Son zamanlarda bir “sistem”dir lafı aldı yürüdü. Herkes sistemden şikayetçi. Sistemin tıkandığından bahsetmekte. Çıkış yolu bulmak gerektiğinden dem vurmakta.
Bu konuda insanımız, hem haklı hem de haksız. Haklıdır, gerçekten bir tıkanma söz konusu. Haksızdır, zira sistemin işlerliğine halel gelmesinin asıl sorumlusu bizzat kendisi. Çünkü kanun, tüzük ve yönetmeliklerin tatbikatında gevşek davranmakta. Kanuni müeyyidelerin gereğini yerine getirmemekte. Getirmesi icab ettiğinde ise, bunu yasak savma kabilinden yapmakta.
Halbuki kanun, tüzük ve yönetmelikler tatbik etmek içindir. Eğer sistemin yürümesini, işlerin görülmesini ve zaman kaybını önlemek istiyorsak, sistemin ön gördüğü yaptırımlar, mutlaka tatbik mevkiine konmalıdır.
Şayet günümüz ihtiyaç ve şartlarına elverişli ve uygun değilse, yine gereğini yerine getirmeli, bu yüzden işlerin aksamasına fırsat vermemeli. Çünkü en kötü sistem, sistemsizlikten iyidir. Tıpkı en kötü metodun, metodsuzluktan iyi olduğu gibi.
Kaldı ki, eksik nakıs da olsa, bir metod er – geç sonuca ulaştırırken, metodsuzluk yerinde saymak olup, hiçbir neticeye eriştirmez.
Kanunlar; gerektiği şekilde tatbik edilip, hayatın mutad akışı sağlanırken; diğer taraftan Meclis; günün şartlarına cevap vermeyen etkisiz, güçsüz ve yetersiz kanunları tebdil, tağyir ve ta’dil edip, gereken değiştirme ve düzeltmeleri ivedilikle yapmalı.
En büyük hata; keyfi yorumlara tabi tutarak, düşüncelerine göre yanlış buldukları kanunları tatbikde gevşeklik göstermek, işi sürüncemede bırakmaktır. İyi niyetle yapılmış olsa da, bu davranış; işlerin yürümesini engellemekte, hayatın felç olmasına sebebiyet vermektedir. Kısaca tatbik ediciler, kendilerini kanun yapıcılar yerine koymamalı! Varsa aksaklık tatbikten geri kalmamak şartiyle- durumu bir rapor halinde ilgili mercilere yazmalı. Kendilerine emanet edilen kanunları uygulamakla yükümlü olduklarını asla unutmamalılar.
Zira kanunlar; yürürlükte olduğu müddetçe -ister beğenilsin ister beğenilmesin- herkes layıkı veçhile tatbik etmekle mükelleftir. Değiştirilmesi söz konusu diye, onları hayata geçirmekten sarfı nazar etmemeli.
Asıl yanlışlık ise; yerinde ve zamanında ivedilikle kanunları uygulamayanlarla, tatbikte ortaya çıkan aksaklıklar doğrultusunda, kanunlarda lüzumlu düzeltme ve değiştirmeleri zamanında yapmayan kanun koyuculara aittir.
Demek ki, bütün mes’ele, sadece sistemden değil, bilakis insan unsurundan da kaynaklanmakta.