Mete Han Hun İmparatoru Teoman Han’ın Oğludur. Teoman Han M.Ö. 200 de Hun siyasal birliğini sağlayarak tarihle ilk Türk Devletini kurdu.
Babasının yerine Hun İmparatoru olan Mete Han 35 yıl hükümdarlık yaptı, ülkesinin sınırlarını Hazar denizinden Büyük Okyanus kıyılarına kadar genişletti. Çin ile Han sülaleleri arasındaki karışıklıklardan faydalanarak M.Ö. 202 yılından itibaren her yıl Çin’e akınlarda bulundu. Kuzey Çin’de Şansi eyaletini ele geçirdi. Çin seddini geçerek 300 bin kişilik Çin ordusunu savaşta yenerek zor durumda bıraktı. Af dileyen Çin İmparatorunu yıllık vergiye bağladı. Kuzey eyaletleri almak şartı ile serbest bıraktı.
Mete Han’ın Çin İmparatoruna yazmış olduğu mektup, Mete’nin gücünün büyüklüğünü göstermesi bakımından çok önemlidir.
” Yay çekebilen tüm kavimleri tek bir aile gibi birleştiler. Kuzeydeki ülkelerin hepsi halen egemenliğim altındadır. Ülkemde düzeni ve güvenliği sağladım. Herkes huzur içinde yaşamaktadır. Gönderdiğim bir deve, iki cins at, dört araba ve sekiz koşum atın kabulünü rica ederim. Majesteleri eğer benim ve Hunlarımın Çin seddine yaklaşmamızı istemiyorlarsa elçimin oraya gelişine kadar geri çekilmeleri gerekir!”(1)
Mektupta hem kibar hem de tehtidkar bir ifade kullanan Mete Han, Çin İmparatorundan işgal ettiği kuzeydeki topraklardan çekilmesini istemektedir. Daha sonra Çinliler Hunların isteklerini yerine getirmek zorunda kalmışlardı. Hunların yaşadıkları uçsuz bucaksız bozkırlar, tarım için elverişli değildi. Ekonomik uğraşları hayvancılıktı. Genellikle at ve koyun beslerlerdi. Hayvanlarını beslemek için yaylak ve kışlak iki bölge arasında bir hayat sürmek zorunda kalırlardı. Hun ekonomisi için ticaret çok önemli idi. Çin den başlayarak İç Asya’dan geçerek Karadeniz’e ulaşan İpek yolu, Çinliler ve Hunlular arasında uzun yıllar devam eden egemenlik savaşlarına neden olmuştu.
Metehan, Çin’i fethederek oraya yerleşebilme imkanına sahipken bunu yapmadı. Bozkırda kalıcı bir barış istiyordu. Çin’e karşı uyguladığı politika güvensizlik ilkesi üzerine kurulmuştu. Çin’e kesinlikle yerleşmemek ve uzak durmak, Çin’i baskı altında tutarak güçlenmesini önlemek, Çin’deki pazarları faal tutmaktı.Metehan barışın sürekliliğini sağlamak için Çin sarayı ile Hun sarayı arasında akrabalık kurulmasına önem veriyordu. Metehan’dan başlayarak Çin prensesleri ile Hun hakanlarının evlenmesi gelenek haline geldi. Metehan, böyle bir evliliğin her iki toplum arasındaki siyasi ve ticari ilişkilerin olumlu şekilde etkileyeceğini düşünüyordu. O sırada eşi de zaten bir Çinli idi.
Çin Hükümdarı Kao-Tsu ölmüş, ülkeyi yaşlı kraliçe Lü yönetiyordu. Metehan bu fırsatı değerlendirmek istedi. Kraliçe ile evlenmeye karar verdi. Hun-Çin ilişkileri bakımından sayısız faydası olacağını düşünüyordu. Çin’e yerleşmeden sıkı kontrol altında tutma imkanı olacaktı. Bu düşüncelerle kraliçe Lü’ye mektup yazdı. 2200 yıl önce yazılan aşk mektubunda şunlar yazılı idi:
“Ben Metehan ;
Ben artık yalnız ve ayakları üzerinde duramayan bir hükümdarım. Irmaklar ve göller arasında doğdum. Sığırlar ve atlar arasında, geniş ovalarda büyüdüm. Sık sık Çin sınırlarına geldim. Şimdide Çin’i ziyaret edip şöyle bir gezmek istiyorum. Siz majesteleri de bir dul olarak yalnız oturuyorsunuz. Ben de tek başına ayakları üzerinde duramayan biri olarak tamamı ile yalnız oturuyorum. Bizler, yani iki hükümdar için artık bir mutluluk kalmadı. Bizim için teselli ve zevk olabilecek bir şey de yok. Sizin neyiniz varsa onu alarak neyiniz yoksa onu vererek karşılıklı değiştirmek istiyorum. “(2)
Bu mektup Çin sarayında şok etkisi yaratmıştı. Böylesi bir evliliğin ne anlama geleceğini herkes çok iyi biliyordu. Kraliçe bu güçlü ve tehlikeli komşusunu kırmamak için ona bir mektup yazdı. Saçları ve dişleri dökülmüş ihtiyar bir kadının, Metehan gibi bir hükümdara layık olmadığını belirterek gönderdiği hediye ve güzel cariyeyi kabul etmesini istedi. Kraliçenin kibar mektubuna Metehan ısrarcı olmadı.
Kraliçe Lü’nün Metehan’a cevabı;
” Hun imparatoru benim mütevazi devletimi unutmamışlar. Ayrıca, bir de mektup göndermeyi düşünmüşler. Benim alçak gönüllü devletim, şimdi korku ve dehşet içinde bulunuyor. Artık gücümün azaldığı bu günlerimde kendi kendime düşünüyorum. Çok ihtiyarladım. Nefes darlığım da var. Saçlarım ve dişlerim dökülüyor. Ayaklarımda yürürken normal adımlarını kaybetti. Siz Majesteleri Hun imparatoru benim hakkımda yanlış bilgi edinmiş olmalısınız. Bundan dolayı bize gücenmeniz yerinde olmaz. Ayrıca bundan dolayı benim mütevazi devletimin hiç bir suçu yoktur. Sizden özür dilemeyi yerinde görüyorum. Ben, size layık olmasa da iki takım Atla çekilen iki imparatorluk arabası sunuyorum. Onlara binerek gezebilirsiniz.(3)
1-2-3-Tarihin Sırlar Odası-Dr. Orhan Yeniars-İyi Bir İnsan Yay.-2009-S.129-130-131
2-3-Türk İmparatorluk Tarihi-M. Orhan Bayrak-Bilge Karınca Yay.2006-S.29
2-3-Büyük Hun İmparatorluğu-Prof.Dr.Bahattin Ögel-Kültür Bak. Yay.-1981-C.1-S.429-434
Hayat Yayınları.