Eski İstanbul’u ve Camilerini Gezerken

70

 

Bir iş ve eğitimi toplantısı sebebi ile 3 gün kaldığım tarihi İstanbul’u gezerken, birde camileri ile yeniden tanımak istedim. Toplantımız tarihi İstanbul’un Beyazıd-Laleli bölgesinde idi. Otelimiz İstanbul’daki ilk beton, çok katlı ve lojman olarak yapılmış 4 bloktan oluşan Teyyare Lojmanları idi. Bu 4 blok tarihi özelliklerine uygun olarak restore edilmiştir. Çok güzel bir mimari çalışma ile bloklar arası açık alanlarda otele eklenerek bölgeye hizmet veren güzel bir mekan haline getirilmiştir.

Crown Plaza adı altında 5 yıldızlı otelcilik hizmeti veren bu mekan hizmet ve imkanları ile müşterilerine takdire şayan bir ev sahipliği ile hizmet vermektedir. Ortaklarından birisinin Karamürselli bir hemşerimiz olması bizler için ayrı bir sevindirici husus olmuştur. Gerek restorasyon gerekse hizmet kalitesi sebebi ile kendisine tebrik ve teşekkürlerimizi iletirim.Gönül arzu eder ki böyle konusuna vakıf ve  becerikli bir hemşerimiz olan Eyüp Tarcan, otelcilik hizmetlerinin geliştiği ve eksiğimiz olan bu alanda şehrimizde de hizmet verirler. Bu otel Laleli Camii’nin hemen karşısındadır.

Toplantılar dışındaki zamanlarda bu bölgedeki camileri gezerek daha yakından tanımak ve dini vecibelerimizi de yerine getirirken bu mekanları yeniden gözlemleme imkanı bulduk.

Önce otelimizin karşısındaki Laleli Cami’ ini ziyaret ettik. Bu cami 18.yy’da inşa edilmiş (1760-1763 Padişah 3.Mustafa tarafından), külliyesi de olan minare külahları farklı özgün bir tarihi eserdir.  Ertesi gün sabah namazında Eyüp Camiine gittik. Verilen bilgiler camiinin ezan saatlerinde bile dolduğu yönünde olduğu için ezandan yarım saat önce orada olacak şekilde programımızı yaptık.

Hakikaten o erken saate rağmen insanlar grup grup bu mabede doğru gidiyorlardı. Eyüp Sultanın manevi zenginliği camiye ve cemaate yansımıştı. Camii lebaleb dolu idi. Eşimin verdiği bilgiye göre hanımlar bölümü de dolu imiş. Namaz öncesi okunan Kuran-ı Kerim, hoca ve müezzinin vazifelerine uygun bir sorumluluk duygusu ile icra ettikleri hizmet, ibadetin güzellik ve manevi hazzını artırıyordu. Namaz sonrası yapılan dua da cemaate, o mabede o saatte gelmeye değer dedirtecek manevi lezzetleri hissettirecek kadar güzeldi.

Ayasofya’nın bir bölümünde artık namaz kılınabiliyor. Böylece Fatih Sultan Mehmet´in vakfına tam olmasa da uyulmuş oluyor. En büyük açıklı kubbe ünvanlı bu muhteşem eser müze olarak kullanılmaktadır ve yoğun bir ziyaretçisi mevcuttur. Rehberimizin anlattığına göre Aya İrini’den sonra kubbe tarzı inşa edilmiş ikinci mabetmiş. Bu eser tuğla malzemelidir.  Mimar Sinan’ın yaptığı payandalarla sağlamlaştırılıp minare kazandırılmıştır.

Ayasofya’dan Topkapı’ya geçtik. Esasında iyi bir rehberle 1-2 gün zaman ayrılarak gezilmesi gereken bir mekandır Topkapı Sarayı. Ama biz iki saatlik kısa bir tur ile Büyük Cihan Devleti’nin yönetildiği bu mekanı şöyle bir görmüş olduk. Öncelikli niyetimiz dini mekanları görmek olduğu için buradaki kutsal emanetler bölümü ziyaret saatimizin önemli bir kısmını almıştır. Bu mekanda canlı olarak sürekli Kuran-ı Kerim okunmaktadır. Buradaki eserler ve kutsal emanetler İslam Tarihi bilgisi ışığında değerlendirilerek görüldüğünde ziyaretçilerine çok önemli şeyler vermektedir.     .

Akşam, yakındaki Beyazıt Camii genç cemaati ile dikkatimizi çekmiştir. Mavi Camii de denen Sultan Ahmet de ise ancak bir saf cemaat mevcuttu. Ertesi gün sabah namazını Süleymaniye Camiinde ve daha sonra öğle namazını Şehzade Camiinde kıldık. Her ikisi de Mimar Sinan’ın eseridir. Edirne Selimiye Camii Mimar Sinan’ın ustalık eseri olup bunlardan birisi çıraklık, diğeri kalfalık eserimdir dediği rivayet olunur. Bu eserler çevresindeki ekleri ile (mezarlık, türbeler ve diğer unsurlar…) dünden bugüne bırakılmış önemli tarihi miraslardır.

Bu ziyaretimde gördüm ki bu tarihi miraslarımıza yöneticilerimiz sahip çıkmaktadırlar. Gerek temizlikleri gerek gelen-gidenlerin kontrolleri iyi yapılmaktadır. Resmi kıyafetli görevliler giriş-çıkışları takip ederek herhangi bir olumsuzluğun olmamasını ve çevre temizliğini sağlamaktadırlar. Bu hassasiyet teşekküre değer bir hususdur.

Bu camilerimizdeki din görevlilerimizin giyimlerine dikkatleri, dini vazifenin ifasındaki ses ve okuma güzellikleri, yaptıkları dua ve okumalarda gösterdikleri itina gelenler için ayrı bir güzelliği tatmalarına vesile olmaktadır..Bu durum buralarda görev yapan görevliler için doğru ve yerinde bir görevlendirme yapıldığını göstermektedir..Nitekim bir tarih kitabında okumuştum, Padişah camilerine, buralardaki din adamları dini temsil eder düşüncesi ile daha önceden de dil bilen, yakışıklı,  evli ve hanımı güzel, hitabeti ve sesi iyi seçme imamlar görevlendirilirmiş.

Ama bu büyük camilerimizin bazılarında cemaat dikkat çekici kadar az idi. Halbuki bu camilerin dolu dolu olması gerekir. Süleymaniye’de yarım saf, Sultan Ahmet’de zoraki bir saf, Şehzade Mehmet Cami’inde yarım saf cemaat, İstanbul gibi bir şehre ve bu camilere yakışmamaktadır. Dolayısı ile insanların bu mekanlara ziyareti ve cemaati artırıcı unsurlar bulunmalıdır. Din görevlilerimizin, yerel yöneticilerimizin, sivil toplum örgütlerimizin ve insanlarımızın bu güzel miras eserleri bilmesi, tanıması ve ziyaret etmesini sağlayıcı teşvikler bulmalıyız.

Camilerimizde namaz öncesi ve sonrası küçük ikramlar yapılabilir (İzmit Pişmaniyesi, Koska Helva Tatlıları, Kastamonu Lokumu, Adana cezeryesi, Bolu Çikolatası, Gerede Şak-Şak Helvası vs… ). Bu konuda yerel unsurlar tercih edilmelidir. Sivil Toplum Kuruluşları aracılığı ile insanların buraları ziyaret etmesi programlanabilir. Şehirlilik bilincini oluşturmak ve artırmak adına yerel yönetimler bu programlara katkı verebilir.

Dini mekanlara aykırı olmayacak sanat etkinlikleri (dini müzik, hat sergileri, ebru sergileri, el sanatları uygulama çalışmaları vs.) bu alanlarda da yapılarak mabet ve toplum bütünleşmesi artırılabilir. İzmit’teki bir din adamımızın mahallesinde uyguladığı  gibi “mahalle huzur komisyonu” adı altında cami ve bölge insanını ibadet dışı alanlarda da hizmet vermesi sağlanabilir.

Turizm acentalarının İstanbul’a gelen ziyaretçileri buraları da gezdirmesi yönünde tanıtıcı ve teşvik edici çalışmalar yapılabilir. Bu çalışmalar dini ve tarihi turizmi de teşvik edecektir. Bu ve benzeri çalışmalar ile bu tarihi ve dini mekanların da şehir hayatına canlılık katması mümkün olacaktır.

Selam ve saygıyla