Emre Belozoğlu Juventus’ta!..

76

Popülizm toplumsal yaşamda bizde olduğu kadar; her yerde bu kadar hakim midir, bilmiyorum. Ancak bizde çok hakim olduğu konusunda hiç şüphe yok.

Memleketin onca meselesi var iken, futbolun bu kadar konuşulması eğer kasıt yoksa abesle iştigaldir. Hele futbol için yaratılan anarşi, kabul edilebilecek bir şey değildir.

Şampiyonluk kupasının soyunma odasında mı yoksa sahada mı alınacağı ülkemizin en önemli meseleleri arasında zirveye oturdu.

Bu durum sadece futbol açısından geçerli değildir. Yok bir şarkıcının şortu, bir mankenin sevgilisi, dizi oyuncusunun eski eşi gibi örnekleri çoğaltabiliriz.

Bunlara medyanın meşhur ettiği diğer popüler zevatın toplumu meşgul eden davranışlarını da ekleyebiliriz.

Bakmayın siz yazının başlığına, Emre Belezoğlu’nun Juventus’a falan gittiği yok. Biz de spor gazetelerinin sayfa editörleri gibi gerçekle alakası olmayan bir başlık attık. Çünkü böyle başlıkların müşterisi çok…

En çok sinirime giden hususta, memleketimin ciddi sorunları üzerine bu popüler zevata ahkam kestirilmesi. Örneğin bölücülük meselesi hakkında Hülya Avşar’ın konuşturulması gibi…

Bu memlekette halen taşların ciddi bir şekilde yerine oturmadığını veya bilerek oturtulmadığını düşünüyorum. Bunun yanı sıra bazı mihraklarda, toplum üzerinde popülizmin ve modanın hakim olması için yoğun bir gayret gösteriyor. Böyle bir tablonun ister istemez siyasete de etkisi oluyor.

Toplumumuz, popülizm ve modadan o kadar çok etkileniyor ki; neredeyse yaşamında kendisine yararlı olacak şeylerle pek ilgilenmiyor.

Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadın da Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan şampiyonluk maçından sonra olay çıkartarak gözaltına alınanların, meslek ve eğitim durumu, içinde bulunduğumuz içler acısı hali bir kez daha görüntüledi.

Koca koca adamlar, bir futbol topunun peşinde sapıtmışlardı. Kimse bana bir savunma yapmaya kalkışmasın, 35 yıldır futbolun içinde olmuş biri olarak bu yazıyı kaleme alıyorum. Ama dediğim gibi konumuz futbol değil, futbol üzerinden popülizm ve moda bağımlılığı…

Düşünün bir dizi oyuncusunun, cari açıkla ilgili fikir beyanının toplum üzerindeki etkisini. Hatta bundan etkilenen siyasi liderler bile, bu dizi oyuncusunu, halkın desteğini kazanmak için en iyi yerden parlamentoya rahatlıkla taşıyabilir.

Her dönem mecliste siyasi liderlerin milletvekili yaptığı bir çok futbolcu, güreşçi, türkücü, tiyatrocu, şair, romancı, dizi oyuncusu, manken vs. görürsünüz. Ne yazık ki; siyasetimiz, popülizm ve modadan medet umar hale gelmiştir.

Oysa ki; adı üstünde popülizm ve moda geçici kavramların ifadesidir. Üç beş yıl önce oynayan futbolcular, diziler, şarkıcılar ve renkler, modeller, tarzlar çoktan unutulup gitmiştir. Çünkü popülizm ve modada kalıcılık yoktur. Sürekli geçici bir yüzeysellik vardır. Böyle bir durumun, memlekete hayrı kolay kolay dokunamaz.

Memleketimizin mürekkep yalamış, kafa yormuş insanları dikkate alınmazken, televizyonlarda sabah programları yapan Seda Sayan; sanki çok önemli bir şey söylüyormuş gibi kulak kabartılarak pür dikkat dinlenir. Neredeyse söylediği hanımlarımız tarafından kanun gibi kabul edilir.

Hele bir fotoğraf çektirme işi var ki sormayın. Bulgaristanlı Ciguli’yi hatırlayanınız kaldımı bilmiyorum. Ama bir toplantıda kendisi ile girişilen bir poz verme yarışını hiç unutamıyorum. Ciguli’ye böyle yapan halk, dizide Kanuni’nin Hürrem’ini oynayan kızla yan yana olmak için ne yapar, onu da size bırakıyorum.

Bu popüler zevat neredeyse toplumun önündeki idoller haline gelmiştir. Kimse bir ilim ve fikir adamını taklit etmeye çalışmazken, şarkıcıların çoğu gençlerimizin ve insanlarımızın özdeşleştikleri insanlar halindedir.

Popülizm ve moda, insanları kolayca sürü haline getirerek hareket ettirir. Bir şarkının nakaratı ve ritmik melodisi veya giysilerin çizimi ile renkler hemen herkesi peşinden sürükleyebilir. Siyaset içinde bu böyledir. Kalabalıkların bir yere yönlendiğini gören diğer insanlarda kervana çok kolaylıkla katılırlar. Bugün ülkemizde siyaset ve cemaatler açısından da bir popülizm ve modanın hakim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

İlme, irfana, bilgiye, tecrübeye değer vermeyen, ciddi meselelerden uzaklaşan hülasa popülizme ve modaya kapılan bu halk nereye gider diye düşünmeden edemiyorum. Ancak topluma yön vermesi icap eden siyasal ve sosyal önderlerinde bu akıma kapılması oldukça düşündürücüdür.

Öğretmenin biri öğrencilerine “Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş” diye bir soru sormuş. Öğrencilerden biri de soruyla karşılık vermiş “Sizde bizim sınıfı geçmemizi istiyorsunuz ama geçerli not vermeyip sürekli imtihan ediyorsunuz”. Allah bizi herhalde sürekli olarak popülizm ve modaların peşinde koşturarak imtihan ediyor.

Onun için Emre Belezoğlu’nun şimdilik bir yere gittiği yok. Ancak bizim bu kafayla nereye gittiğimiz meçhul.