Mesnev -i Şerif

107

Güneş renklere kaynaklık ettiği gibi, Kur’an Güneşi de bin bir hakikatin yumağıdır. Mesnevi-i Şerif, Kur’an Güneşi’nin ışığında yer alan renk renk, çeşit çeşit hakikat nurlarından ancak yedide birine ayine olmuştur. Yani Kur’an Güneşi’nin ancak yedide biri Mesnevi-i Şerif’te manen yer almış, Mesnevi’ye yansımıştır.

Mesnevi, Kur’an hakikatlerinin ancak yedide birini yansıtan bir Kur’an ayinesi görevini yerine getirmiş. Yani yedi şekil, usul ve metodla tahlil ve analize tabi tutulabilen Kur’an’ın muhteviyat ve içeriğini; bunlardan sadece birinin yardımıyla ele alıp açıklama yoluna gitmiştir. Böylece kudsi / kutsal bir şeref almış. Sadece Mevlevilerin değil kalp ehli olan nicelerinin ölümsüz bir mürşidi / irşad edicisi / yol göstericisi olmuştur. Bunun içindir ki, sırf bugünü değil; yarınlarda da, hem Türkiye, hem tüm dünyada müştaklarını / kendisine yönelenleri aydınlatmaya devam edecektir.

Nitekim, Mesnevi; bugün ABD’nde en çok okunan tercüme eserler arasındadır. Tabii ki o günkü insanların ihtiyacına cevap veren Mesnevi’nin, bugünkü insanların manevi ihtiyaçlarına cevap verecek uzantıları vardır. Ve bu eserde Kur’an hakikatlerinin yedide biri yer almakta; günümüz insanlığına manen, kalben, dimağen muhtaç olduğu ışığı bol bol vermektedir.

Bu da gösteriyor ki, insanlık kemale ermiş / olgunlaşmış. Bütün Kur’an hakikatlerini içine sindirebilecek bir seviyeye yükselmiştir. Dün ilkokul seviyesinde olan insanlık; bugün yüksek tahsil yapacak düzeydedir. Ve bilelim ki, Mekke’de doğan Kur’an Güneşi’nin hakikatleri bugün tekrar ve manen Türkiye ufuklarından doğmuş. Gittikçe yükselerek dünyayı ışıklandıran bir hal almıştır.

Çok yakın bir gelecekte dünya; hemen hemen tümüyle bu ışığa ma sadak olacak. Ondan istifade etmesini bilecek. Yararlanacak. İnsanlık Türkiye’den doğan Mana Güneşi’nin ışığında beklediği huzuru inşallah bulacaktır. Ve artık Kıyamete kadar bu nur, bu ışık az veya çok aydınlatmaya devam edecektir.

Bu yüzdendir ki, Gönüller Sultanı Hz. Mevlana’nın Hakk’a yürüyüşünün her sene-i devriyesi başta Konya olmak üzere Türkiye ve tüm Dünya’da büyük bir coşku ile kutlanmaktadır. Yine bu sebepten ötürüdür ki:

“İran – Tahran şehrinde özel bir klinikte Dr. Psikolog Monali Nasari, ‘Mevlana sevgisi ve Mesnevi denince ilk sözünüz ne olabilir?’ sualimize konuşurken ağlayan ve hislenen bir sesle ‘Mevlana aşkı, bende çocuk yaşlarda başladı ve Mesnevi’yi o çağlarda tanıdım. Bizim, Tahran’da 18 kişilik bir ekibimiz var, mutlaka her Pazartesi bir araya gelir ve Mesnevi’yi okuruz. Fakat nasıl okumak? Müzakereli ve tam 6-7 saat, saatin nasıl geçtiğini bilemeyiz. Hz. Mevlana’nın bir çok rübaisini ezberden okumaktayım. Ayrıca İran’da Hz. Mevlana’nın eserlerinin okunduğu üniversite ve özel okullar var’ diyordu.” (Halil Uslu, Yeni Asya 23 Aralık 2005, s.15)

X

“Ve inneke lea’la hulukin azim.” (Kalem Suresi, ayet: 4)

2368

“Ve sen, elbette pek yüce bir ahlak üzeresin.”

Diyor ayet Peygamber-i zişanımız için.

Ya o şanlı Peygamber ne buyuruyor:

“Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.”

Ya ondan asırlar sonra gelen Manevi takipçisi ne diyor:

“Bi edeb mahrum mand ez lutfi Rab.

Ez Huda cuyem tevfik edeb.”

Yani: 

“Edebsiz kişi Allah’ın lutfundan mahrumdur. Onun için Allah’tan edeb ve tevfik istiyorum.”

Nitekim: “ABD’den gelen profesör ve doktor grubu, Hz. Mevlana’nın (biraz evvel zikrettiğimiz) birsözünü sohbetin gündem maddesi yaptılar.” (Halil Uslu, a.g.m.)

Ya Yüce Ayet’in, Şerefli Hadis’in ve Hz. Mevlana’nın yolunda olan ecdad-ı izamımız / büyük ecdadımız ne demiş:

“Edeb Ya Hu!”

Ve bu sözü en güzel hatla yazdırarak duvarları süsletip, onu baş tacı etmiş.

X

İşte Osmanlı’yı Osmanlı yapan da, bu sır idi be dostlar!

Önceki İçerikRakı
Sonraki İçerikTakvim Başlangıcı Değişimin Başlangıcı Değildir
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.