Yaratıcımız, “sizlere gecelerini örtü yaptık, uyuyup dinlenesiniz” diye buyurmaktadır. Tıp bilimi, vücut hücrelerimizin saat 23 ile 03 arasında yenilendiğini ispat etmiş durumdadır. Yatsı namazının isminin de yatmakla ilgili olduğundan dolayı, muhtemelen yatma zamanını belirttiği muhtemeldir. En güzel ve verimli uyku süresinin 7-8 saat arası olduğu, 9 saatten fazla uykunun da metabolizmaya zararlı olduğu uzmanlarca belirtilmektedir.
Sabah kalkma zamanın da, sabah ezanı ve namazı olduğu bir aşikardır. Zira, günün en güzel, verimli, etkin, vücudu harekete geçiren, enerji veren, oksijeni bol, ümit veren, çalışmaya başlamak için en uygun zaman, sabah namazı ile birlikte güneşin doğma anıdır. Akşam güneşinin güzele, sabah güneşinin de kimin üzerine doğduğu hepimizce bilinen bir espiridir. “Sabahın şerri akşamın hayrından evladır” veciz sözü de bu iddiaları doğrular niteliktedir. Akşama kadar aktif bir şekilde çalışan, üreten, hareket eden bir bünyenin akşam erken saatlerde istirahate çekilme zorunluluğu vardır. Çünkü, ertesi gün yine şafakla birlikte çalışmaya ve üretmeye devam edilecektir. “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eserinin yazarı, Stephan R. COVEY, 7. alışkanlığa “baltayı bile” demektedir. Yani, kendini yenile, dinlen, enerji topla ki ertesi güne daha verimli ve coşkulu başlayabilesin.
Günümüzde görüyoruz ki, maalesef geç yatma ve geç kalkma, bir çoğumuz tarafından bir alışkanlık haline getirilmiştir. Arada bir olsa neyse, ama alışkanlık haline gelince, bilinçaltımızın olumsuzu olumluya çevirebilme yeteneği olmadığından, yeterince tekrarlanan olumsuz davranışları da, hafızasına kaydederek, otomatik pilotuna bağlamaktadır. En kötü kaliteli yaşam hırsızlarından olan mazeret üretme, burada da karşımıza dikilmektedir. “Ne yapayım öyle alışmışım.” O alışkanlığı nasıl oluşturduysak, onu söküp atarak, olumlu ve güzel alışkanlıkları da onların yerine koyma imkan ve gücümüz vardır. Tabi bu eylem, müthiş bir çaba, kararlılık, irade, güç ve istikrar istemektedir.
Gündüz onca verimli saatler varken tembellik yapıp bir şeyler üretemeyenler, geceden imdat beklemekte ve her bir şeyi gecede yapmaya çalışmaktadırlar. O zaman dinlenmemiz, hücrelerimizi yenileyerek enerji toplamamız gereken gecemiz, perişan olmaktadır. Bir de uyumamak için çay, kahve vb. uyarıcılar içilerek vücuda ikinci bir işkence yapılmaktadır. Bu durumda gece yapılan çalışmaların ne kadar verimli ve gerçekçi olduğu, hepimizce malum olsa gerektir. Üstelik, geç yatıldığı veya hiç yatılmadığı için de, günün tam başlama ve bereketli zamanında uykuya dalınmakta, günün en verimli zamanı olan ilk yarısı elden uçurulmaktadır.
Hem gecemiz, hem de gündüzümüz elden giderken, vücudumuzun sağlık, huzur ve kalite dengeleri de hızla bozulmaktadır. Erken yatsak dahi, sabah gereğinden fazla uyuduğumuz zaman, fazla uyku vücudumuzun verimlilik ve etkinliğini; uyuşukluk, pasiflik, hantallık, tembellik, durağanlık, dinlenememe vb. gibi hırsızlarla elimizden alarak intikam almaktadır.
O halde ne yapmalıyız?
Vücudumuzun bağışıklık sistemini güçlendirmek, yaşlanmayı geciktirmek, çalışma zamanımızın ve dinlenme zamanımızın her anını dolu dolu, coşkulu, heyecanlı ve dinamik bir şekilde geçirmek için, gecenin gizeminden yararlanmak için, ömrünü tamamlamış hücrelerimizin yerine yenilerini donatmak için, Rabbimizin buyruklarına uymak için, sağlıklı ve huzurlu bir ertesi güne başlayabilmek için, yüksek kaliteli bir yaşamın temellerini sağlam atabilmek için, akşam 10 da yatıp, sabah ezanla birlikte güne başlayalım. Akşam çok hafif ve sağlıklı gıdalarla beslenelim. Yatmadan 3 saat önce su hariç hiç bir şey yiyip içmeyelim. Zira duran bedenimizin yakıta değil, dinlenmeye ve kendini yenilemeye ihtiyacı vardır.
UNUTMAYALIM, olması gerektiği gibi güzel ve verimli bir uyku, sağlığımız, enerjimiz, huzurumuz, coşkumuz, dinamizmimiz ve yüksek kaliteli bir yaşamımız için olmazsa olmazlarımızdandır.
Selam, sevgi ve dualarımla.