“El-Hediyyetü’l-Hamidiyye”

98

Yusuf Ziyaeddin Paşa, Mutki kaymakamı iken “El-Hediyyetü’l-Hamidiyye” adlı Kürtçe-Arapça bir sözlük hazırlar. Bu eser, 1310 (1894) yılında İstanbul’da basılır. (Prof. Dr. Saime İnal Savi, Yusuf Ziyaeddin Paşa’nın “El-Hediyyetü’l-Hamidiyye”sinde Osmanlıca-Türkçe Taraması, Ankara-1993 s. IV) Paşamız, bu değerli çalışmasıyla bir asır önceki Güney Doğu Anadolu’nun küçük bir bölgesini (Bitlis ve Siirt civarları) adeta, her şeyiyle gözler önüne sermek ister. (a.g.e. s. V)

Fakat bu güzel eserinde düşündürücü noktalar var! Sözlüklerde, kelimelerin karşılıkları kelimelerle verilmesi gerekirken, -ne hikmetse- yer yer kelimelerin tarifi / tanımı yapılmıştır. Halbuki kelimeyi, açıklayıcı cümleyle karşılamak nadir ve zaruri hallerde yapılması gereken bir husustur (a.g.e. s. IV).

Ayrıca sözlüğüne, alışılmışın dışında çok sayıda (266 adet) yer adı alması ve bu adların, yöreyi coğrafi olarak sınırlaması, üstelik sözlükte verilen kadın ve erkek adlarıyla, bütün özel isimlerin sayısının 326’yı bulması çok manidar (a.g.e. s. V).

“El-Hediyyetü’l-Hamidiyye,” Mehmet Emin Bozarslan (-1968’lerde- Tekirdağ, Şarköy müftüsü olan zat olsa gerek) tarafından Arapça kısmı Türkçe’ye çevrilerek “Kürtçe-Türkçe Sözlük” adı ile 1978 yılında yayınlanır (a.g.e. s. IV).

Yukarıda Yusuf Ziyaeddin Paşa’dan, sözlüğünde geçen kelimelere, karşılık verme yerine tarif / tanım getirmiştir diye bahsetmiştik. İşte bu husus, Mehmet Emin Bozarslan’da had safhada olup, son dereceye ulaşmıştır. Mesela Berber yerine, başları traş eden kimse, Casusluk yerine, birisine yaptığı işte gizlice yapılan yardım gibi. Ki bunların sayısı çok fazladır (a.g.e. s.V).

Daha da enteresanı 5452 kelimeden oluşan “El-Hediyyetü’l-Hamidiyye” adlı lugatte geçen 516 kelimeyi, Mehmet Emin Bozarslan, tercüme ettiği eserine almamış ve bundan hiçbir şekilde söz de etmemiştir (a.g.e. s. VI).

Sn. Saime İnal Savi’ye göre çeviri sözlüğe Aktepe, Demirci gibi Türkçe köy adları, İnan (-mak), Kes   (-mek) gibi fiil kökleri, Kalın, Kamış v.b. gibi kelimeler, Türkçe -çi eki ile biten dilekçi, falcı gibi kelimeler ve abıd(aabid), acız(aaciz), bostan gibi Arapça ve Farsça kelimeler de alınmamıştır (a.g.e. s. VI).

Yine tercüme ettiği sözlükte geçen Arapça kökenli kelimelerin yüzde 83, Türkçe asıllı olanların da yüzde 80’inin menbaı, maalesef belirtilmemiştir (a.g.e. s. VI-VII).

Bütün bunlar bir tarafa, mütercimin, Türkçe’nin en işlek eki olan  -çi  üzerindeki tasarrufuna ne demeli? Bu eki taşıyan kelimelerin bir kısmını çeviri metne almadığı yetmiyormuş gibi, orijinalinde       -çi eki almış olan kelimeyi, ekini, Farsça  -çi  manasına gelen  -ker şeklinde değiştirerek almıştır.

Mesela Sünnetçi olan Sınetçi’yi Sınetker’e, bakırcı demek olan Sefarçi’yi Sefarker’e dönüştürmüştür (a.g.e. s. IX).

Bütün bu sayıp döktüklerimizden, Doğu ve Güney Doğu’da Türk unsur ve medeniyet eserlerinden bir iz bulunmadığı intiba ve izlenimi vermek gayesi güttüğü akla geliyor! Halbuki Ahlat, Gevaş ve Doğu Beyazıt gibi nice şehirlerimizdeki, Selçuklu ve Osmanlı’nın diktiği abidevi taştan tapular, halen ayakta olup, bu çeşit saptırmalara, hadi canım sende, der gibiler.

X

Velhasıl, Türkiye’yi bölüp parçalamak için, her yola başvuruluyor! Her yol deneniyor! Gaye için,her şey meşru ve mübah sayılıyor! Menfur amaçlarına ulaşmak için, ne tarih gerçeklerine itibar ediyor, ne dil hakikatini umursuyor, ne dini hesaba katıyorlar! Ne Allah’tan korkuyor, ne kuldan utanıyorlar!

Yalnız bir hususu unutuyorlar! Allah’ın bu milletin yanında olduğu gerçeğini…Evet Türk Milleti Allah’ın tutuşturduğu bir meş’aledir. Binaenaleyh üflemekle sönmez. Allah istemedikçe asla söndürülemez.  

 

 

 

 

228 – 229

 

 

Önceki İçerikDemokrasi ve İslam -1
Sonraki İçerikİnsan İçinde Yaşamak
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.