Bayrak Asmak

97

Son zamanlarda bazı evlerin pencerelerinde veya balkonlarında bayraklar görüyorum. Bu          manzaraya yani Türk Bayrağı’nı dalgalandıran evlere sıkça rastlanır oldu. Ve tabii bu, insanı derin derin düşündürüyor.

Öyle ya: “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” cümlesinde ifadesini bulan     gururla karışık bir şaşkınlık içindeyim!

“Bayrak Asmak” malum olduğu üzere, Milli-Dini Bayram günlerinde; resmi-gayri resmi herkes tarafından ev ve dükkanlar da ve resmi binalarda görmeye alıştığımız; ulvi bir hazla seyrine doyamadığımız günlere mahsustur.     

Öyleyse, Türk Bayrağı’nı indirmemek üzere asmak ihtiyacı nereden geliyor?

Vatandaş niçin buna ihtiyaç hissediyor?

Üstünde ciddiyetle durulması gereken bir milli tavır.

Evet sevgili okur! Halkımız arif. Leb demeden leblebiyi anlıyor.

Türkiye ufuklarında kümelenen kara bulutları görüyor.

Bir fırtınanın aldatıcı sessizliğinde olduğunu anlıyor.

Bu tehlikeli sinyaller karşısında, milli bir tavır almak gerektiğini düşünüyor.

Yerini belli etmek istiyor.

Ay-Yıldızlı Türk Bayrağı’nın aydınlığından başka bir ışığa gereksinim duymadığını, açıkça dışa vurarak fiilen / eylemli olarak dile getiriyor.

Kulağına gelen nahoş söylentiler asab ve sinirlerini bozuyor.

Rahat ve huzurunu tehdit ediyor.

Yabancı ve yabani fısıltı, fiskos ve vesveselere kapılan bir avuç terörist ve bölücünün bir  kaşık suda fırtınalar kopardığını görüyor.

Türk Milleti’nin ve onun şahsında tüm unsurların yediden yetmişe huzurunun kaçmak  üzere olduğunun farkına varıyor.

O benzersiz basireti yani hissi kable’l-vukuu / olmadan olacağı görmek demek olan   duyarlılığı ile olacakları seziyor.

Bunu da, Türk Bayrağı’nı dalgalandırmakla, en güzel şekilde dillendirmiş oluyor.

Bir avuç bölücünün temsil iddiasında bulundukları geniş kitleler de, estirilen ayrılık   rüzgarlarını tasvip etmeyip, doğru bulmuyor.

İşte, Türk Bayrağı’nı indirmek istemeyenler; onların bu vakur duruşlarına ve bu mahfi / gizli hislerine tercüman olup, onların da gönüllerine soğuk su serpiyor.

Onların yalnız olmadıklarını. Bir avuç kara aydına pabuç bırakmayacaklarını. Türkiye’nin   Doğusu, Batısı, Kuzeyi ve Güneyi, yani tüm insanıyla bir ve bütün olduğunu. En az 1000    senelik kardeşliğin, bugün de dipdiri ve ayakta olduğunu cümle aleme anlamlı bir şekilde     bildirmiş oluyor.

Meş’um ve uğursuz hayallerini kursaklarında bırakmanın kararlılığını, Türk Bayrağı  dalgalandırmak suretiyle ortaya koymuş bulunuyor.

Böyle vatandaşları olan bir ülke olarak, ne kadar iftihar edip öğünsek yine de azdır.       
Böyle halkı olan bir ülkeye bakılabilir mi hiç yan?

Öyle büyük ders alırlar ki, olur herkes hiç unutmayan.

 

 

 

Önceki İçerikSeçimler ve Politikacılar
Sonraki İçerikIrak Türklerinin İstikbali Barzani Hareketi ve Muhtemel Neticeler
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.