Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin ” Ermeni Soykırımını İnkâr Edenleri Cezalandırma Yasası” Anayasa Konseyi’ne gönderildi. Yetmiş yedi senatör ve altmış beş milletvekili imzasıyla yapılan bu girişim, Mösyö Sarkozy’yi yeniden hareketlendirdi.
Cumhurbaşkanı Sarkozy, Fransa ermenilerine hoş görünme ve oylarını alma aşkına, bu yasayı ısrarla çıkarmaya devam edeceğini açıkladı. Anayasa Konseyi tarafından, anılan yasayı iptal kararı alındığı takdirde, yeni bir inkâr yasasını tekrar gündeme getireceğini ilân etti.
Aslında Sarkozy’nin önderliğini yaptığı bu acaip ve çağ dışı tutkunun gerçek nedeni, Fransa’daki bazı aymaz kesimlerde hâlâ devam eden, İslâm ve Türk düşmanlığıdır ki, kökleri tarihdeki Haçlı Seferleri’ne kadar dayanır.
Papa II. Urbain, Türk ve Arap müslümanlara karşı düzenlenen sefere katılacak olanların, bütün günahlarının hiçbir cezaya ve kefarete gerek kalmadan af olacağını ilân eder.
Papa Urbain 1040 yılında Fransa’nın Reims kentinde doğmuştur. Ailesi de kilise mensubudur. 1088 yılında Papa olmuştur.
Türk ve Arapların ülkelerine sefer düzenlemek istemesi aslında, gün geçtikçe sür’atle yayılan müslümanlığın önünü kesmektir. Çünkü bu sıralarda, Alparslan öncülüğünde Selçuklular da Anadolu’ya girmişlerdir (1071).
Ayrıca, bilim ve buluşlarla hızlı bir gelişmeye sahne olan Orta Doğu bölgesinden yararlanmak ve sefere katılacakların bu bölgenin taşınabilir zenginliklerini elde ederek, yurtlarına getirebilecekleri vaadleri, bu tuhaf yürüyüşe katılmayı cazip hale getiriyordu.
O tarihlerde Fransa’da uygulanan ceza ve günâhlarının bedeli olan dayağı yemekten veya parayı ödemekten perişan olan halk, doğunun efsane zenginliklerine kavuşmak için sefere gönülden katılma sabırsızlığındaydı.
Papa II. Urbain, altı yüze yakın papazı, 1095 yılında Clermont Konseyi diye tarihe geçen toplantıya çağırır. Burada sefer kararı alınır.
Para düşkünü asiller ve keşişlerin önderliğinde aç, sefil, haydut, manyak, sadist, çapulcu, arsız, yüzsüz ve gözleri dönmüşlerin çoğunlukta olduğu altı yüz bin kişilik bir “sürü” doğuya doğru hareket eder.
Sefere katılanlar geçtikleri her yeri yakıp yıkıp, döküp kırıp perişan ediyor ve insanlık dışı her türlü eylemi gerçekleştiriyorlardı. Bu serserilerin, açlıktan kanibalizm ( yamyamlık) örnekleri bile sergiledikleri yaygın bir tarihi tespittir.
Ancak Anadolu’da büyük tepki görürler. Suriye’ye sadece yüz bin kişi varabilir. Beş yüz bin kişi ise Anadolu topraklarında ölür.
Sekiz kere tekrarlanan bu barbarlar akını, XIII. yüzyıl sonuna kadar devam etmiş ve insanlık tarihinin yüz kızartıcı savaşlar zincirinin, en berbat halkalarından bir silsileyi oluşturmuştur.
Tarihin bu olumsuz kesitini tekrar gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda özellikle, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin başını çektiği siyâsi girişimlerdir. Anlaşılması güç bir akıl tutulmasıyla, sürekli ülkemizi olumsuz önerilerle hedef alan Sarkozy’nin, çağımızın aydın ve özgürlükçü Fransa imajını da zedeleyen politikalarıdır.
Geçmişin tarihi olaylarının nedenlerini iyi bilmeden ve bilenlere de sormadan, şahsi çıkarları, emelleri için istismar ederek tekrar gündeme getirmek hangi ırktan ve hangi dinden olursa olsun çağdaş ülke halkları arasındaki huzur ve barışı bozmak, erdemli siyaset adamlarının izleyeceği politikalar değildir.