Öcalan ile Erdoğan Görüşmesi

102

 

“İmralı’da görüşenler esasında Öcalan ile Erdoğan’dır.” Bu söz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘na ait. PR denilen halkla ilişkiler tekniği açısından ne denirse denilsin, kamuoyunda çok geniş bir kitlenin de olayı böyle tarif ettiği kanaatindeyim.

Sürecin danışmanları pazarlamacılık konusunda oldukça bilgili. İyi bir pazarlamacı en olumsuz özellikleri bile cazip göstermeyi becerir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en riskli operasyonu ile karşı karşıyayız. Fakat bu pazarlamacılar sayesinde olanların ciddiyetini kavrayanların oranı acaba ne kadar?

Başbakan Erdoğan kendisi açısından da “riskli bir süreci” yönetmek durumunda. Risk sadece muhalefetin tepkisi değil, Ak Parti içindeki Türk kimliğine sahip çıkması beklenen kitlelerin muhtemel tepkilerini yatıştırmaktaki güçlükten kaynaklamakta. Yapılan anketlere göre Orta Anadolu’da bazı illerde AKP oylarındaki dramatik düşüş bir işaret olabilir.

Bunun için, İmralı’daki cani mahkûmu muhatap alıp, müzakereyi başlatınca önce adına “Apo ile müzakere” denilemedi, “İmralı Süreci” denildi. Bakıldı ki bu tanım soğuk ve anlamsız, daha sıcak ve sevimli bir isim bulundu: “Çözüm süreci.

Kılıçdaroğlu’nun “herkesin bildiği sırrıfaş etmesini biraz “densizlik” veya “sürece zarar verici” dokuz kusurlu hareketten bir sayabilirsiniz. Ama netice değişmez: Terör örgütü liderinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletini muhatap olmak, müzakere etmek ve hatta Anayasa yapımına müdahil olmak noktasına getirmekle kendi cephesinden çok başarılı olduğunu itiraf etmek zorundayız.

Devletin resmi görevlilerinden sonra, Başbakan’ın ifadesiyle “terör örgütünün siyasi kolu” olan partinin temsilcilerinin İmralı’ya örgüt liderine gönderilip, “barış” ve “çözüm” için “Sayın Öcalan”ın görüşlerini BDPKK kanadına iletmesi sağlanacaktı.

Öcalan’ın BDP temsilcileri vasıtasıyla verdiği ilk mesaj şu oldu:  “Bütün taraflar bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var. PKK’nın da elinde tutsaklar var. PKK tutsaklara iyi davranmalı.”

Yani devletin hapishanesinde olan kendisi ve diğer PKK/KCK/BDP’ lilerin tutsak (esir) olduğunu ifade etti. Buna karşılık PKK’nın elinde olan sivil ve asker Türk vatandaşlar aynı kefeye konuldu.

Tutsak/esir savaş halindeki devletler için söz konusu olabilir. PKK kanadından mahkûm olup hapishanede olanlar, vatandaşı oldukları devletin kanunlarına göre suç işledikleri için hapisteler. Terör örgütünün elinde olanlarla bunları aynı kefeye koyarak yapılan açıklama PKK’nin egemen, bağımsız devlet hayalini ortaya koymakta.

Sızdırılan diğer bilgilere göre, Öcalan, hükümete de ulaştırdığı “Yeni yol haritası belgesi“ni ve  “Kürt Sorunu‘nun demokratik yollarla çözümü” konusunu anlatmış.

Öcalan, “Kısa sürede atılacak adımlara bağlı olarak sınır dışına çıkış söz konusu olacak. Örgüt hazırlıklı olsun. Silahların yerine siyasetin dönemi başlamalı” çerçevesinde değerlendirme yapmış. BDP kurmaylarına verilen bilgilere göre Öcalan, “En çok da Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınmasına bağlı” demiş.

******

Prof. Dr. Ümit Özdağ‘ın ifade ettiği gibi, “AKP’den gelen açıklamalar da AKP ile BDP/PKK arasında bir işbirliği ortamının doğduğunu gösteriyor. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu‘nun Taraf Gazetesine verdiği demece göre, Bu işbirliğinin üzerinde uzlaşılabileceği ifade edilen şartlar;

1)       Anayasadan Türk milleti kavramının çıkarılması,

2)       Adına ‘demokratik özerklik’ denilmese de Güneydoğu Anadolu’da mahalli idarelere devredilecek yetkiler ile fiili federasyonun kurulması ve

3)       Düşünce ve etnisite konularında tüm temel hak ve özgürlüklerin kabul edilmesi üzerinde uzlaşılıyor.”

“AKP-BDP/PKK ittifakının amacı İstiklal Savaşı’nın eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmektir. Türk milletinin elinden devleti, siyasal kimliği alınıp, egemenliği tasfiye edilecektir. Türk milleti bir etnisite derecesine indirgenmektedir.”

Prof. Dr. Ümit Özdağ can yakıcı soruyu sorup cevabını veriyor: “Böyle bir gelişme, normal şartlarda bir millet savaşı kaybettiği zaman olur.

‘Türkiye bir savaşı kaybetti de Türk halkının haberi mi yok?’

Bu sorunun cevabı ne yazık ki,  ‘Evet’  Türkiye bir savaşı kaybetti. Yenilgiyi Türkiye adına AKP kabul ediyor ve PKK’ya -taleplerini kabul ederek- teslim oluyor.”

Murat Karayılan, 12 Şubat 2013’te  “Açıkça söylemek gerekirse yenildiler, yenildikleri için de önderliğimizin yanına gidip diyalog kurma yöntemine başvurdular” diyerek PKK’nın durumu nasıl okuduğunu söylemektedir.”

******

PEZEVENK: Farsça pezevenk kelimesi Türkçe’ deki “pazarlamacı” veya “tezgâhtar” anlamına gelirmiş. Türkçe’ de ise bu kelime sadece kadın pazarlayan fuhuş tacirlerine ve bunlara benzetilenlere aşağılayıcı bir sıfat olarak kullanılmakta.

Süleyman Demirel Kırgızistan’a gittiğinde kendisine alkışlar eşliğinde “pezevenk” diye tezahürat yapılmış. Pezevengin Kırgızca’da “kahraman, yol gösterici” demek olduğu kulağına fısıldanınca, Demirel’in “teşekkür ederiiiim, asıl pezevenk sizlersiniiiiz” diyerek karşılık verdiği rivayet edilir.

Apo ile müzakere” veya “İmralı sürecini” yürütenlere, toplumun farklı üç kesiminin, kelimenin bu üç farklı anlamından birini düşünerek “pezevenk” sıfatını verebileceğini sanıyorum. Çünkü toplumda bir kesime göre bu süreci yönetenler “aşağılık vatan satıcısı” iken, bir kesime göre “başarılı birer siyaset pazarlamacısı”, bir diğer kesime göre de “kahraman, yol gösterici, kanaat önderi” kabul edilmekte.

Önemli olan herkesin kendi anladığı dilden meramını ifade ederken hissettikleri olsa gerek. Türk’çe konuşup hissedenlerin projeyi yürütenlere hangi anlamda pezevenk dediklerinin takdirini sizlere bırakıyorum.

 

 

Önceki İçerikTimsal Karabekir’i Dinlerken
Sonraki İçerikTürkiye Almanya Olacak
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.