Milli Eğitim Sistemi Değişirken ve Okullar Açılırken!!!

106

 

Türk Milli Eğitimi 4+ 4+4 sistemi ile şekillenmeye çalışılırken, henüz ne anlatanlar, ne anlamaya çalışanlar tarafından anlaşılamadı. Başka ülkelerden alıntı olduğundan olacak ki, anlatanlarda bu sistemi henüz tam anlamadı ve anlatamadı. Eğitimle ilgili kime sorarsanız sorun size anlayabileceğiniz bir şeyler anlatamayacaktır, deneyebilirsiniz!

Öğretmen camiası da velilerde şaşkın vaziyettedir. Sık sık değiştirilen Milli Eğitim Sistemimiz nerede bir eğitim sistemi cümlesi görülürse balıklama üzerine atlanarak alınıp, başına da bir milli kelimesi konulunca işte sana bir Milli Eğitim Sistemi oldu şimdiye kadar. Şimdi ne olacak, nasıl uygulanacak, getirisi ve götürüsü nedir merak ediliyor? Başbakanın dershaneleri kapatma fikri ile birlikte o dershanelerde idame ettirilen ve geçimini sağlayan onca öğretmenimizin akibeti ne olacak? Bu soruları sormadan geçemeyeceğim.
Okullar karışık, velilerin kafası karışık… Eş durumundan mağdur olan öğretmenlerin sorunları bir türlü çözülemedi, başlı başına bir sorun olarak duruyor. Beş yaşındaki çocuğu okula başlatmak ve o çocukları sınıf öğretmenleri ile eğitmek çok daha kötü bir hezimettir. Çünkü sınıf öğretmenleri böyle bir eğitimle yetişmemişlerdir. Bu eğitimi anaokulu öğretmenleri almıştır. Ancak eski bakan Hüseyin Çelik Bey diyor ki “Ben durumu başbakana ilettim, bu sıkıntıyı mutlaka gidereceklerdir düşüncesindeyim.” Peki nasıl giderilecek? Örneğin eş durumundan ailesi farklı yerlerde kalmış, tayini olamayan parçalanmış öğretmen ailelerini başka alanlarda değerlendirebiliriz, diyor eski bakan. Böyle birşey olabilir mi? Sürekli öğretmen açığı olan bu ülkede çözüm bu mu?

Yetişmiş bir öğretmeni bir başka alanda çalıştırmak hem o öğretmene hem de bu ülkeye zulümdür. Sınıflarda yığılmalar olacaktır, bu da ayrı bir sorundur. Evin yanındaki okuldan belki de servisle daha uzaktaki okula gidilecektir. Buna hazır olmayan maddi durumu bozuk aileler bu yükün altından nasıl kalkacaklardır? Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken itidalli olmada fayda vardır.
İyice küçük yaştaki çocukların eğitimi o kadar da kolay değildir. Bu hususu öğretmenlere sormak lazım. Böyle olumsuzluklarla başlayacak okullarımız…Yine bir kuşak çocuğumuz zayi olmaya namzetmiş gibi görünüyor. Geçmiş zamanda okulumuzda ALTI yaş gurubu bir sınıfımız vardı, her nedense bu sınıftan Fen ve Anadolu lisesi kazanan bir veya iki kişi olmuştu. Otuz, otuzbeş kişilik sınıfta bu sayı yok denecek kadar azdır. Son beşinci sınıflar Fen ve Anadolu lisesi sınavlarına girdiğinde,(normal yaş) 48 kişilik sınıftan, bu öğrencilerimin çeşitli nedenlerden dolayı 7 tanesi sınava girmemişti, 28 öğrencim Fen ve Anadolu Lisesini kazanmışlardı. Sınıfımdaki yaşı 7-9 ay normalden küçük olan iki öğrencimde biraz zorlanmıştım.

Ben bir öğretmenim, gözlemim şudur ki; çocukluğunu yaşamadan çocuğu kurallar altına alırsanız, bıkkınlık ve bir müddet sonra da okulu sevmeme ile karşı karşıya kalınabilir, görüşündeyim. Onun içindir ki daha çok oyun yoluyla, sıkmadan, kırıp dökmeden eğitim yapılmalıdır. Müfredat yeni yayınlandı, bu müfredat uygulanırken inşallah geçmiş yıllarda uygulanıp, fiyasko ile biten ‘ Süper Liseler’ gibi olunmaz.

Türk çocukları kobay sanki, yabancı ülkelerde uygulanan sistemler perdeypey bu çocuklar üzerinde deneniyor. Bir ara Kredili sistem, bir ara Süper liseler uygulaması, harften cümleye, cümleden harfe, olmadı tekrar harften cümleye, not sisteminden puan sistemine vs. vs… Sürekli değişkenlikler devam etti ve bu zamana geldik. Alt yapıyı hazırlamadan tepeden inme sistem uyguladığınızda, o uygulanan zamandaki nesile haksızlık yapılmış olunuyor. Çünkü sonuçta üzerinde uygulama yapılanlar O anki hali hazırda okullarda okuyan öğrencilerimiz olacaktır.
Şimdi ise 4+4+4 sistemi ile hangi ülkelerden alındı ise, bizim bünyemize uyacak mı, uymayacak mı henüz anlamadığımız ve ilerde ne zaman değişecek sorusu şimdiden sorulması gereken bir sistemle karşı karşıyayız. Sistem bayağı bir gümbürtü çıkaracaktır. Özellikle seçmeli dersler bölümü uygulanırken zorluklarla karşılaşma kaçınılmazdır.

Peki bu ülkenin bilim adamları, bu ülkenin şartlarına, inanç değerlerine, ruh yapımıza, fiziki konumumuza, alt yapımızın uygunluğuna, maddi ve manevi bilincimize uygun, Çağdaş Dünya ile de örtüşebilen bir Milli Eğitim Sistemi oluşturamazlar mı? Kopya almak şart mı? 1960’lı yıllarda Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’nun yazdığı Milliyetçi Eğitim Sistemi adlı kitabı, okumanızı tavsiye ediyorum. Okuyunca şu soruyu kendimize sormamız lazım: Taa 1960’lı yıllarda bu görüşleri ortaya koyan bilim adamlarımızdan, bugünkü bizi idare edenler niçin faydalanmıyor? İşi ehline niçin vermiyorlar?
Sebep şu: – Çünkü bu bilim adamları Millidirler, Milliyetçi bir ruha sahiptirler, ilmen ve fikren Müslüman Türk’ün özüdürler, yabancı ve yıkıcı bölücü ideolojilere karşıdırlar, onun için bu bilim adamlarından, akademisyenlerden faydalanılmıyor! Şu an kenara itilmiş o kadar bilim adamı var ki, bu insanlara, onların emeklerine, devletin ve ailelerin onlar için harcadığı paralara yazık değil mi? Türkiye’nin yapacağı çok önemli bir uygulama ile her dalda yetiştirebilmek için yıldız sayılabilecek akıllı, üstün zekalı öğrenciler seçilmeli, kabiliyetlerine göre ayrıştırılmalı, diğer öğrencilerden ayrı ve özel bir eğitimle Türkiye’nin geleceğini oluşturacak kadrolar hazırlanmalıdır.

Amerikan hegemonyasında olan bir Türkiye, BOP kararlarına uyma zorunluluğu olan bir Türkiye, AB ye girebilmek için şahsiyetinden tavizler verme ile karşı karşıya kalan bir Türkiye’de, elbette ki bizim düşündüğümüz Türk Milletinin öz değerleri ile örtüşen, akılcı bilimle yoğrulmuş, çağdaş dünya ile bütünleşmiş, gerçekten milli bir Milli Eğitim Sistemi bu millete uygulatmazlar. Bu durumu ters düz etmek için anlaşılan O ki bedeller ödendi, daha çok ödenmesi lazım geliyor!!! Yeni sistemin bu millete hayırlar getirmesini Allah’tan niyaz ederken, öğretmenlerimize ve öğrencilerimize başarılar dilerim. Saygılarımla…