İnsanca Yaşamak

119

 

Şu sevimli küçük yaratıklar;

Maymunlar.

Bazen boylarından büyük gürültü, patırtı koparırlar

“Yaratılış teorisi” mi?

“Darwin’ in Evrim teorisi “mi?

Tartışmaları şöyle bir göz önüne getirin, ne kızılca kıyametlerin koptuğunu dün gibi hatırlarız.

Yarın daha büyük fırtınaların kopmayacağını kimse garanti edemez.

Tamamıyla tartışmaların kavganın gürültünün sembolü olacak değiller ya bazen de kayıtsızlığın sembolü oluveriyorlar.

Yan yana üç maymun.

Bir duvara ilişmiş ya da bir masanın kenarına oturmuş, biri kulağını, diğeri gözlerini bir diğeri ise ağzını tutmuş, vaziyette görürsünüz.

Görmedim

Duymadım

Söylemedim

Bu durum toplum hafızasına öylesine nakşedilmiştir ki; duyduklarını gördüklerini söylemeyenlere “üç maymunu oynuyor” yaftası yapıştırılmıştır.

Dahası var.

Maymunlar üzerine araştırmaları ile ünlü Emory Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Profesör Frans de Waal, yaptığı deneyde maymunların adil olmayan yaklaşımlar karşısında nasıl tepki verdiklerini gözlemlemeyi amaçlıyor.

Maymunların kafeslerinin içine küçük taşlar konuluyor. Laboratuvar görevlisine taşı veren maymun, görevliden bir salatalık alıyor. Her iki maymuna peş peşe yirmi beşer taş verilip bir o kadar salatalık alıp yiyorlar.

Maymunlar aynı işi yapıyor ve aynı ödülle ödüllendiriliyor.

Daha sonra, maymunlardan birine salatalık veriliyor ve maymun salatalığı keyifle yemeye başlıyor, ödül olarak diğer maymuna üzüm veriliyor.

Salatalıkla ödüllendirilen maymun bunu görünce elindeki salatalığı laboratuvar görevlisine geri fırlatıyor. Diğer maymuna üzüm verildiğini tekrar görünce yeri yumrukluyor, kafesin demirlerini çekiştiriyor, kafesin içerisinde öfkeyle bir o yana bir bu yana saldırıyor.

Aynı işi yaptıklarında aynı ödülle ödüllendirildiklerinde oldukça uysal davranan maymunlar, aynı emeğe farklı ödül verildiğinde tabir caizse kıyamet koparıyorlar.

Bu olay, adil olmayan davranışların, canlı doğasına aykırı bir durum olduğunun göstergesidir.

Bilinen o ki; İnsan yaratılmışların en mükemmelidir. Bu mükemmeliyetin fiziksel özelliklerden kaynaklandığını söylemek doğru bir yaklaşım değildir.

İnsanı diğer canlılardan farklı kılan zihinsel üstünlüğüdür.

Diğer canlılardan zihinsel üstünlüğümüz var ise;

Mikro ve makro çerçevede etrafımızda cereyan eden haksızlıklar karşısında neden “dut yemiş bülbül” gibi susuyoruz?

Yoksa her birimiz kendimizi bu haksız işleyişin birer parçası olarak mı görüyoruz?

Bu sözlerimden “anarşiyi teşvik ediyor” algılaması çıkarmaya kimse kalkışmasın, demokratik tepki ile anarşist tavrı birbirine karıştırmayalım.

Lakin ben öyle bir kültürün ürünüyüm ki; kültürümün temel bileşenlerinden birisi olan inanç sistemimde, akli melekeleri yerinde olmayan, diğer bir ifade ile aklını kullanamayan, dini vecibelerini yerine getirmekle yükümlü kılınmamıştır.

Kısacası kültürümüzde akıl motor gücü olarak en önde yer almaktadır.

O halde

Bu şekilde, ilkesiz ve tepkisiz yaşamanın esbab-ı mucibesi nedir?

Geriye kala kala;

Ya öğretilmiş bir yaşam,

Ya emredilmiş, dikey yapılanmayı kabullenmiş bir hayat,

Ya da inkâr edilmiş bir kimlik ve bastırılmış bir kişilik ile insan onuruna yaraşmayan ve yakışmayan bir yaşam modelleri ile karşı karşıyayız. Adil olmayan davranışlar karşısında maymunların vermiş olduğu tepki takdire şayandır.

Şöyle bir silkelenip, yaradılışımızın şifrelerini hatırlayarak kefenlerimizi yırtıp atmalıyız.

Diğer canlılar içerisindeki farkındalığımızın farkına varıp, diğer canlılardan ayrı insana özgü sıra dışı yaşama, tırnaklarımızla tutunup, insanca yaşamalıyız.