Türkman Ekradı – Ekrad Türkmanı

101

Sayın Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü’nde “Arşiv Ayırma Kurulu”ndaki on beş yıllık çalışması sırasında, çeşitli belge ve defterleri titizlikle araştırması ve incelemesi sonunda (Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA OYMAK, AŞİRET VE CEMAATLAR) adlı dev bir eser meydana getirmiştir.

Bu eserde, Orta Asya’dan  Anadolu’ya uzanan ve yüzyıllar boyunca süregelen  İmparatorluk içinde, değişik bölgelere yayılan Türk soyunun binlerce oymak, aşiret ve cemaatlarını ( 7230 kadar…) incelemiştir. (Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA OYMAK, AŞİRET VE CEMAATLAR, Cevdet Türkay, İstanbul – 1979, s.7)

Belgelerde geçen Türkman Ekradı / Türkmen Kürtleri / Konar – Göçer Türkmanı / Türkman Taifesi ve Ekrad Türkmanı / Kürt Türkmeni deyimleri (Hüccet – i zahriyye, D – BŞM – 1144 ve Mühimme Defteri No. 124, Sayfa: 51) dikkatini çeker.

Kanaatine göre, Türkman ve Ekrad deyimleri aynı anlamda kullanılmaktadır. Yani, Türkman da Ekrad da Oğuz Türkleri demek oluyor. Oğuz Türkleri’ne ise “TÜRKMEN” adı verildiği tarihen sabittir, diyor. “KÜRD” kelimesinin de, Türkçe olup, kar yığını demek olan “Çığ” anlamına geldiğini belirtiyor. (a.g.e. s. 7)

Nitekim, “Kürd, Kürdi, Kürdler nam-ı diğer Murtana aşireti veya cemaatı, Çankırı, Adana, Teke (Antalya) ve İçel bölgelerinde yerleşmiş olup, Yörük ve Türkmen Kürdlerindendir. Yine, İçel ve Maraş bölgelerinde yerleşen Kürdcü cemaatı da, Türkmen taifesindendir. Karacakürd, Karakürd adlarıyla geçen cemaat da, Kayseri, Sivas,…Adana ve Saruhan (Manisa) bölgelerinde yerleşmiş olup, Konar – Göçer Bozulus Türkmenlerindendir. Yani, adı Kürd ve Kürmanc olan aşiret veya cemaat bile Türkmen / Oğuz Türklerindendir.” (a.g.e. s. 15-16)

X

Hepimiz insan olarak birbirimizin kardeşiyiz. Bilhassa aynı dinin mensupları olarak yine birbirimizin kardeşi sayılırız. Böyle olmamız hasebiyle, bütün bunlardan anlıyoruz ki, bu devletin, bu milletin nazarında ha Türk ha Kürd veya bir başka ırktan oluş fark etmez. Ve zaten tarih boyunca etmemiş.

Bu fark ediş o kadar manasızdır ki, çok görmüşümdür, mesela adam Türk, kendini Kürd zannediyor. Adam Kürd, kendini Türk sanıyor. Demek her ikisinin de iddiası, ancak Levh – i Mahfuza bakmak suretiyle kesinlik kazanabilir. Kimin ne olduğu, ancak bu şekilde anlaşılır. Öyleyse bu hususlar birlik ve beraberliğimize engel teşkil etmemeli ve zaten etmiyor.

Hakikaten bu vatanda hiç kimse, hayatının hiçbir safhasında, resmi veya gayri resmi münasebetlerinde, ne kendisine ırkını hatırlatacak, ne de başkasının ırkını kendisi bilmesi gerekecek bir durumla asla karşılaşmamaktadır. Hayatının geri kalan kısmında da, karşılaşması mümkün değildir. Zaten doğru olan da budur.

X

Ayrıca, lisanımızda kürdi, kürdi hotoz gibi kelimelerin kullanılması ve Klasik Türk Musikisi’nde kürdi, kürdi-aşiran, kürdili çargah ve kürdili hicazkar makamlarının yer alması da, bu millet ve bu devletin her hangi bir ırk kompleksi içinde olmadığını göstermektedir.

Önceki İçerikEmekli Olunca Konuşuyorlar
Sonraki İçerikGazete
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.