Kaliteli yaşamak ve yüksek kaliteli bir insan olmak için çalışmamızı ve işimizi sevmemizin gücü ve etkinliği, zannettiğimizden çok daha fazladır. Çalışarak hayatımızı, geçinecek paramızı, profesyonelliğimizi, ustalığımızı ve sosyalliğimizi kazanırız. Her işin kendisine göre, bir üstün tarafı vardır. Bu üstünlük biraz da çalışanın işe verdiği önem ve değer ile yükselir. İlk başlarda meslek seçimi biraz acemiliğe ve maddi durumların yönlendirmesine bağlı olsa da, daha sonraları işimizi değiştirme veya geliştirme imkanlarını da oluşturabiliriz.
Her ne şekilde olursa olsun, hangi işle meşgul olursak olalım, hangi mesleği seçersek seçelim. Her meslek kutsaldır. Hakkıyla ve gereği gibi icra edildiği zaman, insana ekmek yedirir ve yaşamını kaliteli kılabilir. Bunun için ilk şart çalışılan işi, iş arkadaşlarını, verilen emeği ve iş ilişkilerini sevmektir. Bir filozof şöyle der: “Eğer siz en iyi fare kapanını üretirseniz, dağ başında dahi olsanız gelir sizi bulurlar.” Bir başkası da şöyle der: “Ne yapıyorsanız en iyisini yapın. Sokakları dahi süpürüyorsanız, sevgiyle, şevkle, coşkuyla, isteyerek ve severek yapın.”
Sevilerek ve saygı duyularak yapılan her iş güzeldir, verimlidir ve etkindir. Gönülsüz, sevgisiz, ilgisiz, zoraki, itekleyerek, homurdanarak, şikayet ederek, yüksünerek yapılan hiç bir iş verimli ve kaliteli değildir. Hepimiz iyi biliriz, halk arasında şöyle bir deyiş vardır: “Gönülsüz sevişin kör oğlu olur” derler. Çalışmak, üretmek, paylaşmak, kazanmak, güç vermek, desteklemek ve gönül vermek bir işin olmazsa olmazlarındandır.
İşimizin ve çalışmanın severek yapılmasının birçok güzel sebebi vardır:
1. Öğreniriz: Çalışmadan öğrenemeyiz, öğrenmek için sevmek, ilgilenmek, duyarlı olmak, hakkıyla ve gereği gibi çalışmak gerekir.
2. Kazancımızı elde ederiz: Çalışmadan, üretmeden, desteklemeden, amirlerimize ve patronlarımıza değer katmadan kazanç elde edemeyiz. Kazancımız olmazsa da, geçim sıkıntısı yaşayarak, kaliteli yaşamımıza ket vurmuş oluruz.
3. Sosyalleşiriz: Kaliteli yaşamın ve yüksek kaliteli insan olmanın en önemli unsurlarından olan, beşeri ilişkileri pozitif yürütebilme amacına insanların arasında, özellikle de çalışma ortamında ulaşabiliriz.
4. Yaşamımıza değer katarız: Çalışılmayan, eylemde bulunulmayan, üretilmeyen ve paylaşılmayan bir hayattan zevk almak mümkün değildir. O zaman pusuya yatmış olan, can sıkıntısı, zaman öldürme, atalet, tembellik, uyuşukluk, vurdumduymazlık, obezite, fakirlik, dedikodu, bahane bulma, mazeret üretme, suçlu arama gibi kaliteli yaşam hırsızları, üzerimize hücum edeceklerdir.
5. Bilgelik yolunda mesafe katederiz: Çalışmadan, öğrenmeden, problemleri çözmeden, iyi insan ilişkileri kurmadan, beynimizi cilalamadan, akıl paraşütümüzü hakkıyla açmadan, sorunları öğretmenlerimiz olarak görmeden, bilgelik yolunda ilerleme kaydedemeyiz.
6. Farkındalık yaratmak için: Herhangi bir konuda özel yetenekleri geliştirmek, yeni bir ürün veya buluş oluşturmak, hiç kimsenin aklına gelmeyen bir yeniliği projelendirmek ve üretmek, emsallerden ve meslektaşlardan daha fazla, rasyonel ve etkin çalışmak, bir hobide zirveye çıkmak, insanın çevresindekilere göre farkındalık yaratmasıdır. Her türlü farkındalık, insana bir kalite, değer ve üstünlük katar.
7. Sağlığımızı ve kalitemizi koruruz: Çalışan insanın hem bedeni hem de ruhu aktif halde olur. Yani bir çeşit spor ve egzersiz yapar. Düzenli ve bilinçli egzersiz, yüksek kaliteli bir yaşamın olmazsa olmazlarından olduğuna göre, severek çalışan bir kişinin vücudu pozitif hormonlar üreteceği için, hem sağlıklı olacak, hem de hayattan zevk alacaktır.
8. Problem çözme uzmanı oluruz: İşinde ve hayatında sürekli, düzenli ve severek çalışanlar, uzmanlaştıkça problemleri veya sorunları daha kolay çözer hale gelirler. Çünkü, çalışırken, ustalaşırken, anlamlı işleri çözümlemek ve başarmak gerekmektedir. Problem çözücüler, soruna değil çözüme odaklandıkları için, problemleri bir kriz, kaos, panik ve stres unsuru olarak değil; bir öğretmen, yükselme basamağı, tecrübe unsuru, başarma zevki, kazanma mutluluğu ve bilgelik yolunda merdiven basamakları olarak görürler.
9. Seversek sevgi üretiriz: İşimizi, iş yerimizi, iş arkadaşlarımızı ve çalışmayı seversek, asla yorulmak nedir bilmeyiz. Sevilmeden, zoraki, korkuyla, üzüntüyle, telaşla, tedirginlikle ve gönülsüz yapılan işler mutlaka sakat olurlar. Grup dinamizmi, aidiyet duygusu, takım ruhu, paylaşmak, üretmek, kazan-kazan, yardım etmek gibi kaliteli insan olma unsurlarına ulaşmak için de, kendimizi, işimizi, arkadaşlarımızı ve çevremizi sevmekle olur. Hem de karşılık beklemeden sevmekle…
Testinin dışına ancak içindekini sızdırdığı gibi, kişilerde ve gruplarda sevgi, saygı, hoşgörü, affetme, yardımlaşma, onore etme, motive etme gibi güzel hasletler olursa, bu güzellikler diğerlerine de bulaşarak, çığı gibi büyüyecek, pozitif ve kaliteli bir çalışma atmosferi meydana gelecektir.
Sevmenin ve sevginin sağladığı bu güzellik ve kaliteler göz ardı edilerek; çalışma bir baş belası olarak görülürse, amirler ve patronlar sürekli şikayet edilirse, sürekli suçlu aranırsa, çalışmamak için sürekli bahaneler uydurulursa, güzelim pazartesi sendrom suçlamasıyla tukaka edilirse, çalışmak için eşref saatinin gelmesi beklenirse, iş beğenilmezse, iş sevilmezse, iş arkadaşlarıyla olması gereken dostluklar kurulamazsa, sürekli iş değiştirilirse, mutlu olmak şartlara bağlanırsa, sahip olunan imkan ve nimetlerin kıymeti bilinmezse, sevmenin ve sevginin olması gereken pozitif gücü, negatife döndü ve kanatlandı gitti demektir.
Selam, sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz…