Tarihten ve Günümüzden Türk Dünyası Esintileri – 3

84

Türk Dünyası
Türkler, Avrasya olarak adlandırılan geniş bir coğrafyada dağınık olarak yaşamaktadırlar. Türk dilleri ailesine mensup çeşitli dil ve lehçeleri konuşan halk grubudur. Tarihî ve kültürel ortaklıklara sâhiptirler.
Türk dilleri, Altay dilleri ailesinin bir alt kolunu oluşturur. Türklerin büyük bir çoğunluğu 10. yüzyıldan itibaren İslam dinini kabul etmiştir. Ancak Gagauzlar, Çuvaşlar ve Sahalar gibi Hıristiyanlığın Ortodoks koluna mensup olan, Altaylar gibi geleneksel çoktanrılı inanç kültürlerine mensup Türk toplulukları da vardır.
Günümüzde Türklerin toplam nüfusu 300.000.000 ‘a yakındır. Türkçeyi ikinci dil olarak konuşanların sayısı 30.000.000 ile 50.000.000 arasında tahmin edilmektedir.
Sovyetler Birliğine dâhil olan cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını kazanmasıyla birlikte, Türkçeyi resmî dil olarak kabul eden devletlerin sayısı 7’ye çıkmıştır. Bu ülkeler Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan’dır.
Yukarıdaki ülkelerden başka, Rusya, İran, Çin, Tacikistan, Ukrayna ve Afganistan’da Türkçe konuşan azınlıklar önemli bir sayı tutarlar. Osmanlı Devleti’nin yayılma alanında bulunan Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya ve Irak’ta Türkçe konuşan azınlıklar bulunur. Ayrıca modern dönemdeki işçi göçleri sonucunda, Almanya, Hollanda, Fransa ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinde önemli Türk toplulukları oluşmuştur.
Diğer Ülkelerdeki Türkler:

Yukarıda anılan bağımsız devletler dışında, Rusya Federasyonu’na ait olan bazı özerk cumhuriyetlerde Türk dilleri resmî dil veya resmî dillerden biri konumundadır: Altay, Başkurdistan, Çuvaşistan, Dağıstan, Hakas, Karaçay, Balkar, Tataristan, Tuva, Taymir ve Saha. Bunların her birinin bayrağı, parlamentosu, kanunları ve kendi resmî dilleri vardır.
Çin’de Doğu Türkistan Muhtar Cumhuriyeti, Moldova’da Gagavuzlar’ın yaşadığı Gagavuzyeri, Ukrayna’da ise Kırım bölgesi özerk statüye sahiptir.
Rusya Federasyonu içinde şu şehirlerde Türk toplulukları yoğun olarak bulunur: Astrahan, Samara, Barnaul, Stavropol, Orenburg, Tobol, İrkutsk, Novosibirsk, Kazan.
İran’da Tebriz, Erdebil, Urmiye, Zengan ve Hemedan bölgeleri, Kuzey Irak’ta Kerkük, Gürcistan’da Ahıska, Çin’de Kansu bölgesi, Yunanistan’da Batı Trakya, Afganistan’da Mezar-ı Şerif çevresi, Romanya’da Dobruca’ın batısında Kobro nehri çevresi, Bulgaristan’ın Rodop ve Deliorman bölgeleri, yerleşik Türk halklarının yoğun olarak yaşadığı bölgelerdir.
‘Türk’ adına tarihte ilk defa 6. yüzyıl ortalarında Orta Asya’da Türk İmparatorluğu’nu (Kök Türk veya Göktürk adıyla da bilinir) kuran bir boy veya aşiretin adı olarak görülür. Daha eski Çin kaynaklarında sözü geçen Tu-kyu veya Tue-kue halkının Türkler olup olmadığı konusunda çeşitli görüşler mevcuttur.
Türk İmparatorluğu’nun kazandığı büyük prestijden ötürü, daha sonraki yüzyıllarda aynı dili konuşan (Oğuzlar, Kırgızlar, Türgişler gibi) çeşitli boylar da ‘Türk’ adını benimsemiştir. Ancak Sibirya’daki Sahalar (Yakutlar), Volga Bulgarları ve Çuvaşlar gibi merkezden uzak bazı boyların tarihte ‘Türk’ adını hiç kullanmadığı görülmektedir. Bu grupların Türk halklarına dâhil edilmesi modern etnografik tasniflerin sonucudur.
Türklerin anayurdu

Türk İmparatorluğu’nu kuran Türk halkının köken efsanesine 8. yüzyıla ait olan Orhun Yazıtları’nda ve daha sonraki birçok kaynakta yer verilmiştir. Buna göre Türklerin anayurdu Altay Dağları yakınında, Selenga ve Orhun ırmakları arasında bulunan Ötüken Ormanı idi. Bu yer Baykal Gölü’nün güney ucunun 250 kilometre kadar güneyinde olup, günümüzde Moğolistan Cumhuriyeti sınırları içinde bulunmaktadır.
Dil ile ilgili verilerden hareket eden bazı araştırmacılar Türk dillerinin nihai kökeninin daha kuzeyde, belki Baykal Gölü’nün kuzeyinde veya doğu Sibirya’da olabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Tarih

Çinliler ülkelerini kuzeyden ve batıdan saldıran savaşçı Türklere karşı koruyabilmek için Çin Seddi’ni inşa ettiler.
Orta Asya’nın bozkır imparatorlukları içinde Türkler daima belirleyici bir rol oynadılar; çoğu zaman bu imparatorlukların kurucu ve yönetici zümresini oluşturdular. İnsan eliyle yapılmış en büyük yapı olan Çin Seddi, Çin’in yerleşik uygarlık alanlarını Orta Asya’nın bozkır halklarına karşı korumak için MÖ 2. yüzyılda inşa edildi. Çin Seddi ortalama 15 metre yüksekliğinde ve 12.000 km uzunluğunda bir duvardır.
Türk İmparatorluğu’nun 8. yüzyılda yıkılmasından sonra Uygurlar, bugünkü Moğolistan ve Batı Çin’i kapsayan güçlü bir imparatorluk kurdular. 10. yüzyılda Orta Asya’nın batısında bir imparatorluk kuran Karahanlılar, Müslümanlığı benimseyen ilk Türk hanedanıydı. Yine 10. yüzyılda, Türk asıllı bir profesyonel asker olan Gazneli Mahmud, Afganistan’ın Gazne kentinde bir imparatorluk kurarak Hindistan’ın büyük bir bölümüne hâkim oldu.
Orta Doğu’nun İslam ülkelerinde Türkler 8. yüzyıldan itibaren profesyonel paralı asker olarak önemli bir yer edinmişlerdi. 9. yüzyıl sonunda Abbasi İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla çeşitli Türk askerî hanedanları Mısır, Bağdat ve İran’da bağımsız veya yarı bağımsız devletler kurdular.
1040 yılı dolayında, Türklerin Oğuz ulusuna mensup olan Selçuk oğulları İran’ı ele geçirerek güçlü bir imparatorluk kurdular. 1071 yılında Selçuklular Bizans İmparatorluğu’nu ağır bir yenilgiye uğratarak, Anadolu, Suriye ve Kafkaslarda çok sayıda Türk beyliğinin ortaya çıkmasına zemin hazırladılar. Ancak Türklerin kitle halinde Anadolu’ya yerleşmesi daha çok 13. yüzyılda, Moğol yayılmasının doğurduğu zincirleme tepkiler sonucunda gerçekleşti.
13. yüzyıl sonunda Anadolu’da kurulan Türk devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti, İslam dünyasının en güçlü cihan devleti haline geldi. Balkan Yarımadası’nı fethetti; 16. yüzyılda bir yandan Viyana’ya, diğer yandan Cezayir’e kadar dayandı.
Türklerin yaşadığı ve ‘Uluğ Türkistan’ olarak anılan coğrafya, 13. yüzyılda, annesi Türk olan ve Türkçe konuşan Cengiz Han’ın kurduğu imparatorluğun eline geçti. Ancak Moğol İmparatorluğu’nda da Türkler kilit mevkilerde idi ve Moğol ordularının büyük bir kısmı Türklerden oluşuyordu. 14. yüzyılda Orta Asya ve İran’ı fetheden Timur, Müslüman bir Türk’tü. 16. yüzyıl başında Özbek Han önderliğindeki Şeybani’lerin istilasından sonra Orta Asya’da bir daha güçlü bir imparatorluk doğmadı. Orta Asya’daki Türk beylikleri 18. ve 19. yüzyıllarda güçlenen Rus Çarlığı’nın eline geçti.
Hindistan’da Timur’un torunu Babür Han’ın kurduğu Moğol-Türk İmparatorluğu, 19. yüzyıla kadar devam etti.
İran’da 11. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar hüküm süren hanedanlarının tamamı, Türk kökenli askerî önderler tarafından kuruldu.
Türkler
Türkler, dünyanın en eski, asil, büyük devletler kurup, pek çok ünlü şahsiyetler yetiştiren medenî milletlerinden biridir.
Türkler, Nuh peygamberin oğullarından Yâfes’in Türk adlı oğlunun neslindendir.
Türklerin köklü ve çok zengin bir tarihe ve kültüre sahip olması sebebiyle birçok ilim adamı ‘Türk’ adının nereden geldiği hakkında araştırmalar yapmış, bu araştırmalar neticesinde Türk adının ilk defa Milattan Önce 14. yüzyıla ‘Tik veya ‘Tikler’ adıyla geçmeye başladığı iddia edilmiştir. Diğer bir görüşe göre ise Türk adı M.Ö. 14. yüzyıldan önce de vardı. Zira Türk ırkının tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Bu gerçeği kavmî ve millî mitolojilerde ve tarihi oluşumlarda izah eden eski kayıtlarda görmek mümkün olmaktadır.
Türk ırkının çok eski olması sebebiyle Türk adının nerden geldiği hakkında birçok iddia ve görüşler ileriye sürmüşlerdir. Buna göre,
*Heredot’un doğu kavimleri arasında zikrettiği TARGİTAB’lar.
*İskit topraklarında doğdukları söylenen TYRKAE’ler
*Tevratta adı geçen Togarma’lar.
*Eski Hint kaynaklarında tesadüf edilen TURUKHA’lar veya THRAK’lar
*Eski Ön Asya çivili metinleride görülen TURUKKU’lar.
*Çin Kaynaklarında M.Ö. 1. yüzyılda rol oynadıkları belirtilen TİK veya Dİ’ler
‘Türk’ adını taşıyan Türk kavimleri olarak gösterilmektedir.
İslam kaynaklarında yer alan İran menşeli ‘Zend-Avesta’ (*) rivayetleri ile İsrail menşeli ‘Tevrat’ rivayetleri de Nuh Peygamber’in torunu olan Yafes’in oğlu ‘Türk’ ile İran rivayetlerindeki Feridun’un oğlu ‘Türac’ veya ‘Tur’un soyu Türk adını taşıyan ilk kavim olarak gösterilmek istenmiştir.
Avesta’da yer alan ‘Ebül Beşer’den, Cemil ve oğlu Ferdidun’dan bahsedilmektedir. ‘Ferdidun ülkesi Salm, Irak ve Turak (Türk) ismindeki üç oğlu arasında pay edilmiştir. Salm’a bugünkü İran ve havalisi, Irak’a bugünkü Irak ve havalisi, Turak’a ise Orta Asya ve Çin havalisi düşmüştür. Feridun ölünce Irak, Salm’a saldırarak İran ve havalisini almış, daha sonra Turak’a saldırmıştır.
Irak, Turak’ı yenememiş, savaş bunların torunlarına kazar uzanan seneler boyu devam etmiştir. Sonunda Turak’ın torunu Afrasyap Irak torunun Muncihir’i mağlup ederek Ceyhun nehrini sınır kabul edilen bir anlaşma yapmıştır. Bu tarihten sonra Ceyhun Nehri’nin doğusunda ‘TURAN’, batısına da ‘İRAN’ denmiştir.
Tevrat rivayetlerinde ise Nuh Tufanı’ndan sonra Nuh Peygamber dünyayı üç oğlu arasında pay etmiştir. Yafes’e Orta Asya ve Çin ülkeleri düşmüş, Yafes ölürken tahtını sekiz oğullarından biri olan ‘TÜRK’ e bırakmıştır.
Görülmektedir ki Hz. Âdem devrine yakın zamanlarda Turak (Türk)’den İran-Turan savaşlarından ve Alp Er Tunga gibi büyük bir Türk başbuğundan ve Saka İmparatorluğu Kağanından bahsedilmektedir. Yukarıda mitoloji ve tarihî kayıtlar içerisinde yer alan ‘Türk’ kelimelerinden, Türk adının ne kadar eski olduğu ortaya çıkmaktadır.
M.Ö. 1. yüzyılda Roma’lı yazarlardan biri olan Pompeius Meala’nın Azak Denizi kuzeyinde yaşayan halktan ‘Turcae’ olarak bahsetmesi ile ilk defa yazılı bir metinde ‘Türk’ kelimesiyle karşılaşıyoruz.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı Milattan Sonra 6. yüzyılda kurulan Kök-Türk Devleti ile olmuştur. Orhun Kitabeleri’nde yer alan ‘Türk’ adı daha çok ‘Türük’ şeklide gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti’nin ilk defa resmî olarak kullanılan siyasî teşekkülün Kök-Türk imparatorluğu olduğu bilinmektedir. Kök-Türklerin ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonra da Türk milletini ifâde etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
M.S. 585 yılında Çin İmparatoru’nun KÖK-TÜRK Kağanı İşbara’ya yazdığı mektupta ‘Büyük Türk Kağanı’ diye hitap etmesi, İşbara Kağan’ın ise Çin İmparatoruna verdiği cevabî mektupta ‘Türk Devleti’nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti’ ifâdesi, Türk adını resmîleştirmiştir.
Kök-Türk yazıtlarında Türk sözü daha çok ‘Türk Budunu’ şeklide geçmektedir. Türk Budunu’nun ise Türk Milleti olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade, siyasî bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifâde etmek üzere millî bir isim hâline gelmiştir.
(Yukarıdaki bilgiler, doğruluğu ispat edilmemekle birlikte, gerçeğe en yakın bilgiler olarak kabullenilmektedir. İlim adamları, başka iddialar da ileri sürmüşlerdir. Bu bilgiler, çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.) O.Ç.
(*) Zend-Avesta: Eski İran dini olan ‘Zerdüştçülük’ olarak anılan inanç kültürünün mukaddes kitabıdır. Bu inanç kültürünün kurucusu Zerdüşt, ‘Gatalar’ denilen dörtlükler yazmıştı. Bu dörtlükler Avesta´da toplanmıştı. Bu yazılar, Zerdüşt´ün neye inandığını ve Zerdüştçülüğün temellerini anlatan tek belgedir. Avesta dilinde, Türkçe ile ortak kelimeler mevcuttur. Hala da Zerdüştlüğü benimseyen az sayıda Kırmanç bulunmaktadır. Avesta 21 kitaptan oluşmakta iken, İskender’in işgali sırasında yok olan kitaplardan sadece Yasna, Visparad ve Vendidad (veya Videvdat) kalmıştır.

Önceki İçerikEvlenmek ve Boşanmak
Sonraki İçerikSeçimler ve Politikacılar
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.