Hz. Mevlana’yı Anış

77

                         Hatırlatırken kendisini Mevlana,

                         Kim muhatap olmuyor ki, her an O’na.

 

                         Aslında hitap ediyor hep Mevlana,

                         Asırlar ötesinden tüm insanlığa

 

                         Öyle memba ki gürül gürül daim aktıran

                         Yüzyıllar ötesinden, kendisine baktıran.

 

                         Ne yazık ki olmuyor bazılar hiç aldıran!

                         Oysa Mevlana tükenmez ne bol bir şadırvan.

 

                         Sesleniyor ta ötelerden sevgiyle,

                         Aldırmıyoruz bu ulvi sese niye?

 

                         O müşfik, sevecen zatı bir güzel dinle!

                         Değil yalnız bize, insanlığa hediye.

 

                         Sesleniyor dünlerden aşkla bugünlere,

                         Tüm gücünüzle hiç durmadan sevin diye.

 

                         N’olur diyor koşun güvenle otağıma,

                         Olun etrafımda halka, sevgi bağıma.

 

                         Balıklar gibi düşün, tefekkür tuzağıma,

                         Balıklar gibi takılın, muhabbet ağıma.

 

                         Alalım birlikte yol Tanrı diyarına,

                         Hazırlık yapalım, o en büyük Yarın’a!

 

                         Yoksa diyor: “Ey insanlar!” o Koca Mevlana:

                        “Pişman olacak insan, pişman olduğuna da!”

 

                         Gerçekleşir sözü, işte o zaman Peygamberin:

                        “Yarın diyen helak oldu!” yok mu bundan haberin?

 

                          Yarın diye diye, yarını olmayan Yarın’da;

                          Ne işin vardı a kul böyle yar’ın kenarında?

 

                         Oldu Mevlana tercüman, Sevgililer Sevgilisine.

                          Başına getirdi aklı, insanın delisine bile!

 

                          Ah Koca Mevlana, hem yandın hem yandırdın.

                          O sevgi denizine durmayıp daldırdın.

 

1399

                          O deryadan içirip doyası kandırdın.

                          Bizlere nice uzun mesafe aldırdın.

 

                          Bizi de al, artık nurlu katına.

                          Bindir sevgiden, süvari atına.

 

                          Gelin dostlar, dalalım hep birlikte,

                          Tevhit denen o birlik denizine.

 

                          Sakın demeyelim asla birbirimize

                          Birlik dirlik, acaba bizim neyimize?

 

                          Katılırken katarına dünya bile, diyerek Mevlana

                          Yakışır mı torunlarına, hiç katılmamak bu kervana?

 

                          Öyleyse, ne güne duruyoruz; sevelim sevilelim

                          Sendeyiz seninleyiz; bekle bizi Mevlana diyelim

 

                          Mevlana’mızın nesli, nesilmiş gerçek.

                          Az olur hakkında ne kadar söylesek

 

                          Peygamber değil ama Mevlana; var kitabı

                          Boşa demedi Mevlana Cami, bu hitabı.

 

                          Eğiliyoruz önünde, saygıyla, ey Mevlana!

                          Açarak ellerimizi, senin için Mevla’ya.

X

                          Bilmedik kıymetini, yeterince dünyada!

                          Acep var m’ola senin gibisi hatta ayda?

 

                          Dikip yetiştirdiğin fidanlar, sardı dünyayı.

                          Haberler geliyor, hiç geçmiyor ki, günü ayı.

 

                          Sen rahat ol her zaman mezarında ebedi

                          Yerinin boş kaldığını kimse diyemedi.

X

                          Denizi anlatacaktım güya,

                          Meğer bu olmayacak bir rüya!

 

                          Testiyi daldırdım iyice denize,

                          Ancak o kadarcık sunabildim size

 

                          Meğer, ne de zormuş ey yarenler hemen;

                          Denizi sığdırmak testiye tamamen.

Önceki İçerikMilli ve Manevi Değerlerimize Sahip Çıkmalıyız
Sonraki İçerikToplumsal Şike
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.