Vatanı Bütünleştiren Şehir

88

 

1912 Balkan Savaşı’nda Edirne, Şükrü Paşa tarafından 160 gün, kahramanca savunulmasına ve düşmana ağır zayiat verdirilmesine rağmen 26 Mart 1913’de Bulgar ve Sırp kuvvetlerince  -maalesef-  işgal edildi.

Bu sırada Müslüman – Arap kardeşlerimizle Trablus – Garb’ı İtalyanlar’a karşı müdafaa edenler arasında bulunan Eşref  Bey, Şeyh Sünusî hazretlerine:  “Efendim, Balkan devletleri İstanbul’un kapısına dayanmışlar, bizleri çağırıyorlar, ne dersiniz?” diye sorunca, gözleri yaşaran Şeyh onları:

“Gidin evlâtlarım! Burası  -Müslümanların hâmisi-  Devlet-i Aliyyemizin kolu bacağıdır, koparsa gene yaşar. Ama istanbul; kalbidir. Elden giderse tamamiyle yok olur! Kalan imkanlarımızla karşı koymaya çalışırız, merak etmeyin.” Sözleriyle metanetle uğurlar. (Mehmet Niyazi, Yazılamamış Destanlar, istanbul – 1991, s: 61 – 62)

Enver Bey ve etrafındaki genç subaylar  -Eşref Bey dâhil-  ne yapıp edip, ecdadımızın ruhaniyetinin sindiği Edirne’yi ve bilhassa Selimiye’yi kurtarmanın yollarını ararlar. (a.g.e.  s: 69) Zaten hükümet de İstanbul’u tehdit eden Bulgar toplarından tedirgindi. (a.g.e. s: 75)

İstanbul’un önlerine düşmanın gelmesini hazmedemeyen ve “Kara gün hepimizedir! Böyle bir günde Din ve Devletin hizmetinde bulunmayacağız da, ne zaman bulunacağız? (üstelik) ceddimize olduğu gibi orada kalan kardeşlerimize de vecibelerimiz vardır (şayet) burada mağlup olursak, İslâm’ı çok karanlık günler beklemektedir. Fakat mâdem ki Cenabı Allah; dîninin Kıyamet’e kadar bâki olduğunu buyuruyor. Allahu a’lem, biz burada muzaffer olacağız.” (a.g.e. s: 56, 59, 84, 85) diyen Milis Miralayı (Albay) Saîd Nursî’nin Molla Kâzım gibi talebeleri ve O’nu sevenlerden oluşan Van Gönüllüleri, ak sakallı, kartal bakışlı yaşlılar, Hakkârili Nâciler, Uşak ve Kafkas Gönüllüleri, Mamaka Mustafalar, Mardinli Kerimler, Dadaş ve Karadeniz Gönüllüleriyle Binbaşı İhsan Bey emrindeki kafkasyalılarla Cihangir oğlu İbrahim, uzun boyu, geniş omuzu ve enerjik tavırlarıyla, sülün gibi bir delikanlı olan Zenci Musa, ineklerini satarak silah alıp İstanbul’a gelen ve Eşref Bey’in emrine giren ak sakallı 90’lık Uşaklı Mehmed Babalar gibi cengaver ve bahâdırlar, Türk Gönüllü Kuvvetleri Genel Kumandanı Eşref bey’in emrine girmek üzere yurdun dört bir tarafından (a.g.e. s: 59, 60, 61, 83, 104, 130, 135, 143, 147, 155, 156):

“İşte aduvv (işte düşman) karşıda hâzır silâh; arş yiğitler vatan imdadına.” Beytine mâsadak olarak koşup geldiler.

Vatan, Millet ve Din adına Edirne’yi kurtarmak için, topyekûn harekete geçtiler. “Bir Hilâl uğruna ” şehit düşüp gâzi oldular. Milletçe bir kahramanlık destanı daha yazdılar. Ay – Yıldızlı bayrağımızı Edirne semalarında yeniden dalgalandırdılar.

Böylece 22 Temmuz 1913’de Enver Bey (Paşa) komutasındaki kuvvetler, hiçbir direnişle karşılaşmadan Edirne’ye muzafferen girdi.

Vatanın bölünmez bütünlüğü, dünya – âleme, vatanın her yöresinden gelenlerle bir daha gösterilmiş oldu.

X

Yeniden gösterileceğinden  olmasın kimsenin şüphesi
İçten dıştan kim olursa olsun kursağında kalır hevesi

 

302

Üfleniyorsa da bâzılara Batı’nın menfur menhus nefesi
Dim dik ayakta her zamanki gibi Ege’nin kahraman Efesi

Kalkar ayağa her bir yöreden Gâzi ve hattâ Şehitler
Düşmana set olur Dağlar aman vermez olur Dar Geçitler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerikKur’an Kadın ve Dayak -3
Sonraki İçerikDoğu ve Güneydoğu Anadolu Gerçeği
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.