Kurban ve Hükümleri

121

Kurban; insanı Allah’a, O’nun rahmetine yakınlaştıran anlamına gelmektedir. Dini tabiri ile de kurban, dinen zengin sayılan Müslümanların belirli hayvanları, ibadet niyeti ile belli günlerde usulüne göre kesmesi demektir. Bayram günlerinde Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için kesilen ve kurban olma özelliklerine sahip olan hayvana da kurban denilmektedir.

Kurban ibadeti İslam’dan önce de vardı. Kur’an-ı Kerim’de, kurban ibadetinin bütün peygamberlere ve ümmetlerine meşru kılındığı şöyle haber verilmektedir: “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine Allah’ın ismini anarak kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hac Suresi, 34) Bir hadis-i şerifte de: “Kurban kesiniz. Çünkü O, babanız İbrahim (Peygamber)’in sünnetidir”   (İbn-i Mâce, Edâhi, 3) buyurulmaktadır.

Biz Müslümanlara ise kurban, hicretin 2. yılında meşru kılınmıştır. Meşruiyeti kitap ve sünnetle sabittir. Yüce dinimizin mali ibadetlerinden biri olan kurban, hali vakti yerinde olan yani dinen zengin sayılan Müslümanlar üzerine bir borçtur. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.): “Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgâhımıza yaklaşmasın” (İbni Mâce, Adâhî, 2) buyurarak kurbanın önemini bildirmişlerdir.

Kurbanın hükmü konusunda İslam alimleri arasında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. İmam-ı Azam ve Hanefî mezhebinin ağırlıklı görüşüne göre kurban kesmek vaciptir. Bazı alimlere göre de müekked sünnettir.

Sadaka-i fıtır nisabına malik olan, mukim, akıllı ve büluğa ermiş olan kadın-erkek her Müslüman kurban kesmekle mükelleftir. Fıtır sadakası kendisine borç olan kimseye kurban da bir borçtur. Fakir kimselere ve zenginde olsalar seferde olanlara kurban vacip değildir. Tercih edilen görüşe göre zengin bile olsalar çocuklarla akıl hastalarının da kurban kesmeleri gerekmez.

Temel ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin gerekli eşyaları, binek için olan hayvanı veya ticaret için olmayan binek aracı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80,18 gram altın veya bunun karşılığı para ve ticaret eşyasına sahip olan kimse kurban kesmekle yükümlü olur.  Zekat nisabı için geçerli olan malın artıcı ve üzerinden bir yıl geçmiş olması şartı kurban nisabında aranmaz. Kurban günlerinde kurban için gerekli olan zenginliğe ulaşan kimse de kurban kesmek zorundadır.

Kurban edilecek hayvanlar koyun, keçi, deve ve sığırdır. Mandalar da sığır cinsinden sayılır. Bu hayvanlardan devenin beş,  sığırın iki, koyun ve keçinin ise bir yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar 6 ayını tamamlar da bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olursa yine kurban edilebilir. Horoz, tavuk, kaz, hindi gibi kümes hayvanlarının ise kurban niyetiyle kesilmesi dinimizce caiz görülmemiştir.

Kurbanlık hayvanlardan koyun ve keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve birden yedi kişiye kadar ortaklaşa kesilebilir. Ortak sayısının tek veya çift olmasında herhangi bir sakınca yoktur. Önemli olan ortakların hepsinin ibadet niyetiyle kurbana katılmalarıdır. Ortaklardan biri vacip olan kurbana, diğeri nafile kurbana, bir başkası da adak kurbanına niyet edebilir. Bunların hepsin de kastedilen ibadettir. Fakat ortaklardan biri ibadet niyetiyle ve Allah rızası için değil de et temin etmek gibi başka menfaat ve nedenler için katılmışsa, hem o kişinin, hem de diğer ortakların kurbanları da sahih olmaz.

Dinimizin bütün ibadetlerinde olduğu gibi, kurban ibadetinde de niyet çok önemlidir. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de; “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin, onun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir” (Hac Suresi, 37)  buyurarak ibadette samimiyetin ve halis niyetin önemi bildirmiştir. Bu nedenle, ortaklaşa kurban kesecek olanlar birbirlerini iyi tanımalı, ortakların hepsi sırf Allah rızası için kurban kesmek niyetiyle iştirak etmelidir.

Kurbanlık hayvan kusurlu ve ayıplı olmamalıdır. Hayvanda bulunan bazı kusurlar kurban olmasına manidir. Mesela:

  •  İki veya bir gözü kör,
  •  Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş,
  •  Kulakları kesilmiş,
  •  Boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış,
  •  Kulağının veya kuyruğunun yarısından fazlası kopmuş,
  •  Burnu kesilmiş,
  •  Dilinin çoğu kesilmiş,
  •  Memelerinin başları kopmuş,
  •  Kesilecek yere ayağını basarak gidemeyecek derecede zayıf ve topal,
  •  Doğuştan kulaksız,
  •  Ölüm derecesinde hasta olan hayvanlardan kurban olmaz.

Bunun için kurbanlık hayvan alırken bu kusurların bulunup bulunmadığına dikkat edilmelidir. Hayvanı aldıktan sonra bu kusurlardan birisi meydana gelecek olursa yerine başkasının satın alınması gerekir.

Kurbanlık hayvanı kesmeden canlı olarak veya hayvanın bedelini bir fakire vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Çünkü kurbanın rüknü, kurbanlık hayvanın kesilmesidir.

Kurban kesmekle mükellef olan bir kimse hiç kurban satın almadan kurban günleri geçerse daha sonra kurbanlık hayvanın bedelini sadaka olarak fakirlere verir. Kurbanlık olarak satın aldığı hayvanı kurban günlerinde kesmez ise, canlı olarak bir fakire verir. Kurbanlık olarak satın alınan bir hayvan Kurban günlerinden sonra artık kesilmez.

Kurban kesme günleri Kurban Bayramının 1, 2 ve 3. günleridir. (Şafiilere göre bayramın 4.günü ikindi namazına kadar da kesilebilir.) Ancak kurbanlar bayram namazı kılınan yerlerde bayram namazından önce kesilmemelidir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bayram günü ilk önce namaz kılınacağını daha sonra kurban kesileceğini bildirerek şöyle buyurmuştur: “Bugünümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmaktır. Daha sonra evlerimize dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur…” (Buharî, Adâhî, 1; Müslim, Adâhî, 1)

Kurban sahibinin eğer kesebiliyorsa kurbanını kendisinin kesmesi daha faziletli ve sevaptır. Şayet kendisi kesemiyorsa ehil olan birisine vekâlet vererek kurbanını kestirmeli, kendisi de mümkünse yanında hazır bulunmalıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kızı Hz. Fatıma (r.anha)’ya: “Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Çünkü işlemiş olduğun her günah, kurbanın kanının ilk damlası yere düştüğünde bağışlanır” (et-Tergib ve’t-Terhîb, c. 2, s. 154) buyurmuştur.

Kurbanlık hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülmelidir. Deve hariç diğer kurbanlıklar kıbleye karşı sol tarafları üzerine yatırılarak üçayağı da bağlanmalıdır. İyice bilenmiş keskin bir bıçakla “Bismillahi Allahü Ekber” diyerek kesilmelidir. Kurban sahibi kurbanı kesildikten sonra Allah rızası için iki rekat namaz kılarak Allah’a şükretmeli, kurbanının kabulünü dilemelidir.

Ortaklaşa kesilen deve, sığır ve mandanın etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, kesinlikle tartılarak paylaşılmalıdır. Fakat bir ailenin fertleri için kesilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez.     

Kurban etinin tamamını kendi ev halkı için evde alıkoymak veya hepsini sadaka olarak dağıtmak caizdir. Ancak en uygun olanı kurbanın etini üçe bölüp, birini kurban kesemeyen fakirlere sadaka olarak vermek, bir bölümünü de dost, akraba ve komşulara ikram etmek, birini de kendi aile fertleri için ayırmaktır. Kurbanların etlerini bu şekilde taksim etmek müstehap görülmüştür. Böylece mü’minler kurban keserek bir taraftan Allah’a yaklaşırken, diğer taraftan kestikleri kurbanların etlerinden mü’min kardeşlerine ikram ederek onların dualarını almış olurlar.

Kurban ibadeti, İslam’ın sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan ibadetlerinden biridir. Çünkü kurban, toplumda paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma gibi İslâmî ve insanî duyguların gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır.