Eğer imkanınız olduğu halde Üsküp’ü görmediniz, Prizren’de bir gün de olsa yaşamadınız, Saraybosna’da olmadınız, bölge halkıyla sohbet edip evlad-ı fatihanla tanışmadınız ise çok şey kaybetmişsiniz demektir. Ben bunu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Marmara Grubu Vakfı’nın İstanbul Basın Müzesi’nde ortak düzenledikleri “Eski Yugoslavya-Yeni Makedonya Kültür ve Medya Paneli”nde bir kez daha hissettim.
Anadolu Ajansı Üsküp Temsilcisi ve Makedonya Radyo-Televizyon Kurumu Muhabiri Nedim Abaz ile Makedonya Bilimler ve Sanatlar Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Numan Aruç uçak saatleri dolayısıyla toplantıya gelemeseler de Makedonyalı Gazeteci, Müellif, Şair, Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı İlhami Emin anlattıkları ve dikkat çekmeleriyle yetti de arttı bile Balkanların dününü ve sonrasını anlamak açısından.
DEVLET TERBİYESİ VE UMURU GÖRMEK
Toplantıda Marmara Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver Makedonların beş ismi öne çıkardıklarını anlattı. Bunlar; Büyük İskender, Sultan Süleyman, Justinyen, Kemal Atatürk, Yahya Kemal ve son olarak Mehmet Akif Ersoy. Bunların tümünü hemşehri yani Balkanlı olarak kabul ediyorlar. Türkiye’de daha televizyon yokken ,Yugoslavya’da TV yayını ve az da olsa Türkçe neşriyat yapılıyordu. Sanatçı İlhami Emin de böyle bir görev üslenmişti. İlhamı Emin aynı zamanda Mareşal Tito’nun Türkçe tercümanlığını yapıyordu. Tito’nun Ankara’yı ziyareti sırasında İlhami Emin Çankaya’daki görüşmelere katıldı. Tito ve sadece Süleyman Demirel başkanlığındaki Türk Heyetiyle İlhami Emin vardı toplantıda. Yugoslav Büyükelçi Müeddip Ediç toplantı bitince “İçerde ne görüşüldü? Benim bilmem ve rapor etmem gerek?!” dediğinde İlhami Emin “Mareşal Tito’ya sor. Benim konuşmamam emredildi.” diyor. Galiba devlet terbiyesi öyle gerektiriyor.
SSCB zamanında bile İlhami Emin Türkiye’de tanınıyor. Özellikle sosyal demokrat kesimin bildiği bir isim. İsmet İnönü’nün Bülent Ecevit’e yenildiği CHP Genel Kurulu’nda İlhami Emin’e örtülü bir savaş yaşansa da İnönü ile randevuyu Ecevit alıyor! Bu da bir devlet terbiye ve geleneği.
TÜRKÇE YAYIN BALKANLARDA GERİLİYOR
Paneli yöneten Ahmet Özdemir Makedonya nüfusunun 2 milyon 200 bin olduğunu, bunun % 34’ünü Arnavut ve Türk müslümanlarının oluşturduğunu anlattı. Makedonya’daki Türk nüfus ise 80 bin, üç ayrı Türk Partisi’nden iki milletvekili bulunuyor ve bir bakan görev yapıyor.
Melami terbiyesine sahip ve herkesle barışık İlhami Emin daha sonra anlattı, anlattı, bilgilendirdi bizi ve istifade ettik. Şair İlhami Emin’e göre; Sezai Karakoç yaşayan en büyük Türk şairi. SSCB zamanında Türkçe Birlik gazetesini yayınlayınca yönetim tarafından “Türkçülük” ile suçlanıyor. Türkiye’de ise ihanet ile suçlanıyor. Üç suikast yaşıyor. Bugün ise Makedonya özgür, ancak 20 yıldır da Birlik Gazetesi, Sevinç ve Tomurcuk ve Kuş dergileriyle beraber yayınlanmıyor, kapandı. Konu Kırklareli Üniversitesi’nce doktora tezi olarak verilmiş. Resim çok düşündürücü.
Bağımsızlıktan sonra İlhami Metin’e iş verilmemiş, bir partiye üye olması gerektiği belirtilmiş. Hatta kızı da bundan nasiplenmiş. Görev alamayınca eşi ve sanatçı kızı Türkiye’ye gelmişler. Kız şimdi İstanbul Şehir Tiyatrolarında vazife yapıyor, eşi de İstanbul’da vefat etmiş, oraya da defnedilmiş. İlhami Metin şunları anlattı;
BİZ BİRBİRİMİZE BENZERİZ
-Makedonya’daki komünistler beni komünist düşmanı diye suçluyor, bizimkiler de neden “Tito’nun tercümanlığını üslendin” diye sorguluyorlar. Üç Türk partisi mevcut, üçe bölündük ve hepsi de birbirine karşı. Galiba minyatür bir Türkiye yaşıyoruz. Makedonya’da her taraftan Türk Televizyonları izleniyor, Makedon yayınları ilgi görmüyor. Üsküplü birine sorsanız Türkiye’nin bütün sorunlarını, bilir, ancak Makedonya’nınki umrunda bile değil. Oysa bizler evlad-ı fatihanız, burası bizim yurdumuz. Televizyondaki Yaprak Dökümü dizisini şimdi psikoloğ ve sosyoloğlarımız mevzu ettiler, inleceleme yapıyorlar.
İlhami Emin ilginç tespitlerde bulundu.
-Struga Şiir Akşamlarına Türkiye’den konuklar geldi. Bir kısmı “komünist şairlerle birlikte şiir okumam” dedi, çekip gitti, bir kısmı tam tersini yaptı, sarmaş dolaş oldu. Bizim bölünmemiz de böyle başladı. Bir örnek daha vereyim. Zaman gazetesi ilk Türkçe gazeteyi yayınladı Üsküp’te, sevindik. Zaman’ın arabasıyla Prizren’e gittik. Türk Bayrağının dalgalandığı bir yere arabamızı park edip, Zaman’ın Prizren Bürosu’na gittik. Sonra öğrendik ki, aracımızı park ettiğimiz yer bir başka Türk grubuna mensupmuş, hemen çektirdiler arabamızı.
BALKANLARDA EĞİTİMLİ İNSAN İHTİYACI
İlhami Emin’in anlattıklarının öteki bölümü de şöyle; “Sırbistan’da Osmanlı atalarımızdan sadece iki cami kaldı. Makedonya’da ise camilerimiz korundu. Ancak camilerimizin otantikliği sürekli kayboluyor. Türk eserlerini korumak için kadro ve kaynaklar yeterli değil. Bu konuda Arnavutlar daha hassas. Eğitimli Türklere ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Makedonya’da bugün için orta sınıf kayboldu. Ya çok zengin, ya da aşırı fakir insanlar var. Eskiden halkımızın çoğu yazın tatile çıkardı. Bu oran bugün %5’e düştü. Fikir üretilmiyor, telif hakları yok. İdealizm bitirildi. Bilgisayar ve internet kuşağı çocuklar okumayı bıraktı. Cehalet hat safhada.” Bir de örnek verdi buna;
-TRT bir yayınında Makedonyalı maruf birini anlatırken “kilisede doğdu” dedi. Doğrusu ise “Manastır’da doğdu” olacaktı. Manastır’ın bir şehir olduğunu maalesef bu yayıncı bilmiyordu. Bir yazımda Kur’an’dan bir alıntı yaparak “Cennet ırmakları; su, süt ve şerbet”demiştim. Bilgisayardan geçtim. Editör şerbeti almış, şarap yapmış, yanlış bilgilendirmenin dışında okuyucunun duyarlılığını da hiç hesaba katmamış. Örnekleri çoğaltabilirim, üniversite öğrencisi diyor ki “Babam Tetovalı, annem Kalkandelenli!” Çok yanlış, biri aynı şehrin Türk adı, ötekisi SSCB zamanında verilen ismi. Burada Balkan Araştırmaları Enstitüsü kurulması gerektir!.
TÜRK DİZİLERİ TÜRKÇEYİ YAYGINLAŞTIRIYOR
İlhami Emin bir buçuk saat kadar konuştu. Zaman hızla akıp geçti, sorulara zaman kalmadı. Son bölümde şunları söyledi;
-Bazı Türk tarihçiler Balkanların kılıçla fethedildiğini yazıyor. Sarı Saltuk kılıç ile gelmedi Balkanlara. Bilgi ile geldi fethetti. Bir Alperen’di. Bugün de Balkanlara bilgi ile gidilmelidir. Eğitimli insanlarla gidilmelidir. Balkanlarda bütün etnik gruplar dillerini korudular. Çingeneler bile dillerini korudu ve hala konuşuyorlar. Türkler, Sırplar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar her etnik grup dilini koruyarak kimliğiyle yaşadı. Ancak Sırplar, Yunanlılar ve Arnavutlar hala Makedonya’yı kendi toprakları saymaya, bunun mücadelesini vermeye devam ediyorlar. Hatta Yunanlılar Büyük İskender’in bile Yunan olduğunu iddia ediyorlar. Oysa İskender Atina’da olimpiyat oyunlarına bile kabul edilmemişti.
Makedonya’da tek Türkçe yayının Köprü Edebiyat Dergisi olduğunu anlatan İlhami Emin Türk dizilerinin Balkanlarda ilgiyle izlenmesinin Türkçe öğrenimini de teşvik ettiğini, Balkanlarda yalnızlık hisseden kadınlar başta Sırpların, Yunanlıların, Arnavutların bölgedeki bütün etnik grupların Türkçe öğrenmeye başladıklarına dikkat çekti.
Burada Dr. Akkan Suver araya girerek ” Moğolistan Cumhurbaşkanı ile bir görüşmemizde Türk televizyon dizilerinin ülkesinde de alakayla seyredildiğini ancak dizilerin devamını paraları olmadığı için satın alamadıklarını anlattı. Sorunu TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı Bülent Arınç Bey’e ulaştırdık. İbrahim Şahin Bey ile görüşerek, meseleyi çözdü. Artık Moğolistan’da da Türk dizileri gösteriliyor.”
İlhami Emin Fethi Paşa’nın Manastır’a dönüşü adlı şiirini ilk kez okuyarak paneli tamamladı. Fethi Paşa kimdi diyeceksiniz, Belgrad’da Osmanlı Büyükelçisi.
BALKAN ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Panelde Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz de konuştu. Köz, insan çürümedikçe şiirin ölmeyeceğini, Balkanlarda bir dağınıklık yaşandığını, ABD’nin bölgeyi kültürel bir işgale uğrattığını belirterek “Dil düşüncenin evidir. Türkiye kendi evini kurduğunda bölgedeki evler tamamlanır.” dedi ve dile sahip çıkmanın gereği üzerinde durdu.
Konuşmalar da bilgi eksiklikleri, çelişkileri ve yanlışlıkları vardı. Prizren’de Prof. Dr. Nimetullah Hafız’ın Başkanı olduğu kısa adı BALKAM olan Balkan Ülkeleri Türkoloji Araştırma Merkezi vardır. Önemli çalışmalar da yapmaktadır. Mehmet Akif Ersoy’a Balkanlardaki bütün ülkelerin sahip çıkması sevindiricidir. Hepsinin de hemşehrisi olması doğrudur. Çünkü Osmanlı Cihan Devleti zamanında Akif’in ata memleketi olan İpek’e bağlı Suşisa Köyü Sancak bölgesindedir. Suşisa köyü bugün Kosova sınırları içindedir ama, eskiden Sancak bölgesi kapsamındaydı. Dolayısıyla hepsine de bu hemşehrilik yakışıyor. Sancak bugün Yugoslavya’nın parçalanması ve yediye bölünmesiyle dört ülke sınırları içinde kalmıştır. Bunlar; Sırbistan, Bosna-Hersek, Kosova ve Makedonya. Sancak’ta halkın %95i ise müslüman ahaliden oluşur.
TUZAĞA DÜŞMEMEK VE 2023’Ü GÖREBİLMEK
Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Novipazar, Priştina, Saraybosna’da akademisyen, yazar, sanatçı, şair, yapımcı ve prodüktörlerin katıldığı uluslararası sempozyumlar tertip etmiş, İpek, Prizren ve Üsküp’te kültür ve sanat programları düzenlemiştir. Kısa adı EMU olan Avrupalı Müslümanlar Birliği de her yıl bir genel kurulunu bu bölge ülkelerinde yapmaktadır. Mesela Üsküp, Viyana, Saraybosna ve İstanbul’da EMU toplantıları gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca TİKA ve Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinin bölgeye katkısı had safhadadır. Üsküp’te halen parlamentoda milletvekili olarak görev yapan Behicüddin Şehabi Bey de bir sanat tarihçisi olarak bölgedeki çok sayıda Osmanlı eserinin tespit edilmesini ve ortaya çıkarılmasını sağlamıştır. İkinci Türk milletvekili de Erdoğan Saraç Bey’dir. Hadi Nezir Bey ise Devlet Bakanı olarak görev ifa etmektedir. Makedonya Türk Sivil Toplum Teşkilatları Birliği Başkanı Avukat Salih Murat da Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir. Bölgedeki Türk Kolej ve üniversiteleri(Üsküp’te Uluslararası Balkan, Bosna-Hersek’te Uluslararası Saraybosna ve Burç Üniversiteleri gibi) de hizmetin bir parçasıdır. Mehmet Akif Ersoy’un ata-dedelerinin köyü olan Suşisa da artık turizm hizmeti veren tur operatörlerinin programına alınmıştır. Herşey bardağın dolu veya boş tarafına bakmakla alakalıdır.
Burada batının hazırladığı bir de tuzak vardır. Balkan kelimesi Türk’ü, Osmanlı’yı, İslam’ı hatırlattığı için ABD ve Avrupa Ülkeleri Birliği Balkan ülkelerini resmi yazı ve konuşmalarında “Güneydoğu Avrupa Ülkeleri” olarak şartlandırmaya çalışmaktadır. Bu tuzağa BALKAM ve İTO düştü, başkaları düşmemeli. Aman ha!..