uygulanan politikalarla belli bir süre durdurulduğu dönem olarak tarihe geçtiği bilinmektedir.

Kanaatimce bir devletin geleceği açısından en tehlikeli olan, daha gelişmekte iken, kendisini yönetenlerin aldığı yanlış karar ve uyguladığı politikalar neticesinde dağılma sürecine girmesidir.

Yine İbn-i Haldun gibi insan hayatından misal vermek gerekirse, bu durumu, depresyona giren birinin yanlış tedavi sonucu intihara sürüklenmesi şeklinde ifade edebiliriz.

Ülkemiz son yıllarda alınan yanlış kararlar, uygulanan yanlış politikalar sonucunda adeta depresyona girmiş insan profili çizmektedir.

Madem devlet hayatı da insan hayatı gibidir deniliyor, o zaman insanoğlunda olduğu gibi yakalanılan her hastalığın da bir çaresinin olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Kanaatimce ülkemizin içerisinde bulunduğu depresif ve zafiyet içeren durumun çaresi kendi iç dinamiklerimizde yatmaktadır. Bugün her ne kadar dış mercilerden kendimize reçete istense de, verilen reçetelerin hastalığa derman olmadığı ortadadır.

Yanlış uygulanan tedavilerin insanları nereye götürdüğü aşikarken, aynı sonuçların devletimizde görülmemesi için geçmişimize bakıp, tarihimizden çıkartılan reçetelerle en kısa zamanda zafiyetsiz günlere dönmek dileğiyle…