AB’ye Yönelişin Başka Yönleri

98

 

Türkiye, çok enteresan değişimlere sahne oluyor.

Türkiye, çok dikkat çekici söylemlerle yankılanıyor.

Özellikle  AB’ye yönelişteki ısrarlı tutumlar; ille de girilmesi gerektiği yolunda çeşitli fikirler ileri sürmeler.

Ya AB, başka büyük yok, gibisinden seslerin yükselmesi.

Ya AB, başka çıkar yol yok, şeklindeki görüşler.

Ya AB, başka alternatif yok , türünden deyişler.

Türk insanını, acı acı düşündürüyor ve düşündürmeli.

Bu kilişe söz ve deyişlerde biraz da, gelecek endişesi sezilmiyor mu?

Bu slogan-vâri ifadelerde, az da olsa kendi devletine karşı güvensizlik duygusu hissedilmiyor mu?

Bu tutkulu söylemlerde Türk Mahkemeleri’ne itimatsızlığın payı yok mu?

Bu ısrarlı tempo tutuşlarda bir nebze de olsa, Millî Devlet anlayışına ters düşüş sırıtmıyor mu?

Daha da ileri gidersek bu aşırı AB tutkusunun temelinde  -dilimiz varmıyor ama-  çok az da olsa, Türk Ordusu’na bakıştaki sakatlık kendini göstermiyor mu?

Bütün bu AB yönelişlerinde, yurttaki maddî-mânevî arayışlardan artık ümitlerin kesildiği mânâsı çıkmıyor mu?

Bu durumda hem devlete hem vatandaşa bir âcil durum değerlendirmesi yapmaları gerekiyor.

Bu durumda devlet kendisine çeki düzen vermeli. Acaba nerede hatâ yaptım diye kendini yoklamalı. Kendini sorgulamalı.

Halkın ise her şeye rağmen devletinden asla ümit kesmemesi gerekir. Hakkını devletten istemesi, hakkını devlette, devlet eliyle araması icap eder. Kanunlar çerçevesinde, bunun yoğun gayreti içinde olması lâzım.

Bâzı hatâ ve eksikliklerden dolayı devletine asla küsmemesi, devletine kat’a burun kıvırmaması, devletini zinhar bir kenara itmemesi hayatî  bir önem taşır.

Öyleyse hukukunu Avrupalarda aramamalı. AİHM’ne gitmemeli. Zira bu bir zülldür. Zaten iyi gözle bakılmıyan Türkiye’nin aleyhine bir davranıştır. Çünkü Türkiye, Avrupa nazarında peşinen mahkûm edilmiştir edildiği kadar.

Buna bir de biz katkıda bulunarak; onların Türkiye aleyhdarlığında derinleşmelerine fırsat vermiyelim. Onların eliyle gelecek bir hakkın; hak değil aslnda zillet olduğunu bilelim. Avrupa’yı sevindirip, devletimizi onların gözünde daha da küçültmeyelim.

Fakat devlet de kendisine bir çeki düzen versin. Bir oto kritik yapsın. Vatandaşına güvensin. Devlet-vatandaş arasındaki var olan köprüleri takviye edip kuvvetlendirsin.

Demek ki AB’ye bu denli sarılmanın temelinde, halkın bâzı tedirginlikler içinde olması yatıyor. Öyleyse devlet ne yapıp etsin, milleti üzen bâzı yersiz sıkıştırmalardan uzak dursun. Devlet ne yapıp etsin, kendini halka tam manasıyla sevdirmenin yolunu bulsun. Zaten bu, devlet olmanın da bir gereği. Velhasıl halktan devlete saygı yükselmeli. Devletten halka sevgi inmeli. Çünkü ancak bu anlayış ve davranışla devlet-halk kenetlenmesi gerçekleşir.

 

1073 – 1074

 

 

Önceki İçerikTürk Aydınlar Ocakları Kosova’da(1)
Sonraki İçerikGezi Parkı ve Hitapta Edebi Aşmak!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.