Muhalefetsiz İktidar ve (2) Hocalı Katliamının 20. Yılı Ne Anlatıyor?

75

 

Özal döneminde, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” söylemiyle öne çıkan Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya ve Ortadoğu’yu kapsayan Milli Dış Siyasetimiz, AKP döneminde, ABD’nin dümen suyunda Ortadoğu bataklığına doğru sürükleniyor.

Türk Cumhuriyetleriyle sosyal, kültürel ve ekonomik alanda birlik oluşturulmasına dair milli politika derin dondurucuya konuldu, ABD’nin küresel çıkarlarının uzantısı BOP önceliği aldı.

Dostluk ve kardeşliğimizi;”Tek Millet iki devlet” cümlesiyle tanımladığımız Azerbaycan’ın bayraklarını, Bursa’da oynanan Türkiye- Ermenistan Milli maçı öncesinde futbol seyircisinin elinden almıştık.

Şimdi Taksimde on binlerin katılımıyla Hocalı Katliamının 20. yıl dönümünde, telin mitingi tertipliyoruz. Onlarca şehirde konferanslar düzenliyoruz.

İçişleri Bakanı mitingde yaptığı konuşmada, “bu kan yerde kalmayacak” diye hançeresini yırtıyordu.

Bazı vatandaşlar da, birilerine nazire olarak; “hepimiz Türk’üz” pankartını açmışlardı.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı, buna ‘ırkçı söylem’ diyerek karşı çıktı ve savcıları göreve çağırdı.

İHK Başkanın, savcıları göreve çağırmasından ziyade, 20 yıl sonra Hocalı Katliamına gösterilen ulusal düzeyde örgütlü tepki dikkatimi çekiyor.

Bu tepki, BOP eksenli-İran odaklı bir mühendislik çalışmasını akla getiriyor.

İran Azerilerinin başkaldırısına, Azerbaycan ve Türkiye’nin sağlayacağı desteğin alt yapısı mı oluşturuluyor?

İsrail’in son zamanlarda artan Azerbaycan ilgisinin sebebi ne olabilir?

Bu Nasıl Cumhuriyet?

AKP genel başkan yardımcısı Hüseyin Çelik; bize yıllarca “Demokratik Cumhuriyeti” anlattılar meğer anlattıkları “Bürokratik Cumhuriyetmiş” diye beyanatta bulundu.

Çelik’in sözü biter bitmez Başbakan, AKP İl Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresinde sinevizyondan yaptığı konuşmada; “seçilmişleri atanmışlara kul etmem” dedi.

Bu sözden sonra aklınıza, doğal olarak, ‘Demokratik Cumhuriyet’ yapılanması gelir elbette… Bakalım, aklımıza gelen başımıza mı geliyor?

Hakan Şükür, özel bir TV kanalında yorumculuk yapmasını etik bulmayan TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bu görüşlerine karşılık;”beyefendiden izin aldım, gerisi vız gelir tırıs gider” dedi.

Hakan Şükür’ü kim seçmişti?

Hakan Şükür’ü, seçilmişlerden mi sayacağız, atanmışlardan mı?

Milletvekili olduğunun ertesinde, “Meclisin boykot edilmesi hakkında düşüncesini almak için uzatılan mikrofona; “büyüklerimiz bilir” diye açıklamada bulunan, bu Hakan Şükür değil miydi?

Bu durumda Şükür için, Çiçek ve Arınç büyük sayılmadığına göre, Başbakandan başka büyük yok…

Tek seçicinin Başbakan ve de parti Genel Başkanlarının olduğu bu Cumhuriyet sisteminde, Başbakan’ın ve parti Genel Başkanlarının atadıkları seçilmiş, Bakanların seçtikleri atanmış olursa, merakımdan soruyorum:”Valiler atanmış mı olur seçilmiş mi?

Bu durumda Türkiye Cumhuriyetinin niteliği aşağıdakilerden hangisidir?

A- Bürokratik, B- Demokratik, C- Otokratik, D- Hiçbiri…(devam edecek)